Dr. FEYZA BAYRAKTAR
@FeyzaBayraktar_
info@feyzabayraktar.com
Son günlerde duyduklarımdan yaptığım çıkarım şu: Başlıyor gibi olan ama bir türlü arkası gelmeyen romantik ilişkilerden dolayı birçok kişi uzun süreli bir ilişki yaşamaya dair umudunu kaybetmiş.
İnsanlar bir şekilde tanışıyor, görüşmeye başlıyor, tensel temas içeren ya da içermeyen bir yakınlık kurulduktan sonra, taraflardan biri -çoğunlukla erkek- ortadan kayboluyor. Ortadan kaybolmaya giden süreç, bazen erkeğin kadını mesaj bombardımanına tutması, iltifatlar etmesi, jestler yapması şeklinde; yani ‘Hızlı gelen, hızlı gider’ kokusunun etrafa yayılmasıyla başlayabiliyor.
‘Love bombing’ olarak da bilinen bu tutum ve davranışlar, bir tür manipülasyon yöntemi aslında. Amaç karşı tarafı kendine bağlamak ve kontrolü ele geçirmek. ‘Günaydın‘ ile başlayan gün, birçok mesajlaşmayla devam ederken, ‘iyi geceler’ mesajıyla tamamlanır. Kalpli emojiler havada uçuşurken olup olmadık zamanlarda yüzde beliren gülümseme, atılan mesajlara yanıt alamamayla son bulur.
Taraflardan birisinin aniden, herhangi bir sebep belirtmeden ortadan kaybolma süreci, farklı şekillerde başlayabilir. Karşınızda siz henüz adım atmamışken size 10 adım atmış biri -yani size ‘love bombing‘ yapan biri- değil de karşılıklı eşit adımlarla birbirinize yaklaştığınızı düşündüğünüz biri de olabilir. Her iki durumda da sonuç değişmeyebilir. Daha iki gün önce birlikte çok güzel zaman geçirdiğinizi düşündüğünüz kişi, WhatsApp’te çevrimiçi görülmekte; fakat mesajınıza yanıt vermemektedir. İşte o an -muhtemelen- Ghosting’in size göz kırptığı anlardan birisidir.
Ghosting modernleşme göstergesi değil!
Ben 1980 doğumluyum. Yani X kuşağının sonu, Y kuşağının başında doğdum. Erkeklerin kızlara, “Benimle çıkar mısın?” diye sorup bir ilişki istediğini açıkça söylediği, “Akşam bana gelir misin birlikte DVD izleriz” diyenlerin ise aslında o an için bir ilişki istemediğini belli ettiği, birçok ilişkinin de, “Sorun sende değil bende”yle bittiği dönemi iyi bilirim.
23 yaşında ise New York’ta yaşamaya başladım ve ilişkileri ‘Sex and the City‘ dizisini izleyerek değil, oradaki hayatın içinde anlamaya çalıştım. Farklı terimlerle tanımlanan ilişki türleri bizim kültürümüze yabancı olsa da ilişkilerin sınırları genellikle netti. Bu yüzden insanların karşısındakinden ne bekleyeceğini bilmesi ve zihin okumak zorunda kalmaması hoştu. En azından samimi gözüküyorlardı.
Ülkeye döndüğümden beri dinlediklerim ve gözlemlediklerimden yola çıkarak şunu söyleyebilirim ki dürüstlüğü, samimiyeti ve saygıyı birçok alanda olduğu gibi romantik ilişkilerde de kaybetmeye başlamışız. Bazıları, biriyle zaman geçirip hiçbir gerekçe göstermeden ortadan kaybolmayı, ‘kasmamak‘, ‘rahat olmak‘, ‘takılmak’ , ‘akışta olmak‘ gibi başlıklar altında rasyonelize edip bu tutum ve davranışı da ‘Batılılaşma‘ ya da ‘modernleşme‘ kılıfının içine sığdırmaya çalışsa bile eğer ‘ışınlanma‘ söz konusu değilse, bir insanın ortadan kaybolmasının ‘modernleşme’yle yakından uzaktan bir ilişkisi olamaz.
Patoloji mi değerlerin aşınması mı?
Her Ghosting yapanı, bir patolojiyle etiketlemek ne kadar doğru bilmiyorum; çünkü bu insanların hepsine narsisistik kişilik bozukluğu ya da borderline teşhisi koymaya kalksak bu bozuklukların görülme oranının klinik araştırma sonuçlarında bulunan görülme oranlarının bayağı üstünde olduğunu iddia etmiş oluruz ki bu da bilimsel olmaz. Ayrıca bir uzman değerlendirmesi olmadan, bir insana gösterdiği birkaç belirti üzerinden teşhis koymak etik olmadığı gibi, varılan sonuç da güvenilir ve anlamlı olmaz.
İnsan, okunan ama cevap verilmeyen mesajlarla baş başa kaldığında ya da bol öpücüklü mesajların yerini, baştan savıcı mesajlar aldığında -doğal olarak- mantıklı bir neden bulmaya çalışıyor. “Ne oldu da böyle oldu?” , “Acaba ben mi bir hata yaptım?” gibi sorular insanın zihninde kaynıyor, ama bir türlü buharlaşmıyor.
Toplumumuzda bireyler genellikle kırgınlıklarını net bir şekilde dile getirmeyip problemleri çözmek için karşılıklı oturup konuşmadığı için, haberimiz olmadan birilerinin bize alınmasına ve -malum olacağı düşünülüyor olsa gerek- bizim bunu kendiliğinden anlamamızı beklemesine alışığız. Bu yüzden de her ortadan kaybolanın ardından, “Ben mi bir hata yaptım?” sorusunun akla gelmesi kaçınılmaz. Tabii ki bu sorunun arkasında ebeveynlerle ilişkiler ve çocukluk travmalarının da etkisi olabilir ama çevre etkisini de unutmamak gerek. Öte taraftan, karşınızdaki kişinin sağlıklı ilişkilenmesini engelleyecek bir patolojisinin olması da mümkün. Sizin de bu patolojiyle uyumlanacak bir ilişkilenme probleminiz olabilir. Özetle, bir tür ‘patoloji öpüşmesi’ yaşıyor da olabilirsiniz. Belki de bu yüzden kendinizi sürekli benzer ilişki dinamikleri içinde buluyorsunuzdur. Tüm bunların hepsi birer olasılık.
Bundan 20 sene önce de bağlanma problemi olan insanlar vardı ama dört bir yanımızı açıklama yapmadan ortadan kaybolanlar ordusu sarmamıştı. Yani, değerlerin aşınması, tüketim ve sonuç odaklı yaşama yönelme, haz peşinde koşma, yarım yamalak başlayan ve yakışıksız biten ilişkileri de beraberinde getirdi. Dolayısıyla, işin toplumsal boyutunu göz ardı etmek doğru olmaz.
‘Behlül kaçar‘
Ghosting’e maruz kalan kadınların birçoğu, her ne kadar bu durumdan mutsuz da olsa -aynı veya benzer çapta erkekler tarafından daha önce maruz kaldıkları manipülatif tutum ve davranışların etkisiyle- Ghosting’i normalleştirmeye başladı. ‘Ezik’, ‘zavallı’, ‘obsesif’, ‘nevrotik‘ gözükmemek ve ‘cool’ kadını oynamak için Ghosting’i dünyanın en olağan şeyiymiş gibi bağırlarına bastılar. Tabii ki sadece görünürde…
Görünenin arkasında, Ghosting yapan kişiye mesaj atmamak için kendini zor tutmak, Instagram’da sık sık paylaşım yaparak ne kadar mutlu olduğunu kanıtlamaya çalışmak ama çaktırmadan ortadan kaybolanı stalklamak, arkadaşlara sürekli “Ne olmuş olabilir?” diye sormak ve tabii ki karşıdaki kişiyi -bu kılıf hiç bulunmasaydı iyiydi dedirten- ‘ıssız adam’ olarak tanımlayıp analizlere doyamamak var. Dolayısıyla, Ghosting’e maruz kalan kişi için süreç yıpratıcı, ama bunu belli ederse karşı tarafın havaya gireceğine ve kendisinin bir zavallı olarak görüneceğine inandırılmış daha önceki deneyimlerinde ya da çevrenin verdiği öğütlerle. Bu yüzden de her şey olması gerektiği gibi ilerliyor imajı verirken bir yandan içi içini yiyor.
Sohbet ettiğimiz, aramızda bir çekim hissettiğimiz kişiler birden ortadan kaybolursa tabii ki üzülürüz. Canımız acır. Bu durum nasıl ‘olağan‘ olarak kabul edilebilir ki zaten?! Düşünün; yakın bir arkadaşınız sizinle iletişimi birden kesmiş ya da aileniz sizi arayıp sormayı birden bırakmış. Arıyorsunuz açmıyorlar. “Ha tamam ya olur öyle” deyip yolunuza devam mı edersiniz?! Tamam belki size Ghosting yapan insanlarla yeni tanıştınız ve kuvvetli bir bağ yok aranızda, birinin hayatına girerken de çıkarken de bir adap gerekmez mi?
Arada bir iletişim varsa bir ilişki vardır. İlişkinin adı önemli değil ama ilişkiye girilen hiç kimse, “Ben kaçtım ama haber vermiyorum, sen anlarsın artık”la baş başa bırakılmayı hak etmiyor. Bir döneme damgasını vuran, ‘Aşk-ı Memnu’ dizisiyle birlikte ‘Behlül kaçar’ repliği moda olmuştu. Yalnız Behlül bile kaçarken haber veriyordu sahne çıkışlarında, yani izleyiciye malum olmuyordu. Özetle, kaçmanın bile bir usulü olmalı.
Karşınızda insan var!
90’larda ya da 2000’lerin başında sıkça duyduğumuz klişe ilişki bitirme cümleleri; “Sorun sende değil, bende” ya da “Sen daha iyilerini hak ediyorsun” bile, söyleyen kişinin az da olsa bir emek harcadığının göstergesiydi. Bugünlerde ise erkeklerin bir kısmının flörtleştiği kadını ısıtıp ısıtıp kaynattıktan sonra Ghosting ile dipfrize atması moda oldu.
Bunu yapan arkadaşlara söylemek istediğim bir şey var: Karşınızda insan var, konserve yapmıyorsunuz!
Kimse niyet okumak, söylenmeyenleri anlamaya çalışmak zorunda değil. Kimse birbirini sevmek ya da ilişkilenmek zorunda da değil. Yalnız biriyle yakın, sıcak bir iletişim içine girdiysek sebebi her ne olursa olsun onunla iletişimi kesmek istiyorsak o iletişimi başlattığımız ve sürdürdüğümüz gibi sonlandırmanın da arkasında durmamız gerekmez mi? En azından, yetişkin insanlar genelde böyle davranır.
Taraflardan biri diğerine ilgisi bittiği için iletişimi kesmek isteyebilir ya da taraflardan biri, uzun soluklu bir ilişki için yatırım yapmak, emek harcamak istemeyebilir. Bunu söylemek zor geldiği için ortadan kaybolmayı seçiyor ya da bunu söylediği zaman iletişimin uzayacağı ihtimalinden dolayı Ghosting ile kestirip atmak istiyor olabilir.
Sonuç olarak, Ghosting duygusal olarak gelişmemiş bir insanın başvurduğu, pasif agresif bir yöntem. Bir insanın neden ortadan kaybolduğuna dair yüzlerce olasılık var ve sebebini sadece düşünerek varsayımlarla bulamayız. Sebebini bulmaya değil, sonuca odaklanın. Siz bu dünyaya, ölü taklidi yapan veya nötr/ılık/soğuk üçgeninde gel-gitli tepkiler veren birisini anlamak için gelmediniz.
Hoşlandığınız, birlikte zaman geçirdiğiniz kişi, hiçbir sebep göstermeden ortadan kaybolursa ya da sizi arafta bırakırsa, bu durum canınızı acıtabilir, hayal kırıklığı yaşatabilir. Birçok kaynakta, duygusal istismar ya da psikolojik şiddet olarak da tanımlanan Ghosting karşısında ‘cool‘ gözükmeye çalışmak, “Acımadı ki acımadı ki” demek zorunda değilsiniz. Tüm zaman ve enerjinizi neden Ghosting’e maruz kaldığınızı anlamaya çalışmakla geçirmek de işe yaramaz. Yalnız emin olabilirsiniz ki bu sizinle ilgili değil. Ve lütfen Ghosting‘i günümüz ilişkilerinin bir parçası olarak benimseyip normalleştirmeyelim!