• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Kamp iyi de Kobanili mülteciler memleketine dönmek istiyor

07/02/2015 17:13

 

FrederikeFREDERIKE GEERDINK

f.geerdink@gmail.com

Suriyeli mülteciler için yeni açılmış mülteci kampının içindeki geniş çadırda çoğu yabancı yaklaşık 60 yabancı gazeteci vardı. Oturmuş Suruç Kaymakamı Abdullah Çiftçi’nin kampa düzdüğü övgüleri dinliyorduk….


Ne zaman bitecek?

Açıkçası söylediklerini kelime kelime anlayamadım, çünkü kendisinden epey uzakta oturuyordum. Zaten tıpkı yanımdaki meslektaşlarım gibi fena halde sıkılmıştım. Hepimizin aklındaki soru şuydu: Bu müsamere acaba ne zaman bitecek?

Biz, gazeteciler, epeydir kaymakamdan haber yapmak üzere Kobani’ye geçebilmek için izin almak için bastırıyorduk. Çok bir şey istemiyorduk aslında: Haber çıkarabilmek için birkaç saat bize yetecekti. Bir önceki çarşamba günü bir grup gazeteci gidebilmişti Kobani’ye; bizim de hakkımızdı.

Ama anlaşılan o grupla ilgili bir sıkıntı vardı. Kobani’ye geçişleri organize biçimde yapılmamıştı ve kaymakamlıktan söylenene göre içlerinden bazıları Mürşitpınar sınır kapısına zamanında dönmemişti. Bu da yetkilileri kızdırmıştı.

Basın sözcüsünün fikri

Kaymakamın enerjik basın sözcüsü de ona niye Kobani’ye gitmek istediğimizi anlattığımızda bize bunu söyledi. Sanki kolektif bir ceza biçimiydi bu; meslektaşlarımız yanlış bir şey yaptığı için, biz de cezalandırılıyorduk ve Kobani’ye gitmemiz birilerinin insafına kalmıştı.

Sonra basın sözcüsü aniden yabancı hiçbir gazetecinin yeni açılan mülteci kampına ilgi göstermediğinden yakınmaya etmeye başladı. Acaba uluslararası basında burayla ilgili niye hiçbir haber yapılmamıştı? Kampta söylediklerine göre 40 bin mülteci için yeterli sayıda yatak, yorgan, buzdolabı, klima ve ısıtıcı mevcuttu…

Belki ilk başta Kobani’ye gidebilmemiz için önce kamp hakkında haber yapmamız gerektiğini söylerken espri yapıyordu ama sonra birden bunun iyi bir fikir olduğunu düşündü herhalde. Madem Kobani’ye gitmeyi bu kadar istiyorlar, o kadar olacak!.

Ama yine de bu fikri ilk kez ortaya attığında bu kadar ciddi olabileceğine inanmamıştık. Bize ertesi sabah saat 10.30’da hep birlikte hazır olmamızı söyledi. Sonra yüzde 80 ihtimalle bizi Kobani’ye götürebilecekti.

Sabah oldu. Saat 09:45’te Suruç’ta akşam evlerinde konakladığım aileyle birlikte kahvaltı ediyordum. O sırada meslektaşlarımdan birine telefonumdan mesaj gönderdim: ‘Planda bir değişiklik var mı? Basın sözcüsü seninle temasa geçti mi?’ Cevap: ‘Evet. Saat 10.00’da mülteci kampında. Biz yoldayız.’

Çayımı bir lokmada yuttum, koştum dişlerimi fırçaladım, çantamı hazırladım ve beni misafir eden aileye teşekkürlerimi sunarak aralarından neden hemen ayrılmam gerektiğini anlattım. Hızlıca şehir merkezine yürüdüm, bir taksiye atladım ve şoföre beni yeni açılan mülteci kampına götürmesini söyledim. Normalde inatçı bir insanımdır ama Kobani’ye gidebilmek uğruna bir mülteci kampını ziyaret etmem gerekiyorsa, yüzümde bir gülümsemeyle işime bakarım.

Tabii ki önceden ayarlanmıştı

Ne var ki çok geçmeden en hafif tabiriyle keyfim kaçtı. Mülteci çocuklardan biri önümüzde kaymakama çiçek uzatıverdi, o da çocuğun yanağından şefkat dolu bir tavırla makas aldı…

Birkaç dakika sonra meslektaşlarımdan biri: ‘Bu önceden tezgahlandı. Ailelerden birine kaymakama ne kadar müteşekkir olduklarını söylemeleri tembih edildi’ diye fısıldadı. Tabii ki öyleydi! İyi palanlanmış medyatik anlar hep böyle olur zaten. Öyle olmasa çocuk kaymakama uzatması için eline çiçek tutuşturulduğunda ya ağzını bile açmaz ya da, ‘Bu çiçekler de nerden çıktı? Onları niye bu adama vermem lazım ki? Bu adam kim?’ diye sorardı herhalde.

Çadır iyi de…

Kaymakam etrafını kuşatmış gazetecilerle ayrılırken, ben ve birkaç meslektaşım kalıp mültecilerle konuşmaya karar verdik. Kucağında küçük kız çocuğunu taşıyan Mustafa Derviş isimli mülteciyle konuştum. “Gazeteciler, çektiğimiz çileyi merak edip halimizi sorarlar sanmıştım ama yanılmışım” dedi keyifsiz biçimde. Ona kaldığı çadırı sordum. “Çadır iyi” dedi. “Ama çadırı ne yapayım ben. Ben Türklerin Kobani’ye açılan sınır kapısını açmasını istiyorum.”

Tam bu sırada kaymakamın basın sözcüsünün bize el ettiğini gördüm, ‘Arkadakiler ggruptan ayrılmayın bakayım’ der gibiydi. Etrafta yetkililer yokken bizim buradaki insanlarla konuşmamız planın bir parçası değildi anlaşılan.

Paket anlaşma: Önce kamp sonra Kobani

Mülteciler için hiçbir anlam taşımayan, tamamen devlete güzelleme amaçlı bu cilalalama müsameresinden sonrasıra kaymakama soru sormaya gelmişti. Ona Mustafa Derviş’in sınır kapısının açılması isteği hakkında ne düşündüğünü sormak istedim ama saat 11:15 olmuştu bile  ve karanlıktan sonra Kobani’de kalmamıza izin vermezlerdi. Şu anki önceliğimiz kamptan bir an önce çıkıp Kobani’ye geçmekti.

Basın sözcüsü isimlerimizi tek tek bir liste halinde yazmamızı ve saat 12:00’de Mürşitpınar’daki jandarma barikatının önünde beklememizi söyledi. Listede ismi olmayanlar, yani kampı gezmeyenler anlaşılan sınırı geçemeyecekti. Sonuçta bu anlaşma bir paketti: önce mülteci kampı, sonra Kobani.

Beni yanlış anlamanızı istemem. Benim Suriyeli mültecilerin kaldıkları kampla bir derdim yok. Kaldıkları yer iyi gözüküyordu; en azından bu kısa, mecburi ziyaret sırasında gördüğümüz kadarıyla… Ama Kobani’den gelen mültecilerle son dört aydır konuşuyorum. Çoğu Mustafa Derviş gibi evlerine dönmek için Türkiye’nin sınırı açmasını istiyor.

Birkaç ay daha Türkiye’de kalmak zorundalar

Kobani’yi gördüğüm kadarıyla (evet sonunda başardım!) oranın tamamen harap olmuş halinden pek haberleri yok diye düşünmeden edemiyorum. En azından birkaç ay daha Türkiye’de kalmak zorundalar.

Bu kamp önümüzdeki aylar içerisinde neye benzeyecek merak ediyorum doğrusu. Şu anda orada sadece 5 bin mülteci barınıyor. Tamamen dolacak mı mesela? Ama daha da önemlisi şu: Devlet, mültecilerin isteklerine kulak verecek mi?

Devlet propagandası değil haber

Yani onların Kobani’ye geri dönmesinin önünü açacak mı? Eğer öyleyse o zaman Türkiye Kobani’nin baştan inşa edilebilmesi için gerekli desteği verecek mi? Şehri yeniden inşa etmek isteyen insanlar hiçbir engelle karşılaşmadan oraya gidebilsin, gerekli yiyecek içecek yardımı ve inşaat malzemeleri şehre ulaşabilsin diye sınır açılacak mı? Bu konuda, Erdoğan geçen hafta ‘Suriye’nin kuzeyinde bir Kuzey Irak istemediğini’ söylediğinden beri şüphelerim var maalesef.

Kamp hakkında yazı yazacağım. Ama devlet propagandası değil, haber yazacağım. Bir meslektaşım, kaymakamın basın sözcüsünün yabancı basını böylesine manipüle edebilmesini ‘akıllıca’ buldu. Ben pek öyle düşünmüyorum. Bize zorla kampı gezdirmiş olabilirler ama orası hakkında ne yazacağımıza kesinlikle karışamazlar.

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Frederike Geerdink

SON HABERLER

Hakkari'de 'şap' karantinası

Hakkari’nin Derecik ilçesinde görülen şap hastalığı nedeniyle il geneli karantinaya alındı.

Fırtına var: Üç ile turuncu, yedi ile sarı kodlu uyarı

Meteoroloji Genel Müdürlüğü (MGM) üç ile turuncu, yedi ileyse sarı kodlu fırtına uyarısında bulundu.

LaLiga'da şampiyon Barcelona

İspanya Birinci Futbol Ligi’nde (LaLiga) Espanyol’u 2-0 yenen Barcelona, bitime iki hafta kala şampiyonluğunu ilan etti.

Araştırma: Sarman kedilerin genelde erkek olmasının nedeni genetik bir eksiklik

Japon ve ABD’li bilim insanları, sarman kedilerin genellikle erkek olmasının genetik kodlarındaki bir bölümün eksik olmasından kaynaklandığını tespit etti.

ABD'ye izinsiz kurbağa embriyosu getiren Rus araştırmacı 20 yıl hapisle yargılanıyor

Kanser araştırması için ülke dışından gümrük beyanı yapılmamış kurbağa embriyosu getiren 30 yaşındaki Rus vatandaşı Kseniia Petrova hakkında 20 yıla kadar hapis ve 250 bin dolara kadar para cezası isteniyor.

Hakkımda Frederike Geerdink

Hollandalı gazeteci. 25 yıldır meslekte. 15 yıl Hollanda’da çalıştıktan sonra 2006’da Türkiye’ye yerleşti. Özellikle Kürt sorunu, insan hakları, azınlıklar ve kadın meseleleri üzerine yazıyor. Ağustos 2012’den bu yana Diyarbakır’da yaşıyor. www.kurdismatters.com ve www.journalistinturkey.com adlı blogları var. Başta Hollanda ulusal haber ajansı olmak üzere birçok mecraya haber ve yazı yazıyor.
Uludere katliamını irdelediği kitabı ‘De jongens zijn dood’ adıyla Hollanda’da yayınlandı.
Not: Kendisi ayrıca Amberin Zaman’ı ‘utandıran’ gazetecidir.

Milletin vekili devletin şefkatinden ne anlıyor, göreceğiz
Bu seçim belki de son seçim: Sonra ya 'kutsal davaya nefer' olacaksınız ya da da 'hain'!

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 754 gündür hapiste

YAZARLAR

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

Yeşil zeytini neden yemedin Sait?

Ayhan Tinin

Editör eksikliği fazlalık yaratır

Mustafa Dağıstanlı

Anne dediğin başlangıçtır

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Dilsiz bir ülkenin çığlığı

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Sırrı Süreyya Önder'in 'Cumhuriyet' eleştirisi üzerine…

Murat Sevinç

Silmek isteseler de silemezler

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

GÜNÜN 11’İ

Nuray Sancar: Yerel yönetimlerde seçilmişler ile atanmışlar arasındaki yetki dağılımının atanmışlar lehine düzenlenmesi öngörülüyor

Sultan Uçar: Gençliği, ters kelepçelerle tutuklanırken hukuk fakültelerindeki hocaları neden derin bir sessizliğe gömüldü

Burcu Aydın: Faiz giderlerinde rekor artış

Hakan Okçal: Putin katılsaydı, Trump da İstanbul'a gelir, belki de hızla sonuç alınabilirdi

Esfender Korkmaz: İhtiyaç nedeniyle veya uzun dönemli elde tutmak amacıyla konut almak uygun

Nevşin Mengü: Bu ülkenin seküler demokratları Kürt düşmanı falan değil, manyak nekrofil de değiller

Cem Küçük: Türkiye'de aşırı göçmen var diyenler, gelip Frankfurt'u görsünler

Zülal Kalkandelen: AKP'nin 400'e ulaşana kadar her yolu deneyeceği kesin

Figen Çalıkuşu: Devletle millet de ancak hukuk zemininde barışır

Deniz Kilislioğlu: Rusya ve Ukrayna perşembe bir araya gelemedi ama İstanbul baş döndürücü bir muammaya şahit oldu

Ege Cansen: Devlet, halktan zorla para toplama tekeline sahip kamusal örgüttür

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×