Japonya, son dönemde bebeklere sık sık verilen ‘Pikachu’ veya ‘Nike’ gibi ‘parlak’ isimlere karşı sert önlemler alıyor.

Japonya, son dönemde daha fazla ebeveynin bebeklerine ‘Nike’, ‘Pikachu’ veya ‘Pudding’ gibi sıra dışı isimler vermesi üzerine sıkı kurallar uygulamaya başladı.
Hükümet, ‘ışıltılı’ veya ‘parlak’ manasında kullanılan ‘kirakira’ olarak adlandırılan bebek isimlerine karşı bazı düzenlemeler getirdi ve yürürlüğe giren yeni kurallarla, ebeveynlerin bebeklerine alışılmadık şekillerde telaffuz edilen isimler vermesi kısıtlandı.
Uygulama bazıları tarafından eleştirilse de, özellikle de telaffuzu zor olan isimlerin; hastaneler, okullar ve yetkililer açısından kafa karıştırıcı olduğu belirtildi.
Bazı sosyal medya kullanıcıları, ‘kirakira’ isimlerinin bireyselciliğin bir ifadesi ve oldukça zararsız olduğunu, hükümet düzenlemesini gerektirmediğini savundu.
Büyük çoğunluksa alışılmadık isimlere sahip çocukların zorbalığa uğrayabileceğinden, okula kayıtta veya bankacılık gibi idari görevlerde zorluklarla karşılaşabileceğinden yakınarak değişikliği memnuniyetle karşıladı.
‘Kirakira’ isimleri hayatı neden zorlaştırabiliyor?
Japonya, Çince karakterlere dayanan Kanji ve diğer iki fonetik sistem olmak üzere üç yazı sistemi kullanıyor. İsimler genellikle Kanji ile yazılıyor ve sorun da burada başlıyor.
Bu Çince karakterler mevcut Japonca ile karıştırıldığı için her Kanji karakteri birden fazla şekilde telaffuz edilebiliyor. Doğru telaffuz, bağlam ipuçlarına ve bir cümle veya ifadedeki diğer karakterlere göre çözülüyor.
1980’lerden itibaren popülerlik kazanan kirakira isimlerinde, ebeveynler genellikle fonetik sese göre isim seçiyorlar ve örneğin, çocuklarının isminin ‘Pikachu’ gibi telaffuz edilmesini istiyorlar. Bunun için benzer telaffuza sahip Kanji karakterlerini seçiyorlar.
Sorun şu ki, bu karakterler genellikle bu şekilde telaffuz edilmiyor. Bu da bir öğretmenin veya hemşirenin, sadece yazılı Kanji biçimine bakarak bir çocuğun isminin doğru şekilde nasıl söyleneceğini çözmesini zorlaştırıyor veya imkansız hale getiriyor.
Bu durum, son dönemde Türkçe’de henüz bebeklerde olmasa da marka isimlerinde gördüğümüz ‘Ayshe’, ‘Pasha’, ‘ Machka’ gibi isimlerle paralellik gösteriyor.
Japon hükümetinin yeni kuralları, kanji karakterlerinin yalnızca yaygın olarak kabul gören telaffuzlarına izin verilmesini zorunlu kılarak, bunu sınırlamayı amaçlıyor.
Ayrıca yeni kurallar gereği, ebeveynlerin bebek isimlerinin fonetik okunuşlarını kayıtlara eklemeleri gerekiyor. Yerel yetkililer bir ismin fonetik sesinin, karakterlerinin normalde telaffuz edildiği şekilde uyuşmadığını görürlerse ismi reddedebiliyor veya ek evrak talep edebiliyor.
Kirakira isimler daha çok kız çocuklarına veriliyor
Japonya’da katı isim verme kurallarının tartışılması ilk kez değil. Ülke, gelenekçiliğin gittikçe azaldığı diğer büyük ekonomilerin aksine, evli çiftlerin aynı soyadını paylaşmasını yasal olarak hala zorunlu kılıyor ve kadınlar kocalarının soyadını alıyor.
Bu farklı ilk isimlerse -bu son düzenlemeye kadar- en azından insanlara bu alanda özgürlük sağlıyordu.
Yerel haber bültenlerinde yayınlanan bebek isimlerini inceleyen 2022 tarihli bir araştırmaya göre, son 40 yılda giderek daha fazla bebeğe alışılmadık isimler verildi.
Araştırmada, bu eğilimin Japonya’da ‘benzersizlik ve bağımsızlık’ arayışına doğru bir kaymaya işaret ettiği belirtiliyor. Bu durum aile yapısı ve toplumsal değerler gibi alanlardaki değişikliklerde de görülüyor.
Ayrıca araştırma sonuçları, kirakira isimlerin özellikle kız çocuklarına verildiğini ve belki de ebeveynlerin ‘kızlarının oğullarına göre daha özgün ve bağımsız olmaları konusunda daha güçlü bir umut beslediklerini’ gösteriyor.
Sıra dışı isimler tüm dünyada yükselişte
Japonya, alışılmadık bebek isimlerinde artış eğilimi gören tek ülke değil.
2016’daki bir araştırma, Amerikalı ebeveynlerin 2004 ile 2015 arasında daha alışılmadık isimler seçtiğini ve bunun kültürün artan bireyselliğine işaret ettiğini buldu.
2018’deki bir araştırmaya göre Çin’de de hızlı ekonomik büyüme ve yükselen sosyal hareketlilik, insanların bireyselliğe ve özerkliğe önceki nesillere göre daha fazla değer vermesi anlamına geliyor. Bu durum, ebeveynlerin bebeklerinin isimlerinde benzersiz karakterler seçmesinin giderek artmasına da yansıyor.
Japonya’da olduğu gibi, araştırmada Çinli kızların erkeklere göre alışılmadık isimlere sahip olma olasılığının daha yüksek olduğu bulundu. Bu durum belki de farklı ebeveyn beklentilerini yansıtıyordu.
Ancak ülkelerin hangi isimlerin kabul edilebilir olduğuna dair kurallar koyması da oldukça yaygın.
Örneğin, ABD’de bu kurallar genellikle eyalet bazında uygulanıyor. Kaliforniya’daki isimler yalnızca İngilizce dilinin 26 alfabetik karakterini kullanabiliyor ve bu nedenle Elon Musk ve Grimes’ın, bebeklerine ‘X Æ A-12’ adını koyması sorun yarattı. Çift, sonunda ismi ‘X Æ A-Xii’ olarak değiştirdi.
Alman yetkililer, saldırgan veya potansiyel olarak zararlı buldukları isimleri çocuğun çıkarlarını gözetmek adına iptal edebilir. Örneğin, daha önce ebeveynlerin bir futbol takımına atıfta bulunduğu ‘Borussia’ veya resmi Frankfurt şehir yönetimine göre ‘Gastritis’ isimlerinin kullanması yasaklandı.
Yeni Zelanda da ünvanlara yapılan atıfların yasak olması gibi katı kuralları sürdürüyor. Ülkede ‘Kral’ ve ‘Prens’ gibi isimler rutin olarak reddediliyor.