sanat@diken.com.tr
Japon yazar Haruki Murakami. Onu yazdığı kitaplardaki gizem unsurları kadar Nobel Edebiyat Ödülü’nün her sene favorisi olup, bugüne kadar ödüle layık görülememesiyle de tanıyoruz. Hacimli romanı ‘1Q84’ün yarattığı heyecan dün gibi aklımızda. Romanlarında kullandığı metaforların anlaşılmazlığı gerçekten bir rehberi ihtiyaç kılıyor.
Biz Murakami’nin ne demek istediğini düşüneduralım, o yeni kitaplar yazmaya devam ediyor. Yeni romanı ‘Killing Commendatore’ yayımlanalı birkaç gün oluyor. Kitabın Türkçesi kasım ayında Doğan Kitap’tan çıkacak.

Fotoğraflar: Reuters
Japon yazarın romanının kahramanı eşinden ayrılan ve bununla baş etmeye çalışan bir ressam. Kahraman, çalışmaya koyulduğu sanatçı evinde paha biçilemez bir eser keşfediyor. Keşfettiği şey hem Mozart’ın Don Giovanni operasıyla hem de 7’nci yüzyıl geleneksel Japon sanatıyla alakalı özel bir yapıt.
Murakami romanları Türkçe de dahil 50 dile çevrilmiş bir yazar. Japon yazar kitap yazıyor, caz dinliyor ve bol bol koşuyor.
New York Times, Murakami’yle ‘Killing Commendatore’yi konuştu. Biz de Türkçeye çevirdik.
‘Ütü yapmayı severim, çünkü eğlenceli’
‘Killing Commendatore’yi yazma fikri nasıl oluştu?
Bilmem. Aklımın derinliklerinden bir yerden çıkıp geldi. Aniden ilk bir iki paragrafını yazmak istedim. Sonrasında ne olacağına dair hiçbir fikrim yoktu. Yazdıklarımı masamdaki çekmeceye koydum ve sonra tek yapmam gereken beklemekti.
E kitabın geri kalanı?
Sonra bir gün kitabı yazabileceğimi düşündüm ve yazmaya başladım, yazmaya devam ettim. Doğru anı bekleyin, o an size gelecektir. Fikir bulacağınıza güvenmeniz lazım. Benim güvenim var çünkü neredeyse 40 yıldır yazıyorum. Ne yapacağımı biliyorum.
Yazma süreci sizin için zor muydu?
Kendi şeylerimi yazmadığım vakit çeviri yapıyorum, bu da beklerken yapılacak güzel bir şey: Yazıyorum ama kendi romanım olmuyor. Yani bir tür alıştırma ya da el emeği gibi. Ayrıca koşu yapıyorum, müzik dinliyorum ve ütü gibi ev işileri yapıyorum. Ütü yapmayı severim. Yazarkenki kafamda oluşan kargaşaya benzemiyor. Eğlenceli işte.
Hakkınızda yazılanları okur musunuz?
Eleştirileri okumam. Birçok yazar okuduğunu söyler ama yalan söylüyorlar. Ben söylemiyorum ama. Eşim her eleştiriyi okur tabii ama sadece kötü olanları okur, yüksek sesle okur. Olumsuz eleştirileri kabul etmemi ister. Olumlu eleştiriler mi, salla gitsin.
‘Kitap dediğiniz şey metafordur’
Kitaplarınız gerçeküstü ve fantastik öğelerle dolu. Yaşamınız da öyle mi?
Gerçekçi biriyim, işimde gücümdeyim ama roman yazdığım zaman içimdeki tuhaf, gizli yerlere gidiveriyorum. Yaptığım şey kendimi, içimi keşfetmek. Eğer gözlerinizi kapatıp kendinizi dinlerseniz farklı bir dünya görebilirsiniz. Kozmosu keşfetmek gibi ama içinizde olan bir şey. Farklı, tehlikeli ve ürkütücü bir yere gidince önemli olan dönüş yolunu bilmek.
Eserlerinizin altında yatan anlamlar hakkında konuşmak sizin için güç olsa gerek.
Bana hep kitaplarım hakkında “Bununla ne demek istediniz, şununla ne kastediyorsunuz?” diye sorup duruyorlar. Ama her şeyi açıklayamam ki. Kendimden dünyadan metafor olarak bahsederim ve metaforları açıklayıp analiz edemezsiniz. Biçimi kabul edin, yeter. Kitap dediğiniz şey metafordur.
‘Killing Commendatore’nin ‘Muhteşem Gatsby’e saygı niteliği taşıdığını söylediniz. Zaten bu kitabı on yıl kadar önce Japoncaya çevirmiştiniz. ‘Muhteşem Gatsby’ Amerikan rüyasının sınırları hakkında trajik bir masal olarak okunabilir. Kitabınızda bu nasıl yer alıyor.
‘Muhteşem Gatsby’ favori kitabım. 17-18 yaşlarında okuduğum vakit hikayesinden etkilenmiştim çünkü rüyaya/hayale ve insanların hayalleri suya düşünce nasıl davrandıklarına ilişkin bir kitaptı. Bu benim için önemli bir tema. İlle de Amerikan rüyası olarak düşünmüyorum bu kitabı, daha ziyade genç bir adamın rüyası, genel olarak rüya olarak görüyorum.
Siz ne hakkında rüya görürsünüz?
Rüya görmem, belki ayda bir iki kez. Belki rüya görüyorum ama hiç hatırlamıyorumdur. Ama hayal kurmaya ihtiyacım yok çünkü yazabiliyorum.