… Çünkü, Erdoğan belki de, ‘10 Ağustos’ta Cumhurbaşkanlığı seçimi yapılmayacak, rejim değişikliği oylanacak’ sözlerinin anketlerde etkili olmaya başladığını gördü. Veya ‘Merak etmeyin ben bir yere gitmiyorum, ülkeyi de AK Partili başbakanla birlikte yöneteceğiz’ diye özetlenebilecek sözlerinin siyaseten bir hata olduğunu düşünmeye başladı. Veya bu iki spekülasyon da doğru değil; yarın yine aynen o sözlerle konuşmaya devam edecek.
Ancak son birkaç haftada AK Parti çevrelerinden de duymaya başladığım, benim de büyük ölçüde makul bulduğum görüşü aktarmam lazım: ‘Güçlü ve icracı cumhurbaşkanı’ olmanın bir tane yolu var: Başbakanın buna izin vermesi. Süleyman Demirel’in Thomas Hobbes’dan naklen kullanmayı çok sevdiği bir sözdür ‘The power is indivisible-Güç bölünemez’ cümlesi.
Güç bölünemez ama cumhurbaşkanı ile başbakan arasında paylaşılabilir. Bu biraz bileşik kaplar gibi. Cumhurbaşkanına eklenen güç başbakandan eksilendir.
Yani, başbakanlık makamını ve başbakanlık yapan kişiyi zayıflatmadan, onun zayıf gözükmesini göze almadan güçlü cumhurbaşkanı olmak kolay değil. Peki bu millet ‘zayıf’ birine oy verir mi? Hadi diyelim ki verdi, 2015’te seçim kazanıp gelmiş bir başbakan yetkilerini yine de cumhurbaşkanına kullandırtır mı? Bekleyip göreceğiz.