Okura not:
Günün 11’i, Türkiye medyasındaki görüş ve yorum çeşitliliğini yansıtmak amacıyla hazırlanmaktadır. Aşağıda özetini bulacağınız yazıya yer vermemiz, içeriğini onayladığımız ve/veya desteklediğimiz anlamına gelmez.
Akademik açıdan, “underdog” kavramı, sosyolojik ve psikolojik bağlamlarda da tartışılmıştır. Sosyal eşitsizlik, güç dinamikleri ve marjinalleşme süreçleri bağlamında, dezavantajlı grupların veya bireylerin sistemik baskılara karşı nasıl direnç geliştirdiği veya başarıya ulaştığı üzerine yapılan çalışmalarda sıkça kullanılan bir kavramdır.
Örneğin, sosyal psikoloji literatüründe “underdog etkisi” (underdog effect) olarak bilinen fenomen, insanların dezavantajlı görünen birey ya da gruplara yönelik sempati geliştirme eğilimlerini incelemektedir.
Empati becerisi gelişmiş toplumlarda underdog’lar desteklenir. Eğer bir underdog’un belagatı güçlüyse toplumu peşinden sürükleyebilir.
2002 yılında Recep Tayyip Erdoğan bir “underdog“du. Kendilerini toplumun yönetim kademelerinden, yüksek sosyotesinden dışlanmış hisseden muhafazakar seçmenin „bir şiir okuduğu için hapse giren“ temsilcisi olarak eşit olmayan bir yarışın galibi olması isteniyordu.
Nitekim Erdoğan’ın yarattığı „halk adamı“ kimliği seçmen psikolojisi açısından bir underdog etkisi yarattı ve bugünlere kadar gelindi.
2019 İstanbul Büyükşehir Belediyesi seçimlerinde de Ekrem İmamoğlu bir underdog olarak karşımıza çıkmıştı. Özellikle 13 bin küsür oy farkıyla kazandığı ilk seçimin iktidar tarafından yok sayılması ve seçim tekrar süreci Ekrem Bey’i tam bir ezilen, mazlum konumuna getiriyordu.
Bu sadece bireysel bir ezilme durumu da değildi üstelik. Halkın iradesi de bir şekilde hiçe sayılıyordu.
İlk seçim sonucunun iptali, İmamoğlu’nu dezavantajlı bir konuma sokmuş gibi görünse de, bu süreç halkın sempatisini ve desteğini daha da artırdı.
“Her şey çok güzel olacak” sloganıyla geniş kitleleri mobilize etmesi, seçmenin duygusal bir bağ kurmasını sağladı ve onu yalnızca bir aday değil, bir “direniş sembolü” haline getirdi.
İptal edilen seçim, İmamoğlu’nun hikayesini bir “underdog” hikayesine dönüştürdü; adaletsizlikle karşı karşıya kalan ama yılmayan, aksine daha güçlü bir şekilde geri dönen bir lider figürü… Hatta bu bağlamda sevgili meslek büyüğüm Necati Özcan “Kahramanın Yolculuğu” isimli bir kitap bile yazıldı.