İsveç ve Finlandiya ile görüşmelerde Erdoğan, Türkiye’ye uygulanan “Silah ambargosunun kaldırılması” (aslında bu önemsiz bir detaydı) dışında bir taviz alamadığı gibi Biden’la görüşmüş olması (Erdoğan Biden’la görüşmeyi görüldüğünden çok önemsiyor) dışında bir kazanç elde edememiştir!
Ama, Erdoğan’ın asıl kazancı iç politikada oldu. Özellikle de NATO’cu ve terörizm, Kürt sorunu, PYD, PKK söz konusu olduğunda kendisiyle aynı görüşte olan Millet İttifakını Erdoğan, bir kez daha kendi yedeğine takarak bir buçuk ay boyunca siyasi gündemi belirleyebildi. Bu da seçim sathı mailinde, “gitmekte olan”ın başı olarak Erdoğan için az bir kazanım değildir. Ki, Erdoğan sermaye muhalefetinin “en yumuşak karnı” olan konunun üstünden yarattığı rüzgarı bir süre daha kullanmak isteyecektir. Ancak, belki birkaç yıl önce çok prim yapacak bu tutumun bugün uzunca bir süre gündemde tutulması o kadar kolay olmayacaktır.
Peki, “Bu sürecin asıl kazananı kimdir?” denirse bu sorunun en dolaysız yanıtı, ABD ve onun Avrupa’daki Truva atı İngiltere olduğudur! Tabii Çin ve Rusya ile rekabet içindeki öteki emperyalistlerdir.