Dr. FEYZA BAYRAKTAR
@FeyzaBayraktar_
info@feyzabayraktar.com
‘Kızılcık Şerbeti Üzerine’ başlıklı son yazımda, bir insan neden partnerine ihanet eder, bir insan kendisine ihanet edildiğini bile bile neden bir ilişkide kalmaya devam eder ve bir insan neden evli ya da sevgilisi olan bir insanla ilişki yaşar konularını ele alacağım bir yazı yazacağımdan bahsetmiştim. Sizlerden gelen talep üzerine de bugün bu konulara değinmek istedim.
Günümüzde ihanet -ne yazık ki- o kadar olağan hale geldi ki çoğu insanın neredeyse bir evlilik hayatı var, bir de eşlerine ihanet ettiği ayrı bir özel hayatı. Her ne kadar erkeklerin kadınlara kıyasla daha fazla ihanet ettiği ve ihanet biçiminin de kısa süreli cinsel birliktelik yaşamak olduğu varsayılsa da bilimsel çalışmalara göre kadınların da eşlerine ihanet etme oranı yüksek. Ayrıca, sanıldığı gibi erkeğin ihaneti bir başkasıyla sadece cinsellik yaşamak, kadınınki ise bir başkasıyla romantik ilişki kurmak değil. Kadın da erkek de eşini bir başkasıyla sadece cinsellik yaşayarak ya da bir başkasıyla uzun süreli romantik ilişki içine girerek aldatabilir.
İhanetle ilgili varsayımlar
Bir insanın eşine ihanet etmesinin altında -kişiden kişiye değişen- birçok sebep olabilir. Ataerkil toplumlarda erkeğin çok eşliliği kendisine hak görmesi ve eşine ihanet etmeyi ‘elinin kiri‘ olarak nitelendirmesi ne yazık ki yaygın. Evrimsel psikolojiye göre erkek, kadına kıyasla çok eşliliğe daha yatkın. Ayrıca, araştırmalara göre erkeğin yaşı ilerledikçe çok eşliliğe eğilimi arttığı gibi seçiciliği de azalıyor. Dolayısıyla, belli bir yaşın üstünde, para ve statü sahibi erkeklerin çok eşliliğe yönelme davranışı evrimsel psikoloji araştırmalarıyla örtüşüyor.
Öte yandan, gelişimini tamamlamış, medeni ve yetişkin insanlar her düşüncesini, her arzusunu davranışa geçirmez. Yani dürtüsel davranmaz. Artık mağarada yaşamadığımız göz önüne alınırsa ilk insan gibi davranmak hiçbirimiz için uygun değil.
Özetle, erkeğin eşine ihanet etmeyi kendisine hak görmesi evrimsel farklılıklara dayandırılarak haklı çıkartılamaz.
Evrimsel olarak kadının daha az partnerle birlikte olma güdüsünün kaynağı ise hamilelik süreci ve çocuklarına sahip çıkabilecek güçlü adayları tercih etmesi. Yalnız, günümüz ilişkilerini inceleyen bilimsel araştırmaları baz alacak olursak, kadınların çocuk yapmayı planlamadığı günübirlik ilişkilerde erkekler gibi çeşitliliğe yöneldiğini, erkekte güç, zenginlik, statüden çok dış görünüşe önem verdiğini söyleyebiliriz. Yani, kadının sadece romantik ilişki ve partnerinden ilgi istediği düşüncesi doğru değil. Kadınların her koşulda güçlü ve zengin erkeklere çekildiği de sadece bir varsayım.
İhanetin sebepleri
İhanet öz güven problemleri, eşe duyulan öfke, eşini sevmeme ya da eşi tarafından sevildiğini hissetmeme, ilgi görmeme, duygusal ve cinsel ihtiyaçların yerine getirilmemesinden kaynaklanabilir. Kişinin herhangi bir sebepten dolayı sağlıklı düşünemediği ve davranışlarının sonuçlarını tahlil edemediği bir süreçten geçmesi de ihanetin sebepleri arasında sayılabilir. Ayrıca, kişilik bozuklukları ve diğer bazı psikiyatrik bozukluklar da ihanet etmeye zemin hazırlayabilir.
Eşini sevmeyen ve/veya eşi tarafından sevilmediğini, ilgi görmediğini hisseden kişiler ihaneti -genellikle- entelektüel ve duygusal olarak doyum sağlayabileceği, uzun süreli ilişkiler kurarak gerçekleştirir. Hayatında cinsel açıdan çeşitlilik arayan ya da cinsel ihtiyaçları karşılanmayan, dürtüsel davranmaya eğilimli kişiler ise daha çok sadece cinsel birliktelik yaşayabilecekleri kısa süreli ilişkilere girer.
İhanet, çiftler arasındaki problemlerin açık şekilde konuşulmadığı ve/veya sağlıklı çözüm arayışlarına gidilmediği, ilişkinin bağ üzerine değil de bağımlılık üzerine kurulduğu, taraflar arasında paylaşımın neredeyse hiç kalmadığı, yani ilişkinin tamamen alışkanlığa dönüştüğü durumlarda başvurulan, sağlıksız baş etme mekanizmalarından biri sayılabilir. Ayrıca, evlilik iki insanın hayatı birlikte göğüslemesinden ziyade bir sorumluluk ve yük haline geldiği noktada, insan soluğu bir başkasının yanında alabilir.
Tabii bunların hiçbiri ihaneti haklı çıkartmaz; çünkü evliliğinde mutsuz insan eşine ihanet etmek yerine sağlıklı bir çözüm arayışına gitmeyi seçebilir. İlişkiyi kurtaracak en ufak bir umut kalmadıysa da eşler ayrılmayı düşünebilir. İlişkiler başladığı gibi bitebilir. Bitişler zordur. Öte yandan, iki tarafın da mutsuz olduğu bir ilişkide ısrarla kalmayı seçmesi sağlıklı bir davranış değildir.
İhanete uğradığını bile bile kalmak
Bir insan ihanete uğradığını-genelde- hisseder ama bu gerçekle yüzleşmekten kaçabilir. Bazen de hissetmez ama ihanete uğradığı bir şekilde önüne düşer.
Yukarıda da değindiğim gibi bir evliliği bitirmek oldukça zordur. Ekonomik koşulların değişmesi, varsa çocukların düzeninin değişmesi ve tabii sosyal çevrenin değişmesi kolay değildir. Ayrıca, boşanmak birçok insan için başarısızlık olarak görüldüğü için bazı kişiler ‘Elalem ne der‘ kaygısıyla, mutsuz olduğu bir evlilikte kalmayı yani çevrenin kurbanı olmayı seçer.
Öte yandan, ihanete uğradığını bilip boşanmayı reddeden ama mutsuz evliliğini sosyal medyada bir peri masalı yaşıyor gibi gösteren insan sayısı da azımsanamayacak kadar çok. Bu tutum ve davranışlar bazen kendini bir yalana inandırma amaçlı yapılabildiği gibi bazen de eşin birlikte olduğu diğer kişiye ‘Yenilmedim, ayaktayım’ şovu olabilir.
“Onca senemi verdim. Tam rahat ettim. Bundan sonra ben düzenimi bozamam” düşüncesi, yani batık yatırım, “Ben mutsuzsam o da mutsuz olacak. Boşanayım da onu diğer kişiye mi bırakayım?!” inadı, insanların ihanet karşısında eşi istese bile boşanmayı reddetmesinin altında yatan sebeplerden sadece birkaçı.
Rutin haline gelebilir
Tabii ki her ihanet boşanmayla sonuçlanmak zorunda değil. İki taraf da ilişkilerinde bir problem olduğunu kabul edip bunun için profesyonel destek alabilir. Sonuç olarak ilişki biter ya da devam eder. Yalnız, ihanetin devam ettiği -yani ihanet edenin sürekli yalan söylediği, eşin de bunu görmezden geldiği- bir ortamda ayrılmamak, tarafların birbiriyle kurduğu patolojik ilişkinin bir göstergesidir. Taraflardan birinin ayrılmak istiyor gibi gözükmesine rağmen bu isteği davranışa dökmemek için bahaneler üretmesi de kendi sağlıksız ilişkilenme biçiminin bir belirtisi olarak sayılabilir.
İhanet -sanıldığının aksine- bazen bir evliliğin kâğıt üzerinde devam etme sürecini uzatır. Evde ihtiyaçlarının karşılanmadığını düşünen taraf bunu dışarıdaki bir kişiden sağlamaya çalışır ve rahatlar. Yalnız, eşine karşı suçluluk duyduğu için evde daha ılımlı davranma olasılığı yüksektir. Böylece evlilikteki problemlere daha da az odaklanılır. İhanete uğrayan eş ihaneti yakaladığı zaman da çoğunlukla diğer kişi suçlanır, eşler birlikte tatile gider ve evlilik bir diğer kişi üzerinden kısa süreliğine güç kazanmış gibi gözükür. Tabii bunun bir yanılsama olma ihtimali oldukça yüksektir; çünkü çiftler ihanetle ilgili profesyonel destek almadıkça ihanet eden kişi tekrar ihanet edebilir.
Sonuç olarak, ihanet bir rutin haline gelebilir. Bilimsel araştırmalara göre ihanete uğrayan eşlerin sadece beşte biri boşanmak istiyor. Yani bir ilişkide ihanet olsa bile bu ilişki ihanet yüzünden boşanmayla sonuçlanmayabiliyor. Boşanma, çoğunlukla ihanet dışındaki problemlerden kaynaklanıyor. Yalnız, ihanet her ne kadar bazı kişiler için boşanma için bir sebep olarak görülmese de ihanetin rutine döndüğü evlilik ilişkisinde, tarafların kendilik saygısı ve karşılıklı saygı ciddi anlamda zedelenir.
Bu araştırmalardan yola çıkacak olursak, aslında ‘yuva yakın kadın‘ diye bir şey yok. Hiç kimsenin sağlam bir yuvayı yıkma gücü olmadığı gibi boşanmaya niyeti olmayan çiftler ihanet etse de ihanete uğrasa da boşanmamayı seçebiliyor.
Neden evli biriyle ilişki yaşanır?
Bir insan neden evli bir insanla ilişkiye girer ve o ilişkide kalır sorusunun cevabına gelecek olursak: Bazı analistlere göre bu durum, elektra ya da oedipus komplesinin sağlıklı atlatılamaması, yani kişinin çocukluğunda karşı cinsten ebeveynini, hemcinsinden ebeveynine kaptırmasının hissettirdiği kıskançlığın başka bir ilişki dinamiğinde canlanması olarak -çok kabaca- özetlenebilir.
Tabii ki tek bir sebep bu durumu açıklamaya yetmez. Diğer sebepler arasında şunlar sayılabilir:
- Yakın ilişkilenme ya da bağlanma problemi, yani terk edilme korkusu yüzünden -farkında olmadan- çok yakınında olabilecek birisiyle ilişkilenmek yerine çok yakınına alamayacağı birisiyle ilişkilenmeyi tercih etmek,
- Bir ilişki içinde bulunulmasına rağmen -bu ilişki çevreden gizlendiği için- aynı zamanda özgür davranabilmek
- Çocukluk travmalarınının etkisiyle sevginin ancak mücadele edilerek kazanılacağına inanıp bu yüzden evli bir insanla ilişkiye girep mücadele vermek
- Evli kişinin eşi dışında diğer kişiye karşı da kendisini suçlu hissetmesi yüzünden çok ilgili ve özenli davranmasının cazibesine kapılmak,
- Yasak olanı arzulamak
- Eşle rekabete girmek
Öte yandan, insan evli bir insana da âşık olabilir ve kendini engellememeyi tercih edebilir. Birlikte zaman geçirdikçe o da bu ilişkiye yatırım yaptığı için ayrılması daha zor hale gelebilir. Yani insanlar sadece para ya da seks için evli bir insanla olmaz. Özellikle belli yaşı geçince bekar kişi seçenekleri azaldığı için insanlar kendisine ilgi gösteren evli insanlarla da birlikte olmayı seçebiliyor.
Özetle, seçimler her zaman psikopatoloji kaynaklı olmayabilir ama bu seçimlerin uzun vadede ruh sağlığını ve duygu durumu olumsuz yönde etkilemeyeceği anlamına gelmez. Ayrıca, evli bir insanın diğer evli bir insanla olması da koşulların eşitliği açısından cazip gelebiliyor.
Yalanla yaşamak
Evdeki eşine yalan söyleyen kişi, birlikte olduğu diğer kişiye de çoğunlukla en başından yalan söyleyerek ilişkiye çekmeye çalışıyor. En sık kullanılan yalan kalıbı şu: “Eşimle aramızda hiçbir şey yok. Sadece çocuklar için birlikteyiz. Zaten ayrı yatıyoruz. Ben boşanmak istiyorum ama o boşanmak istemiyor. Bir gün mutlaka boşanacağım.” İnanmaya ihtiyacı ya da niyeti olan herhangi bir kişi bu klişe yalanlara inanabilir. İlişkinin başından sonuna kadar bu yalan devam edebilir ve ilişki senelerce sürebilir. İnsanların birbirinden haberdar olduğu ya da olmadığı ya da kısmen haberdar olduğu üç ya da dört kişilik ilişki çemberleri oluşabilir.
Gerçi son yıllarda ihanet o kadar olağanlaştı ki insanlar herhangi bir yalan söyleme zahmetine bile girmiyor ve karşısındakine “Evliyim. Mutluyum. Boşanmayı düşünmüyorum” diyerek yaklaşıyor. Sınırsızlığı dürüstlük olarak tanımladığı bu tutumla, “Ben en baştan dürüst davrandım” diyerek ilişki yaşadığı kişinin öfkesinden muaf olmaya çalışıyor. Yalnız, mutlu bir evliliği bulunan insanın başkalarıyla birlikte olmak istemesi pek olasılık dahilinde değil; çünkü eşiyle sağlıklı ve mutlu bir ilişkisi olan insan -doğal olarak- eşine yalan söylememeyi tercih eder.
Sağlıklı bir ilişkinin temel taşları, dürüstlük, güven, açık iletişim, karşılıklı sevgi ve saygıdır. İki kişiyi bir arada tutan bağımlılık değil, bağ olmalı. Temelin sarsıldığı bir ilişkiye ihanet sızabilir. Bu sarsıntı destek alarak toparlanabilir ya da tüm çabalara rağmen ayrılıkla sonuçlanabilir. Her iki durum da sağlıklıdır. Yalnız, evlilik taraflardan birinin ya da her ikisinin birden evlilik dışındaki bir diğer kişiyi yakıt istasyonu olarak kullanmasıyla devam ediyorsa o evlilik sadece kâğıt üzerinde var olmaya mahkumdur. İnsanın kendi seçimi de olsa böyle bir ilişki içinde kalması, çocuklar dahil kimseye mutluluk getirmez; çünkü çocuklar da -özellikle belli bir yaşın üstündeyse- genellikle ihaneti hisseder ve psikolojik olarak olumsuz yönde etkilenir.
Özetle, sebep sandığımız şeyler aslında kendi bahanelerimiz olabilir. Hayatı değiştirmek zordur, ama bir yalan içinde yaşıyor olmak uzun vadede herkes için çok daha zor olabilir.