• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

'Hikaye' olma hikayeler yaşa

22/05/2022 13:08

PSK. DR. FEYZA BAYRAKTAR

info@feyzabayraktar.com

Hayatımızın vazgeçilmez bir parçası haline gelen sosyal medyanın üzerimizdeki etkileri hakkında sık sık konuşulsa da bu konuşmaların sonu gelmez gibi gözüküyor.  Sosyal medya, hayatımızın her alanına bir şekilde sızıyor ve haliyle hakkında söylenecekler bitmiyor. Örneğin, evinize yeni bir koltuk almak istiyorsunuz ve bir arkadaşınıza bunu telefonda söylediniz. Birkaç dakika sonra sosyal medyada karşınıza çıkan koltuk reklamları aradığınızı önüne getirirken ‘Birileri beni dinliyor?!’ paniğini de yaşatıyor. Gerçi bu panik hali kısa sürüyor ve o reklamlar açılıp sayısız seçenekler dünyasına çabucak dalıp gidiliyor.


İlişkiler tuşlar üzerinden yürüyor

Cüzdanınızda taşıdığınız kimliğiniz ne ise günümüzde sosyal medya profiliniz de tam olarak aynı önemi taşıyor. Öyle ki eğer sosyal medyada bir profiliniz yoksa hayattaki varlığınızdan bile şüphe edilebiliyor. Bir ortama girdiniz, biriyle tanıştınız, artık telefonunu almak yerine onu sosyal medyadan ‘ekliyorsunuz‘. Birilerini ‘ekliyor’, bazılarını ‘çıkartıyor’, birilerini ‘takip ediyor‘, birilerini ise ‘takipten çıkıyor‘ ya da ‘engelliyor’uz.

Tuşlar üzerinden ilişkileri yönetiyoruz. Birinden mi hoşlanıyoruz, ona sosyal medyadan ‘istek göndermek’ konusunu enine boyuna düşünüyoruz. DM’ den mesaj atmak ise daha ciddi bir konu. İşin sonunda  ‘görüldü‘ ile baş başka kalıp “Havalı gözükmek her şeydir” derken karizmayı dağıtmak da var.

Sosyal medyada, nasıl gözükmek istiyorsanız öyle gözükebiliyorsunuz. Herkesin bildiği sır filtre kullanımına bir şekilde başvuruyoruz. Bu sebeple de sosyal medyada tanıştığımız biriyle buluşacağımız zaman, fotoğrafta görünen kişinin gelmeyeceğini biliyoruz. Sadece fotoğrafla az oynanmış olmasını ümit ediyoruz.  

‘mış’ gibi hayatlar

Seçilmiş fotoğraflardan oluşturduğunuz profilinizle birçok farklı mesaj verebiliyorsunuz; ‘Başarılıyım’ , ‘Zenginim’ , ‘Geziyorum’  , ‘Sosyalim’, ‘Sportifim’, ‘Aşığım’  ya da hepsi; yani ‘Hayat bana güzel’ mesajı.  

Gerçekte bunlardan hiçbiri olmayabilirsiniz ama sosyal medyada ‘mış‘ gibi gözükebilirsiniz. Örneğin, sevgilinizden mi ayrıldınız, arar mı acaba diye evde telefona yapışmış, ondan haber bekleyen siz değilmiş gibi, sosyal medyada paylaşmak için en dikkat çekici kıyafetlerinizi giyip dışarı çıkar, ‘eğleniyormuş‘, ‘umursamıyormuş‘ gibi gözükebilirsiniz. Sadece bir hafta sonu için tatile mi gittiniz, 15 ayrı kombinle farklı mekanlarda fotoğraf çektirir, sanki yeni gitmiş gibi paylaşarak, sürekli geziyor havası yaratabilirsiniz.

Yarattığınız profilinize yakışmayacak bir şey paylaşmak istediğinizde ise -birilerinin gönderilerinin altına saydırmak, birilerini ‘stalklamak‘ gibi-  sahte bir hesap açabilirsiniz.  Böylece, profilinize toz kondurmamış olursunuz.

Kendimize yabancılaşıyoruz

Okumaktan, düşünmekten, anlamaya çalışmaktan gittikçe uzaklaşıyor, artık çoğunlukla başkalarının sosyal medyada paylaştığı hikayelere ve fotoğraflara bakıyor, videoları izliyoruz. Alışkanlıklarımız ve zevklerimiz bile sosyal medya doğrultusunda değişiyor. Hatta öyle ki artık birçok kitap bile sosyal medya gönderilerinden derlenip basılıyor.

Akışta önümüze çıkan özlü sözlerle hayatımızı anlamlandırmaya çalışırken, hayatımıza da sosyal medyaya bakar gibi sadece bakıyor, izliyor, gittikçe kendimize yabancılaşıyoruz. Başkalarının görünen hayatlarıyla kendimizinkini kıyaslayıp hayatın başkalarına kıyak geçerken bize kazık attığını düşünüp mutsuz oluyoruz.

Hızlı bir şekilde haber almak, bilgiye ulaşmak, iletişim kurmak gibi konularda sosyal medyanın sağladığı imkanları inkar edemeyiz. Ancak öte taraftan insanın, ‘görünen‘in gerçek olduğu ve ‘etiketler‘in mutlu ettiği yanılgısına kapılıp kendi sahip olduklarını azımsayarak haksızlığa uğramış hissetmesine de sebep olabiliyor.

Kendini başkalarıyla kıyaslamanın duygu durum üzerindeki olumsuz etkileriyle ilgili bir çok bilimsel çalışma olduğu göz önüne alınırsa belki de artık bize iyi gelemeyen bir şeyi yapmayı bırakmalıyız. Hayat adil olmayabilir ama biz başkalarının sahip olduğu ya da sahipmiş gibi göründüğü şeyler üzerinden kendimizi mutsuz etmek yerine, anlatabileceğimiz hikayeler yaşamaya odaklanabiliriz. Konfor alanından çıkar, farklı deneyimler yaşamak için kendimize izin verirsek kendimizi gerçekleştirme yolunda -görünenden ve tüm etiketlerden uzak- sağlam adımlar atabiliriz.

Bir ekrana sığmayacak kadar çok ve sevdiklerinizle paylaşabileceğiniz hikayeleriniz olması dileğiyle…

Kategori:Agora, Vitrin-mobil

Tüm yazılar: Psk. Dr. Feyza Bayraktar

SON HABERLER

Polisler hastaneden ayrılan İnan Kıraç'ı arıyor

İş adamı İnan Kıraç, bugün bir hastanede check-up işlemlerin ardından bir araçla hastaneden ayrıldı. Kaçırıldığı iddiaları üzerine polis çalışma başlattı.

Fenerbahçe'den bedelli sermaye artırımı kararı: Hedef borç kapatmak

Fenerbahçe Futbol AŞ, 250 milyon lira olan sermayesini yüzde 400 artırarak 1 milyar 250 milyon liraya çıkarma kararı aldı.

İBB soruşturması: Yedi kişi daha tutuklandı

İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) odaklı ‘yolsuzluk’ soruşturması kapsamında gözaltına alınan yedi kişi daha tutuklandı.

Trump yönetimi Harvard'ın yabancı öğrenci alma yetkisini iptal etti

ABD İç Güvenlik Bakanlığı, Harvard Üniversitesi’nin uluslararası öğrenci kaydetme yetkisini iptal etti.

Trump'ın Eğitim Bakanlığı'nı kapatma kararı durduruldu

ABD’de bir federal yargıç, Başkan Donald Trump’ın Eğitim Bakanlığı’nı kapatma kararının uygulanmasını durdurdu. 

Dünyayı 'doğa pozitif' tavır kurtaracak
Çukurova'da buğday hasadı zamanı

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 761 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Elinden çıkanı kulağın duysun

Mustafa Dağıstanlı

Ali Özgentürk için: Böyle mi olmalıydı!

Ayhan Tinin

Çocuk, sınırsızlıkta değil, sınırda büyür

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

Yazalım da ne yazalım nasıl yazalım!

Murat Sevinç

Senyör Amicis'in gazına geldim 

Behzat Şahin

Özel, İmamoğlu ve Yavaş'ın 'özenli' açıklamaları üzerine…

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

İhsan Çaralan: İster istemez akla 'ahtapot suç örgütü' tanımı geliyor

Emre Kongar: Erdoğan/AKP iktidarı, zayıfladığı dönemlerde, ömrünü uzatmak için, önce Kürt milliyetçiliğini kullanmıştır

Mine Söğüt: Rahat rahat konuşalım, Linet bu ülkede bizimle kalsın mı yoksa gitsin mi?

Mustafa Balbay: Kurtulmuş, 'Alevileri inciten bir şey demedim' yerine, özür dileyip ne düşündüğünü daha net ifade edebilirdi

Feray Aytekin Aydoğan: Mücadele ederek kazandığımız tüm haklar hedef tahtası hâline getiriliyor.

Alaattin Aktaş: Resmi tatillere niye ek yapılıyor?

Zeynep Altıok Akatlı: Türkiye'de barışın tartışıldığı bu günlerde, nefretin sanat üzerindeki gölgesi hepimize ağır geliyor

Nevşin Mengü: İnternet sitelerinin basın yasasına göre künyesi olmak zorunda

Gökçer Tahincioğlu: Kaç süslü lafla, 12 yaşında bir çocuğun öldürülmesinin üzeri kapanır?

Hediye Levent: ABD Dışişleri Bakanı Rubio'nun Suriye'de her an bir iç savaş patlayabileceğine dair açıklaması gündemde

Abdulkadir Selvi: Macaristan'da Orban, Türkiye'de Erdoğan kazandı; küresel proje çöktü

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×