MESUDE ERŞAN
mesudeersan@diken.com.tr / @mesudersan
Hekimler ve sağlık çalışanları yarın tüm illerde greve gidiyor. Acil hastalar, diyaliz hastaları, acil ve riskli gebeler, çocuk aciller, kanser hastaları, yoğun bakım hastaları, Covid-19 hastaları ve Covid-19 şüphesiyle sağlık kurum ve kuruluşlarına başvurular geri çevrilmeyecek, poliklinik ve klinik tedavilerine devam edilecek.

Tabip odaları, sağlık ve emek meslek örgütlerinin desteklediği eylem, tüm sağlık hizmeti verilen birimlerde yapılacak. Sağlıkçılar, toplumdan acil haller dışında sağlık kurumlarına başvurmayarak eylemlerine destek vermesini istedi.
İstanbul Tabip Odası’nda grevle ilgili basın toplantısında konuşan Türk Tabipleri Birliği (TTB) Merkez Konseyi üyesi Dr. Çiğdem Arslan, dünya ülkeleri arasında en az maaşlardan birini alıp en fazla şiddete uğrayan hekimler ve tüm sağlık çalışanları olarak ‘g(ö)reve gittiklerini’ söyledi.
BAĞ-KUR ve SSK emeklisi hekimlerin aylığının 2 bin 300 – 4 bin arasında, pratisyen hekimin yalın maaşının yaklaşık 4 bin 900 lira, 30 yıllık uzman hekimin yalın maaşının ise 5 bin 800 olduğunu hatırlatan Arslan, “Türkiye 2020 verilerine göre uzman hekim maaşları sıralamasında OECD üye ülkeleri içinde sondan altıncı; pratisyen hekim maaşlarında ise 17 ülke arasında 14’üncü sırada bulunuyor. Türkiye’de sağlık emekçileri yoksulluk sınırının altında yaşamaya mahkum edildi” dedi.
Son 10 yılda yurt dışına göç eden hekim sayısının 24 kat arttığını, geçen ocak ayında 197 hekim TTB’ye yurt dışında çalışma belgesi için başvurduğunu belirten doktor, hatırlatan Arslan, “Bu koşullardan mutsuz olan ve gelecekten endişe duyan meslektaşlarımız yurtdışına göç ediyor. Yurdumuzda hak ettiğimiz koşullarda ve gelecekten endişe duymadan çalışmak istiyoruz demek için g(ö)revdeyiz” diye konuştu.
‘Genç hekimler bahanelerle atanmıyor’
Gelinen noktada, hastaların merkezi randevu sisteminde aylarca sıra beklediğini belirten Arslan, sözlerini şöyle sürdürdü: “Acil başvuru sayılarımız olağan dışı durumlar yaşayan bir ülkede görülebilecek oranlarda; hekimlere/hastalara dayatılan beş dakikada bir muayene bu sorunu çözmez. Bu süre ne muayene ne hasta öyküsü alma ne de tedaviyi hastayla birlikte planlamaya yeter. Ancak hastalıkları daha da artırır demek için buradayız. OECD ülkeleri arasında 2020 yılında Türkiye hasta başına düşen hekim sayısında 37 ülke içinde 34’üncü sıradayken KHK, arşiv taraması gibi bahanelerle genç hekimler halen atanmıyor demek için g(ö)revdeyiz.”
‘Covid-19 meslek hastalığı sayılsın’
İktidarın ve Sağlık Bakanlığı’nın pandemi boyunca, toplumun ve sağlık çalışanlarının hasta olmaması, ölmemesi için neredeyse hiçbir bilimsel önlem almadığını öne süren Arslan, şunları söyledi:
“Bugün, Covid-19’a bağlı hekim ölümlerinde ve hastalanmada Türkiye halen en üst sıralardayken iktidar çalışma koşullarımızda hiçbir gerekli önlemi almadığı gibi ölen mesai arkadaşlarımızın da Covid-19’a bağlı öldüğünün kanıtlanmasını bizlerden isteyecek kadar da duygusuzlaşmıştır demek için buradayız. Covid-19 aşısına kadar her 30 dakikada bir sağlık çalışanını bu enfeksiyondan kaybettik. 14 Eylül 2020 yılına kadar Covid-19 vakalarının yüzde 14’ü sağlık emekçileridir ki bu sayı dünyada yaklaşık beş milyon sağlık çalışanına denk gelmektedir ve her geçen gün artmıştır. İşte bu sebeplerden artık yeter Covid-19 meslek hastalığı yasası amasız fakatsız hızla çıkarılmalıdır demek için g(ö)revdeyiz.
‘Sağlıkta Şiddet Yasa Taslağı neden işletilmiyor?’
Pandemiyle daha da derinleşen yanlış sağlık politikaları ve ülkeye olduğu gibi sağlığa da yansıtılan şiddet dili her geçen gün daha da can yakmakta, canımızı almaktadır. Sağlıkta Şiddet Yasa Taslağı sunduk, neden işletilmiyor, ne oldu demek için g(ö)revdeyiz.
Bugün, 36 saat nöbet sonrası bir hekim arkadaşımızı kaybettik artık böylesi acılar yaşamak istemiyoruz. Uzmanlık eğitimi almak bir haktır ve bu hak keyfiyete, yöneticilerin insafına bırakılamaz demek için g(ö)revdeyiz.
Tıp öğrencilerinin barınma, beslenme gibi temel hakları güvence altına alınmadığı için bir arkadaşımızı kaybettik ‘artık yeter’ demek için; tıp öğrencileri artık üniversitelerinde öğretim üyesi bulamıyor, liyakate, bilime dayalı akademi istiyoruz demek için g(ö)revdeyiz.
Bir gecede buharlaşan yasa taslağı nerede kaldı?
Ekim ayından beri artık yeter, bıçak kemiği deldi geçti diyerek ‘Emek Bizim Söz Bizim’ eylem süreci başlattık; bizlerin haklı talep ve tepkilerini görmezden gelemeyerek TBMM’ye apar topar bir yasa taslağı geldi. Genel kurulda maddeleri bütün partilerin mutabakatıyla kabul edilmişken, komisyon üyeleri tarafından bir gecede buharlaştırıldı, tozlu raflara kaldırıldı. Ne oldu bu yasa tasarısına? Yasanın geri çekilmesini sağlayan partilere, iktidara soruyoruz neden geri çektiniz yasa tasarısını? Daha iyisini getireceğiz dediniz ama iki ayı geçti neden hekimlere/sağlık çalışanlarına bir açıklama yapmıyorsunuz? Hakkımızı aramak için g(ö)revdeyiz.”
G(ö)rev herkes için
Arslan konuşmasında topluma da seslendi.
Grevin sadece hekimler ve sağlık çalışanları için değil, tüm toplum için olduğunu belirten Arslan, “Artık tıkanan, işlemeyen beş dakikada muayenelere, aylarca randevu beklemelere zorlandığınız; özel hastanelere mahkûm bırakıldığınız bir sağlık sistemine birlikte artık yeter diyebilmemiz için g(ö)revdeyiz” dedi.
Arslan iktidara hitaben, bunun son ‘tek günlük g(ö)rev’ olduğunu söyledi: “Bizleri duymak görmek istemeyen emeğimize, haklarımıza, sağlık hakkımıza göz dikmiş iktidara cevabımızı bugün vermek g(ö)revimizdir. Başta, 14 Mart’a kadar olmak üzere haklarımızı alana kadar ‘Emek Bizim Söz Bizim’ demeye, haklarımız için mücadele etmeye devam edeceğiz.”
Yoksulluk sınırı üstünde temel ücret talebi
TTB İkinci Başkanı Doç. Dr. Ali İhsan Ökten, “Karanlığa karşı; önlüğümüzün beyazına, özlük haklarımıza, halkın sağlık hakkına sahip çıkıyoruz. Bugüne kadar yaptığımız eylemlerde sesimize kulak asmayan, taleplerimizi görmezden gelenlere karşı 8 Şubat’ta bir kez daha g(ö)revde olacağız” dedi.
Ökten hekimler ve sağlık çalışanlarının iktidardan taleplerini şöyle sıraladı:
- Hekimler ve Tüm sağlık emekçilerine insanca yaşamaya olanak veren, emekliliğe yansıyan yoksulluk sınırı üzerinde temel ücretin verilmesi,
- Kötü çalışma koşullarımızın acilen düzeltilmesini,
- Etkili ve caydırıcı yeni bir sağlıkta şiddeti önleme yasasının çıkarılmasını,
- Covid-19 başta olmak üzere meslek kaynaklı hastalıklara karşı illiyet bağı aranmaksızın bütüncül bir meslek hastalıkları yasası çıkarılmasını,
- Ek göstergelerin 3600’den 7200’e kadar kademeli olarak yükseltilmesini,
- Yılda 120 gün yıpranma payı verilmesini,
- Koruyucu sağlık hizmetlerinin öncelediği birinci basamak sağlık hizmetlerinin oluşturulmasını
- Aile hekimliği ceza yönetmeliğinin iptal edilmesini,
- Asistan hekimler başta olmak üzere uzun süreli ve angarya çalışmanın kaldırılmasını,
- Özel sağlık kuruluşlarında meslektaşlarımıza ciro baskısına, son verilmesini,
- Şehir hastanelerinin kiralarına değil sağlığa ve tüm sağlık emekçilerine bütçeden daha fazla pay ayrılmasını,
- Sağlıktaki personel sayısının kadrolu güvenceli istihdam ile OECD ortalamasına çıkarılmasını,
- Sağlık hizmetlerinde katkı katılım payı, reçete ücreti vb adlarla alınan ücretlerin iptal edilmesini,
- Liyakatsiz atamalar, soruşturmalar, mobbing, güvenlik soruşturmaları, KHK’ler ile dayatılan antidemokratik uygulamaların derhal bitirilmesini istiyoruz.
‘Haykırıyoruz, duyan yok’
İstanbul Tabip Odası Başkanı Prof. Dr. Pınar Saip, kasım ayından bu yana süren eylemlere rağmen iyileştirmeler yapılmadığını söyledi.
Hekimlerin çok zor durumda olduklarını söyleyen Saip, “İstifalar arttı. Genç arkadaşlarımız göç ediyorlar, sağlıkta şiddet almış başını gidiyor. Çok ciddi taleplerimiz var, haykırıyoruz, duyan yok. Yarın tekrar bir uyarı görevi yapacağız. Buna tüm meslektaşlarımızın katılımını bekliyoruz” diye konuştu.
‘Bütçe şehir hastanelerine gidiyor’
Ankara Tabip Odası Başkanı Dr. Ali Karakoç, uzun süredir uygulanan sağlık politikalarının, ne hekimler ve sağlık emekçileri ne de toplum yararına olduğunu dile getirdi.
Sağlık hakkının da hiçe sayıldığını ve gasp edildiğini belirten Karakoç, şöyle devam etti: “Sağlık bakanlığı bütçesinin çok büyük bir kısmı şehir hastanelerine ayrılıyor. Çalışanlarına her yıl giderek düşen oranlarda bütçeden pay veriyor. Hem mesleğimiz itibarsızlaştırıldı hem de nitelikli sağlık hizmeti sunamıyoruz. Eylemimizle meşru ve haklı özlük haklarımıza sahip çıkmak istiyoruz.”
Toplantıda farklı illerin tabip odaları temsilcileri de söz aldı.