Adıyaman’da Adıyaman Tabip Odası, KESK, Eğitim-Sen gibi bölgede iş birliği içindeki birçok sivil toplum örgütünün çalışmalarını yürüttükleri konteynerlerden oluşan yaşam alanında FİSA (Fikir ve Sanat Atölyesi Derneği) Çocuk Hakları Merkezi yer alıyor. Çok büyük oranda yıkılan kentlerde, yıkımın hesabının sorulmasından kentlerin inşasına veya nasıl bir kent istendiğine dek çocuklarla beraber üretim yapanlar var.
Sadece Adıyaman’da da değil, depremden yaşam alanları etkilenen tüm çocukların durumunun iyileştirilmesine yönelik politikalar üretilmeye çalışılıyor. Sınıfsal tabakalanmada, toplumsal ortamda türlü biçimlerde ezilen çocuklara, erken yaşta işçileşen, türlü hak ihlallerine maruz kalan çocukların koşullarını ortaya koyan işler yapılıyor…
Sözün özü radikal kent hakkının -çocuklar için de- tesisi için üretim ilişkilerinin dönüşmesi elzem. Önümüz 23 Nisan. Bu vesileyle Hrant Dink’in 23 Nisan 1996’da Agos Gazetesi’ne yazdığı “23.5 Nisan” yazısını hatırlatmak isterim. Bildiğiniz üzere 23 Nisan Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin açılış günü ve çocuk bayramı, diğer bir deyişle ülkenin kuruluş günü. 24 Nisan ise Ermeni soykırımı günü, yani bir toplumun yok ediliş tarihi. Hrant Dink, bu iki günü birlikte düşünerek, yeni kurucu bir tarih olarak 23.5 Nisan’ı öneriyor.
Neden bu öneriyi hatırlattım? Mevcut sistem-içi kentleşme pratikleri bir sürü hakkı görmediği gibi çocukları da dikkate almıyor, alıyorsa da boş gösterene dönüşebiliyor. Kürt illerinde, deprem sahasında veya Gazze’de, ezilenlerin çocuklarına nasıl bir yaşam ortamı kurulabileceğini hakkaniyetli bir şekilde konuşabileceğimiz günler, ancak 23.5 Nisanlarda ortaklaştığımızda gelebilecek. O zamana kadar da kent hakkını radikal bir yerden konuşmaya devam etmek gerekiyor…