The Guardian yazarı Liz Cookman, Britanya’nın Avrupa Birliği’den (AB) çıkması için yürütülen kampanyanın odağına ‘Türkiye tehdidinin’ oturtulmasını iğneli bir dille eleştirdi.

AB’den çıkış yanlısı bir afiş, ’76 milyon nüfusuyla Türkiye AB’ye giriyor. Ayrıl oyu verin, kontrolü geri alın’ diyor. Fotoğraf: Guardian
‘Brexit’ olarak adlandırılan AB’de kalma ya da ayrılma kararının verileceği referandum yaklaşırken, ülkede çoğunluğunu sağcıların oluşturduğu çıkış taraftarları, sıklıkla Türkiye’den Britanya’ya olası bir kitlesel göç olasılığını korku unsuru olarak kullanıyor. Londra belediye başkanlığına Müslüman Sadıq Khan’ın seçilmesi de bir diğer argüman. Çıkış taraftarları için AB’de kalmak, ‘kimliğini kaybetmek’ ve ‘İslamlaşmak’ demek. Çünkü AB’den ayrılma taraftarlarına göre, aynı birlikte yakında 76 milyonluk Müslüman nüfusu ile Türkiye de yer alacak.
Tersten okuma: Tüm bisküvilerimizi yiyecekler
Tartışmaların Türkiye nüfusunun önemli bir kısmının ‘suçlu, terörist ya da gangsterler’den oluştuğunu öngördüğüne işaret eden Cookman, AB üyeliğinin yakın bir zamanda mümkün görünmediği, Kıbrıs’ın veto hakkı ve Türklerin yalnızca yüzde 10’unun pasaport sahibi olması gibi gerçeklere dikkat çekti.
“Şimdi onların da aynı şekilde AB’de kalmanın tehlikeleri hakkında konuştuklarını hayal edin” diyen yazar, olası konuşmaları şöyle sıraladı: “Britanya nüfusu yaşlanıyor. Geçen yıl 2,5 milyon Britanyalı Türkiye’de tatil yaptı. Sahillerimiz müzmin kötü havadan mustarip geçkin Britanyalıların işgalinden mahvolacak. Mikrodalgada pişmiş yemekler ve aşırı alkol tüketimi karaciğer sorunlarına yol açacak ve sağlık altyapımız bu çapta sorunlarla baş edecek kaynağa sahip değil. Bir yıl içinde bütün bisküvilerimizi yiyecekler. Dünyanın en şişman halklarından birinin bizim hastanelerimizce ücretsiz bakılmalarına izin verecek miyiz? Yaklaşık 5 milyon Britanyalı yurtdışında yaşıyor. Bir kere Costa del Sol’a gitmiş birine sorun, hemen söyleyecektir, asimile edilemiyorlar.”
‘Erkekleri içip içip birbirini dövüyor’
Kimsenin bu sözlerinden dolayı Türkleri suçlayamayacağını yazan Cookman, çoğunluğu Hristiyan ülkenin Müslümanları onlarla Noel kutlamaya zorlayabileceği de yazdı ve ekledi: “Türk gazeteleri ‘şiddet yükseliyor’ diye ağlayabilir ve Britanya’da yeterince cezaevi kapasitesi olmadığı için bütün suçluları oraya göndereceğimizi düşünebilirler, Avustralya’ya yaptığımız gibi. ‘Buraya üşüşecekler. Kadınları topuklu ayakkabı giymeye, çalışkan Türkleri iş piyasasından sürmeye zorlayacaklar. Kabalar, erkekleri içip içip birbirini dövüyor. Kendilerininkinden başka dil bilmiyorlar. Britanya AB’de kalırsa, geriye AB’nin getirilerinin tadına varacak bir Türkiye de kalmayacak’ diye düşünebilirler.”
Cookman, Türkiye’de İngilizce öğretmenliği yaptığı sırada öğrencilerine Britanya’da yaşamak isteyip istemediklerini sorduğunu ve istisnasız tümünün pahalılık ve ırkçılıktan dolayı ‘hayır’ dediğini de yazdı. Cookman, Türklerin Britanya’ya yaklaşan mülteci felaketinin sembolü olmaması gerektiğini kaydetti.