Yunanistan, ülkede eşcinsel evliliğe izin veren yasa tasarısını onaylayan son ve ilk Ortodoks Hristiyan ülke oldu. Başbakan Miçotakis, lideri olduğu merkez sağ Yeni Demokrasi Partisi içinden gelen itirazlara rağmen sol muhalefetin çoğunun desteğini aldı ve yasa 300 sandalyeli parlamentoda 176 oyla kabul edildi. Dünyada örneklerini sıkça gördüğümüz gibi Yunanistan sağı da eşcinsellerin evlenmesinin bir insan hakkı olduğunu reddediyor ve karşı mücadeleyi din, aile ve ülke çıkarlarına zarar verdiği iddiasına dayandırıyor.
Parlamentodaki kabul ve ret oylarının birbirine yakınlığının da gösterdiği gibi halk bu konuda ikiye bölünmüş durumda. Yasanın geçmesi her ne kadar insan hakları için önemli bir adım olarak değerlendirilse de karşıtlarının sayısı hala küçümsenemeyecek oranda. Ortodoks kilisesi eşcinsel çiftlerin heteroseksüel çiftlerle aynı haklara sahip olmasına şiddetle karşı çıkıyor, yasanın sosyal bütünlüğü bozacağını ve geleneksel aileyi zayıflatacağını savunuyor. Eşcinsel çiftlerin çocuklarını vaftiz etmeyi reddedeceklerini söyleyen piskoposlar var.
Türkiye’de ise, tıpkı Trump, Bolsonaro, Orban gibi kilisenin muhafazakâr kanadıyla yakın ilişkiler kuran sağ popülist liderlerin LGBTİ+ haklarını reddeden ve düşmanlaştıran söylemlerini sıklıkla tekrar ettiğini görüyoruz. Ancak ülkemizde, Diyanet kurumu içinde ya da İslamiyet-insan hakları tartışmaları çerçevesinde reformist bir kanada yer bırakılmadığı gibi fikir beyan edenler hedef gösteriliyor. Türkiye’de özellikle son 10 yılda kadın, çocuk, LGBTİ+ hakları alanında çarpıcı bir gerileme söz konusu. Bunun son örneği Türkiye’nin öncülük ettiği İstanbul Sözleşmesi’nden Erdoğan’ın imzasıyla çıkılması oldu.