MESUDE ERŞAN
@mesudersan
mesudeersan@diken.com.tr
Glokom (göz tansiyonu) hastalarının yarısının henüz tanısı yok. Göz içi basıncının artmasına bağlı görme siniri hasarı olarak tanımlanan glokom, körlük nedeni hastalıklar içinde katarakttan sonra ikinci sırada geliyor. Tüm körlüklerin yaklaşık yüzde 10’undan glokom sorumlu.

6-12 Mart Dünya Glokom Haftası’nda dünyadaki gibi Türkiye’de de farkındalığın düşük olduğu bu hastalığa dikkat çekildi.
Glokom ‘sinsi’ bir hastalık ve belirti vermiyor. Her yaşta görülebiliyor. Hatta 10 bin bebekten birinde glokom saptanabiliyor.
İstanbul Retina Enstitüsü’nden göz hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Işıl Sayman Muslubaş’a göre hastaların ancak yarısına tanı konmasının en büyük sebeplerinden biri hastalığın son dönemlerine kadar belirti vermemesi: “Glokomun az görülen özel bir türü olan ‘açı kapanması glokomu’ hariç diğer çeşitlerinde ağrı, kanlanma, batma, erken dönemde görme azalması dahil hemen hiçbir belirti göstermez. Hem bu nedenle hem de toplumda bilinirliği düşük olduğu için körlük yapan önemli nedenler arasında yer alıyor.”
Yüksek tansiyon glokom riskini artırıyor
Glokomla ilgili akla ilk gelen sorulardan biri, vücut kan basıncıyla (tansiyonu) göz kan basıncı arasında ilişki var mı? Önceleri ilişki olmadığı düşünülüyordu. Son yıllardaki araştırmalar, yüksek kan basıncının (hipertansiyon) glokom açısından risk faktörü olabileceğini gösterdi. Muslubaş, “Diğer risk faktörleri arasında yaşın ilerlemesi, ailede glokom varlığı, yüksek miyopi bulunuyor” diyor.
Glokom 40 yaş ve üzerinde daha sık görülse de her yaşta çıkabiliyor. Muslubaş uyarıyor: “Bu nedenle hastalar ne yakınmayla göz doktorlarına giderse gitsinler göz tansiyonları (göz içi basıncı) ölçülmeli. Hastalığın hemen hemen hiç belirti vermemesi nedeniyle ölçüm büyük önem taşıyor.”
Hasta görmesinin azaldığını fark etmiyor
Glokom çok özel durumlar hariç gözde ağrıya neden olmuyor. Görmeyi kenarlardan başlayarak etkilediği için ilk yıllarda hasta görmesinin (görme alanının) azaldığı ya da daraldığını fark etmiyor. Hastalığı yakalamanın tek yolu, göz muayenesi ve göz tansiyonunu ölçtürmek.
Muslubaş, görülme sıklığının 40’lu yaşlardan itibaren arttığına dikkat çekip şunları söylüyor: “En azından bu yaştan itibaren yakınma olmasa dahi yıllık göz muayenesi önemli. Glokom için yıllık göz kontrollerinde, göz tansiyonu dışında damar hastalıkları, diyabet, halkın sarı nokta hastalığı olarak isimlendirdiği ‘yaşa bağlı makula dejeneresansı’, retina (ağ tabaka) yırtık ve delikleri gibi çok sayıda hastalık da saptanabilir. Muayenelerde nadir görülen gözün kendisine ait tümörler yanında, meme ve akciğer kanserine ait metastazlar dahi yakalanabiliyor.”
Hayat boyu takip ve tedaviyle görme korunuyor
Glokomda tedavinin önemi büyük. Çünkü tedavi edilmemesi halinde kör ediyor.
Muslubaş, uygun, doğru tedavi edilmesine rağmen glokom hastalarının yüzde 10’unun görmelerini kaybettiğini belirtiyor: “Glokom üzerinde dikkatle durulması gereken bir hastalık. Glokom tamamen ortadan kaldırılamıyor. Ayrıca bu hastalık nedeniyle kaybedilen görme maalesef geri getirilemiyor. Tedaviyle sadece kalan görme korunmaya çalışılıyor. Tedavisi hasta yaşadıkça devam ediyor.”
Glokom genellikle göz damlalarıyla kontrol ediliyor. İlaç tedavisinde son yıllarda önemli gelişmeler yaşandı. Etkili yeni ilaçlar tedavinin başarısını büyük ölçüde artırmış: “Damlalar gözde üretilen sıvının miktarını azaltarak ya da drenajını arttırarak veya her iki etkisiyle birlikte göz tansiyonunu düşürür. Bu damlalar görmeyi korumaya yardımcı. İlaç tedavisinde, ilaçları sürekli ve düzenli kullanmak önemli. Nadir durumlarda oral yoldan ilaç tedavisi uygulanıyor.”
Göz içi basıncını düşüren göz damlalarından istenilen sonuç alınmazsa, lazer ve cerrahi tedaviyle hasarın ilerlemesi durdurulmaya çalışılıyor. Tedavilere yanıt vermeyen bazı inatçı glokom türlerinde standart ameliyat teknikleriyle sonuç almak mümkün değil: “Bu tür durumlarda şant ameliyatı yapılıyor. Ameliyatta gözün ön kamarası ile göz dışı doku katmanları arasına yapay bir geçit vazifesi görecek valflı bir tüp yerleştiriliyor.”
20 mm civa üstü basınç risk
Muslubaş’ın verdiği bilgiye göre glokomun oluşması için yüksek göz içi basıncı gerekiyor. Ancak ne kadar bir basıncın yol açacağı kesin değil. Bu değer kişiden kişiye değişebiliyor. Ancak göz içi basıncının 20 mm civa basıncının üzerinde bulunması çoğunlukla glokoma zemin hazırlıyor. Sadece göz içi basıncının yüksek bulunması tanı için yeterli değil. Göz dibindeki görme sinirinin hasarı şart. Eğer göz içi basıncı normalden yüksek ancak göz dibinde hasar mevcut değilse bu duruma ‘oküler hipertansiyon’ deniyor.
Göz içi sıvısı boşaltılamazsa basınç yükseliyor
Peki göz içi sıvısı basıncı nasıl artırıyor? Göz içi dokularının beslenmesi için gerekli olan göz içi sıvısı ön kamara denilen gözün ön kısmında bulunuyor. Ancak bu sıvının göz içine düzenli üretimi ve salınımı arka kamaradaki dokulardan kaynaklanıyor. Salınımı takiben pupil denilen göz bebeği boşluğunu geçerek arka kamarayı terk edip asıl yeri gözün ön kamarasına geçiyor. Burada dolaşımda belli süre kalan göz içi sıvısı, daha sonra renkli tabaka irisle saydam tabaka korneanın iç yüzde birleştiği açı denilen trabeküler kanallardan düzenli emiliyor.
Bazı durumlarda göz içi sıvısının dışarı boşaltan kanallarda yapısal bir daralma veya tıkanıklık oluşuyor. Bu durumda göz içi sıvısı istenen düzeyde boşaltılamıyor. Artıyor ve göz içi basınç yükseliyor. Yükselen basınç göz içine yayılarak arka kısımdaki görme sinirlerine hasar veriyor. Hasar görme alanında kayıp anlamına geliyor.
Glokom gelişimi için risk faktörleri
• 60 yaş ve üstü
• Yüksek göz tansiyonu
• Aile fertlerinde glokom öyküsü bulunması
• Miyopi ya da hipermetropi
• Geçmiş göz yaralanmaları
• Steroid kullanımı
• Diyabet ya da migren baş ağrısı gibi diğer sağlık problemleri.