DR. FEYZA BAYRAKTAR
@FeyzaBayraktar_
info@feyzabayraktar.com
Son zamanlarda Instagram’da olabildiğince az zaman geçirmeye çalışıyorum. Bunun en temel sebeplerinden biri, salgın bir hastalık gibi yayılan görgüsüzlüğü bünyemin kaldırmaması. Aileden varlıklı olduğunu bildiğim, iyi eğitimli, kariyerinde yol kat etmiş insanların bile bu salgından nasibini alması üzücü. Oysa, o insanların bu virüse karşı çoktan bağışıklık kazanmasını beklerdim.
Benim param var
Gidilen gezilen yerlerin fotoğraflarının paylaşılması anlaşılabilir ama kadraja sığdırılmaya çalışılan, gezilip görülen yerlerden çok, ‘Benim param var‘ mesajı. Beni en çok hayal kırıklığına uğratan ise zamanında aklına, fikrine güvendiğim bazı tanıdıkların kendilerine varlıklı bir eş bulduğu an bambaşka birine dönüşmesi. Daha doğrusu onca zaman içlerinde bastırdıkları çiğ hırsları görememem ve bu çiğliğin dışa yansımasını sosyal medya paylaşımlarından ya da çevreden öğrenmem… Yani parayı bulduğu an bazı insanların içindeki narsisizm, zincirlerinden kurtulup arsızca ortalarda gezinebiliyor. Buna şahit olmak ise tam bir hayal kırıklığı!
Aslında insanın sahip olduğu parayı gösterme çabası ve hatta bazen sahip olmadığı halde parası varmış gibi görünmeye çalışması, bir eş bulup onun parası üzerinden güç kazandığını sanması ve tüm bunları başarıyla ya da güçle özdeşleştirmesi, ciddi bir patoloji.
Bir psikopatolojiyi paylaşmak
Bana sorarsanız asıl trajik olan, birçok insanın tüm bu patolojik girişimlerden -yani parasını göstermeye çalışan insanlardan- etkilenmesi ve dolayısıyla bu patolojinin toplumda giderek yayılıp neredeyse paylaşılmış bir hezeyana dönüşmesi. Eskiden kaynağı belli olmayan paranın sahibine saygı duyulmazdı. Çoğunluk o insanları kabullenmezdi. Ne yazık ki günümüzde bataklıktan akan parayla zenginleşen insanlar cezalandırılmadığı gibi daha da popülerleşiyor. Bu da bize değerlerimizin tamamen yozlaştığını ve toplumun büyük kısmının bir patolojiye hayranlığını gösteriyor. Bir insan kolayca yalan söylüyor, çalıp çırpıyor ve bunu göstermekten çekinmiyorsa bu arsızlık olduğu kadar bir patolojidir. Dolayısıyla, insanlar sadece değerleri ayaklar altına almıyor, üzerine bir patolojiyi paylaşıyor.
Çok parası olan insanlar için her zaman başarılı, akıllı ya da güçlü diyemeyiz. Çünkü o kadar para gerek kazanırken gerek harcarken bir psikopatolojiye de eşlik edebilir. Ve o patolojiyle insan ne yapsa asla huzur bulamıyor. Yani ‘Para mutluluğu satın almaz‘ söylemi tam da bu gibi durumlar için kullanılabilir diye düşünüyorum. Klişe ama gerçek.
Ye kürküm ye
Haram paradan helal para kazanmayla ilgili kısma gelirsek… Günümüzde birçok insan yaptığı işte biraz para kazansın hemen marka bir araba, saat ya da çanta alır. Büyük bir borcun altına girse bile alır. ‘Eğer pahalı bir arabaya biniyorsa çok para kazanıyordur. O zaman işinde başarılıdır. Yani yaptığı işte iyidir’ gibi yaygın ve bir o kadar da çarpık bir zihniyet toplumu esir aldığı için marka bir şeyler almak ve bunları göstermek, birer pazarlama stratejisi olarak düşünülür. Oysa, işinde gerçekten iyi olan bir insanın kendisini kanıtlamak için bir arabaya, çantaya ya da saate ihtiyacı yoktur. Tabii ki kişi lüks tüketimi sevebilir ama birçok insan o tüketimi yaparken aldığı şeyin kalitesinden bile bihaber. Yani o markayı taşımak ve göstermek istiyor. Çünkü ancak böyle güçlü gözükeceğine inanıyor. ‘Ye kürküm ye’ sloganı hemen herkesi o kadar esir almış durumda ki kürk olmadan yaşamanın bir eziklik olduğu inancı birçok kişi için kaçınılmaz oluyor.
İnsanın kendi özünden utanması ve onu allayıp pullayıp başka bir benliğe çevirmeye çalışması, çevre tarafından alkış almaya duyduğu ihtiyaçla allayıp pulladığı benliği sosyal medyaya sığdırma çabası -daha önce de belirttiğim üzere- aslında psikolojik bir problem. Altı boş narsisizmin doyurulmayan açlığını gidermeye çalışan kırılgan bir benlik, güç arayışını etiketler üzerinden sağlamaya çalışır. Ve insanların çoğu altta yatan o güvensizliği göremediği için de bu kişi alkışlanır. Alkışlandıkça sahte benliğini daha fazla ön plana çıkartır. Yani narsisizmi pekişir.
Özetle, sosyal medyada paylaşımları üzerinden sahip olduğu hayatı göstermeye çalışan insanların birçoğunun kendileriyle bitmeyen bir derdi var desek yanlış olmaz. Yetersizlik duygusu, kırılgan benlik, öz değer ve öz saygı problemi, güç kazanma ve onaylanma arzusu bu problemlerden sadece birkaçı. Yani aslında o insanların çok da özenilecek bir tarafı yok. İnsan sağlam değerlerle örülmüş bir benliğe sahip olamadıktan sonra boynunda kaşıkçı elmasıyla selfie çekip paylaşsa ne yazar?
Ebeveynler için bir not
Tabii insanın benlik gelişiminde etkili olan birçok şey var. Sosyal medyanın maskeli balosu insanın aklını ne kadar karıştırsa da sağlam bir zemini yıkması zor. Dolayısıyla, çocuk yetiştirirken ebeveynlerin çocuklarına sağladıkları maddi imkanlardan çok daha önemli bir şey var, o da çocuklarının benliklerini sağlam bir zemin üzerine inşa etmelerine destek olmak. Yani, öz değer ve öz saygı gelişimi konusunda dikkatli davranmak.
Ebeveynlerin yapması gerekenler:
- İyi birer rol model olun. İnsanın kendilik değerinin sahip oldukları üzerinden ölçülemeyeceğini kendi tutum ve davranışlarınızla çocuğunuza öğretmeye çalışın.
- Fazla koruyucu olmaktansa kendi hayatına yön verirken çocuğunuza destekleyici davranın. Hata yapmasına izin verin. Mükemmel diye bir şey olmadığını, hata yapabileceğini hatırlatın.
- Eleştirel olmayın.
- Çocuğunuza asıl değerli olanın sahip olunanlardan çok hedefe giden yolda çaba göstermek olduğunu öğretin.
- Kendisini tanıması için fırsat yaratın. Güçlü ve zayıf yönlerini öğrenmesi, kendisini kabullenmesi ve geliştirmesi için destekleyici davranın.
- İyi bir insan olmanın ne kadar değerli olduğunu her fırsatta dile getirin.
- Değerlerin başarıdan, zekadan, paradan, hedeflerden çok daha önemli olduğunu vurgulayın.
- Çocuğunuzu iyi arkadaşlar edinmesi, yakın ilişkiler kurması için destekleyin. Özellikle de sağlam değerleri olan, kendilik değerinin parayla satın alınmayacağını bilen ailelerin çocukları ile arkadaşlık yapması yararlı olabilir. Unutmayın ki çocuğunuzun içinde bulunduğu çevre de onun benlik gelişimini etkiler.
- Her akşam yatmadan önce hayatı ve kendisiyle ilgili takdir edeceği en az bir tane şey söylemesini isteyebilirsiniz. İnsanın sahip olduklarının farkında olması ve kendisini azımsamaması sağlıklı öz değer gelişimi için oldukça önemlidir.
Tabii ki hemen herkes rahat bir yaşam arzular. Yalnız, rahat bir yaşam arzulamakla para üzerinden saygınlık ve güç kazanmaya çalışmak farklı şeylerdir. Unutmayalım ki para birçok şeyi satın alabilir ama sağlam bir zemine oturmuş öz saygı ve öz değer satılık değildir.