Cumhurbaşkanlığı seçiminden önce Kemal Kılıçdaroğlu ile yaptığımız Teke Tek’te, Kemal Bey’e “salı sendromu”nu sormuştum. Salı sendromu dediğim, salı günleri partilerin grup toplantılarında genel başkanların kürsüye çıkıp toplumu geren, kamplaşmayı besleyen, düşmanlıkları körükleyen “sert” hatta “hakaret dolu” konuşmalar yapmasıydı.
Kılıçdaroğlu bu konudaki soruma, “Haklısınız. Ama ne yazık ki, medya muhalefet partilerinin söylediklerine yer vermiyor. Kendimizi ifade etmemizin tek yolu bu. Başka türlü medyada yer bulamıyoruz. Ama eğer tüm liderler ortak karar alırsa, biz seve seve bu alışkanlıktan vazgeçeriz” yanıtını vermişti.
Bana göre bu yasama yılında “salı sendromu”ndan kurtulma ihtimalimiz var. Çünkü Ahmet Davutoğlu, zaman zaman sert konuşmalar yapsa da, “öfke belagatinden” hoşlanan bir lider değil.
… Tabii beni en çok düşündüren, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ne yapacağı. Salı grup toplantıları Erdoğan’ın ciddi bir rutini, medyaya, muhalefete ve hoşlanmadığı herkese “ayar verme” günüydü. O “gün” olmayınca Erdoğan o konuşmalarını nerede, nasıl yapacak? Yoksa Anayasa’dan kaynaklanan yetkiler arasında “Partilerin grup toplantılarına katılıp konuşmak da var” diye bir şey çıkarılıp bu konuşmalara devam eder mi acaba!