Manşetlere göre “Rekor üzerine rekor kırıyor”. İyi de, bu rekorlar ne kadar rekor?
Bana sorarsanız, ortada bir rekor yok. Önümde İstanbul Borsası endeksinin son 25 yılını “dolar cinsinden” gösteren tablolar var. 25 yıl önce endeks 1,5 dolar civarında.
2000 yılında yükselişe geçiyor ve 3 dolar seviyesine yaklaşıyor. 2001 krizinde düşüş başlıyor ve tarihinin en düşük seviyesine geriliyor. 2002-2003 yıllarında 1 doların altına iniyor, 80 cent civarında dolaşıyor.
2003 yılından itibaren düzenli bir yükselişe geçiyor. 2008’deki küresel ekonomik kriz öncesi zirvesini yapıyor ve 4,80 dolara çıkıyor. Ardından 2008’de düşüş başlıyor 1,6 dolara kadar geriliyor. Ardından toparlanıyor ve 2011 ve 2013’de Türkiye’nin kredi notu yatırım yapılabilir seviyeye çıkınca tarihi zirveye yaklaşıyor, gün içi mayısta 5.22 dolarları görüyor.
2018 yılında 3.20 dolar seviyesinde iken Başkanlık sistemine geçişle birlikte hızlı bir gerileme ile 2 doların altına iniyor. 2022’de faizlerin çok düşük hale gelmesinden sonra biraz canlanır gibi oluyor ve 2,5 dolar seviyesine çıkıyor.
Yani anlayacağınız “Uçtu, kaçtı, rekorlar kırdı” denilen borsa endeksi aslında mutlu mesut günlerinin çok ama çok uzağında.
Dün itibarıyla 2,75 dolar seviyesinde. Üstelik bugün Türkiye’nin kredi notu çöp seviyesinde. Dolar bazında 2013 yılının neredeyse yarısında. 2000 yılı seviyesinde. Doların reel değeri ile bakıldığında o günün de aslında çok altında. Bir de iktidara yakınlığı bilinen bazı spekülatörlerin şişirdiği hisse senetleri var.
Bugün Borsa’nın yükselişine sevinmek, yüklü eşeğini kaybeden adamın boş semeri bulunca sevinmesi gibidir.