Özel sektör ya da kamu fark etmeksizin son üç yılda yapılan ücret artışları sonucunda diğer ücretler ile asgari ücret arasındaki makas daraldı. Benzer bir yakınlaşma asgari ücret ile ortalama ücret arasında yaşandı. Bu durumun etkisini günlük yaşamında fazlasıyla hisseden özel sektör ve kamu işçileri artan hayat pahalılığı karşısında ücretlerinin hızla erimesi nedeniyle ortak tepkiler göstermeye başladılar.
Enflasyonun ücret artışlarını mum gibi erittiği, başta ücretli emekçiler olmak üzere, toplumun büyük bölümünün artan hayat pahalılığı nedeniyle satın alım gücünü büyük ölçüde yitirdiği koşullarda sendikalı ve sendikasız işçiler benzer taleplerle alanlara çıkıyor. İş yerlerinde ve iş yeri dışında yaptıkları eylemlerle seslerini duyurmaya çalışıyorlar. İş bırakma, toplu yürüyüş ve basın açıklaması yapma, yemekhanelerde ses çıkarma eylemleri, mesaiye geç başlama vb. eylemler en çok başvurulan eylem biçimleri olarak dikkat çekiyor.
Kimi zaman, Özak Tekstil direnişinde olduğu gibi, sendikal örgütlenme ihtiyacı üzerinden ama çoğu zaman kendiliğinden bir araya gelen işçilerin her şeyi bir tarafa bırakıp, yaşadıkları sorunlara, hayat pahalılığına ve zamlara karşı insanca yaşayacak ücret talebiyle kitlesel tepkiler göstermesi ‘Bıçağın kemiğe dayandığı’ noktanın da ötesine geçildiğini gösteriyor.