ALTAN SANCAR
altansancar@diken.com.tr
@altansancarr
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener’e “Masayı terk et” çağrısı gündemin en hararetli başlıkları arasında. Erdoğan’ın ‘reddedileceğini bile bile’ Akşener’i çağırmasının, Ankara kulisleri açısından sürpriz olmasa da, birden fazla nedeni olduğu biliniyor.

G20 zirvesi için gittiği Endonezya’da gazetecilerin sorularını yanıtlayan Erdoğan, İYİ Parti’yle ilgili “Bir dönüşüm yapmak suretiyle gerek bu altılı masayı terk etmek, gerekse milli ve yerli bir duruş sergilemek üzere konumunu yeniden gözden geçirir” demişti.
Akşener, bu çağrıya temaslar için gittiği İzmir’den şöyle yanıt vermişti: “Biz Sayın Erdoğan ve arkadaşlarının millilik ve yerlilik üzerinden yaptığı tanıma ihtiyaç duyan bir parti değiliz. Biz 2017’de yapılan ve bugünkü ucube sistemi getiren referandumda çok net ve açık tavır koyan insanların kurduğu bir siyasi partiyiz. Çizgisinde hiç kırıklık olmayan dün neyi savunduysa bugün de onu savunan bir siyasi partiyiz. Dolayısıyla milletimizin geleceğinin heba edildiği bir kumar masasında hiç olmadık. Olmayız.”
Çağrı ve çağrıya gelen yanıttan ziyade, çağrının zamanlamasını ve altında yatan nedenler konuşulmaya devam ediyor. İYİ Partililer her şeyden önce Erdoğan’ın ‘gece gündüz İYİ Parti’yi düşündüğünü’ söylüyor.
Akşener’in İYİ Parti’yi ‘MHP’den ayrılanların kurduğu parti’ olarak değil, ‘merkez sağın en güçlü partisi’ olarak konumlandırmak istediği bilinen bir gerçek. Son dönemde partiye katılanların profilleri de buna adım olarak yorumlanıyor. İYİ Partililere göre ‘liberal ekonomi modelini savunan, devlette devamlılığı esas alan, kuruluş kodlarına dönüşü hedefleyen’ bir yönetim hedefleniyor. Özetle, bu duruşun AKP ve çevresinde karşılık bulduğuna inanıyorlar. Bu çevre içinde iktidara güçlü bağlarla bağlı sermaye grupları da yer alıyor.
Bir sonraki isim Arınç mı?
CHP’nin politikalarından ‘korkan’ sermaye İYİ Parti’nin yolunu tutuyor. Yol ve yöntem olarak CHP’den farklı düşünse de İYİ Parti’nin de bazı sermaye gruplarına karşı net tutumu biliniyor. Yani ‘beşli çete’ olarak tabir edilen iktidara yakın grup için sonuç değişmese de ‘güç kimdeyse oraya yönelenler’ için İYİ Parti umut halini alıyor. AKP’nin tabanıyla birlikte, çevresindeki gruplar da geleceği İYİ Parti’de görmeye başlıyor.
Diken’e konuşan kurmaylar AKP’deki istifaları hatırlatıyor ve devam edeceğini vurguluyor. Öyle ki ocak ayı içinde ‘AKP’nin canını sıkacak’ bir ismin daha partilerine katılacaklarını söylüyorlar. Çizilen bu profil, Ankara kulislerinde, daha önce geçişi yalanlanan, AKP’nin kurucularından Bülent Arınç’ın oğlu Mücahit Arınç’ı akıllara getiriyor.
Partililer ayrıca İYİ Parti’nin altılı masada güçlü bir profil olduğunu, varlığının da ‘seçim zaferinin’ taahhüdü olduğunu düşünüyor. Karşısında tek parça muhalefet görmek istemeyen Erdoğan’ın kendilerini hedef olarak seçmesinin de buradan kaynaklandığını söylüyor.
Kurultay süreci
Merkez sağı hedefleyen Akşener’in partisini de buna uygun dönüştüreceği biliniyor. Kurultay süreci de işlemeye başladı. İlerleyen aylarda il ve ilçelerden başlayacak dönüşüm, genel merkeze kadar uzanacağa benziyor. Kaldı ki Akşener, genel idare kurulunu değiştirerek bunun işaretlerini vermişti.
Kurultay süreci, Akşener’in hedefinin onaylanması anlamına geliyor. Elbette parti içinde buna itiraz edenlerin olduğunu su götürmez bir gerçek. Akşener de bu nedenle ‘kurultay restiyle’ delegenin kendisi gibi düşündüğünü göstermeyi hedefliyor.
Delegeden gücü alacak olan partinin lideri, dönüşümü de buradan sağlayacak. Örneğin, İstanbul il başkanlığı görevini yürüten ve bir daha aday olmayacağını açıklayan Buğra Kavuncu’nun genel merkeze dönmesi bekleniyor. Hatta Akşener’in daha önce kendisine bağladığı teşkilatlardan sorumlu isim olması da ihtimal dahilinde.
Erdoğan’ın çağrısı
Erdoğan’ın çağrısı tam da burada devreye giriyor. Bu sürecin parti içinde kimi kırgınlıklar yaratacağını düşünüyor ve kopuşlar olmasını umuyor. Akşener’in partisinden aldıklarına karşılık, Erdoğan da İYİ Parti’den bazı isimleri almak istiyor.
Bununla birlikte hem İYİ Parti’yi hem de altılı masayı ‘birbirine düşürmeyi’ amaçlıyor. Tabanın da bundan etkilenmesini bekliyor. Burada da ‘şeytanlaştırılan’ HDP üzerinden yapmayı sürdürüyor. Bir yandan Kürt seçmene ‘gül uzatan profil’ çizerken, diğer yandan muhalefetten HDP’ye yönelik sesler yükselmesini amaçlıyor. AKP’liler Kürt seçmenden umudunu kesmişken ve oy gelmeyeceğini bildiği halde bunu devam ettiriyor. Yükselecek seslerle HDP seçmeninin cumhurbaşkanlığı seçiminde ‘kendi adayları’ olmazsa tarafsız kalmasını amaçlıyor. Bunun sorumluluğunun İYİ Parti’ye yüklenmesini sağlayarak masada da ‘huzursuzluk’ yaratacağına inanıyor. Kürtlerden oy alamayacağını bilen Erdoğan, Kürtlerin rakibine oy vermemesini de sağlayarak, bunun sorumluluğunu da bir başka rakibine yıkmak istiyor.
Diken’e konuşan İYİ Partililer, Akşener’in Erdoğan’dan bu hamleleri zaten beklediğini söyledi. Öyle ki Erdoğan konuşur konuşmaz aradığımız İYİ Partili yetkililer “Genel başkanımız cevabını verecek” diyordu. Kendilerine göre de “Erdoğan karşısında dağılmış bir blok istiyor, bu nedenle tartışmaların uzamaması gerekiyor.” Yine İYİ Partililer, masada fikir ayrılıklarının olduğunu asla gizlemiyor, ama çok büyük bir kriz olmadıkça masadan kalkmayacaklarının da bilinmesini istiyor.
AKP’nin senaryosu masada
Türkiye ‘tarihinin en kritik seçimlerine’ hazırlanıyor. Süreci içinde başımıza ne geleceğini merak ettiğimiz, gecesinde yaşanacakları şimdiden düşünmek dahi istemediğimiz bir seçime. AKP’liler uzun süredir Meclis’teki çoğunluğu gözden çıkardıklarını açık biçimde dile getiriyor. Esas hedef cumhurbaşkanlığını kazanmak ve Meclis ve cumhurbaşkanlığı arasındaki farklılıktan doğacak krizleri erken seçim gerekçesi haline getirmek. Bu düşüncelerini Meclis koridorlarında dile getirmeye de devam ediyorlar.
Masanın önünde duran senaryolardan biri de AKP’nin umut bağladığı bu senaryo. Senaryonun gerçekleşmemesiyse önce altılı masanın, ardından Akşener ve CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun elinde. Başta adaylık olmak üzere, çeşitli alanlardaki fikir ayrılıkları ‘beka meselesi’ düşüncesiyle aşılabilirse liderler en stresli seçimin akşamında fazlasıyla rahat olacaklar. İki liderin de partileri içinden gelen ‘çatlak seslere’ güçlü itirazı da burada önemli bir aşama olacak. Zira yükselen sesler, ‘tartışma kültürü’ gibi okunmaktan uzak duruyor. Sesler daha çok hem rekabet hem de Erdoğan’ın hedefine istemeden de olsa hizmet olarak görülüyor. Aşılamazsa seçim gecesine kalmadan sonucu tüm Türkiye öğrenmiş olacak.