Bugün Meclis gündemine gelecek olan ‘dezenformasyon yasası’, sadece gerçekleri dile getirirken değil, işçilerin hak mücadelesinde de başa büyük bela olacak. Nasıl mı? Şöyle biraz geriye gidelim. 12 Temmuz 2017’de yabancı yatırımcılara konuşan Erdoğan şöyle demişti: “Biz göreve geldiğimizde Türkiye’de OHAL vardı ama bütün fabrikalar grev tehdidi altındaydı. Hatırlayın o günleri. Ama şimdi grev tehdidi olan yere biz OHAL’den istifade ederek anında müdahale ediyoruz…” 24 Nisan 2018’e gelindiğinde ise Erdoğan bu kez sanayicilere aynen şöyle seslenecekti: “Bir tane fabrikada grev söz konusu mu? Böyle bir şeyde anında müdahalemizi yapıyoruz. Ve OHAL anında bir çözüm kaynağı oluyor. Huzurun olduğu bir ortam var, böyle bir ortamda bunlar OHAL’in olmamasını tavsiye ediyorlar. Tezgah bozulacak o yüzden, size biz bu tezgahı bozdurmayız.” İşte hiç dezenformasyona başvurma gereği bile duymadan burjuvaların çıkarına çıplak bir sınıf tavrı. Ama sorun şu ki, bundan sonra “kral çıplak” demek de dezenformasyon yasasına uygun olarak yargılama konusu yapılacak.
Sonuç: Dezenformasyon yasasına dair tasarı sanıldığı gibi sadece gazetecileri, basın yayın kurumlarını, fikir insanlarını hedef almıyor. O, Demokles’in Kılıcı gibi işçi sınıfı ve sendikaların tepesinde sallanıyor. Gazetecilerin sokağa çıktığı ama işçilerin ve sendikaların sessiz kaldığı bir durum bu yüzden kabul edilemez. İşçi sınıfı tüm emek ve demokrasi güçlerini yanına alarak bu antidemokratik düzenlemeyi çöpe atmalı.