Müzisyen ve ses teknisyeni Attila Özdemiroğlu, Başbakan Tayyip Erdoğan’la oğlu Bilal Erdoğan’ın arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarında dublaj, montaj veya bilgisayarla yapılmış türetilmiş bir kelime bulunmadığını söyledi. Hürriyet Pazar’dan Ebru Çapa’ya konuşan Özdemiroğlu, ‘bilgisayarla yoktan kelime var edilemeyeceğini’ vurguladı; sekiz kişilik bir ekiple kaydı incelediklerini söyledi. Özdemiroğlu’nun tespitleri şöyle:
‘Dublaj anında ispatlanır’
* Dublaj, kayıtlara dair en kolay iddia edilecek şeydir ama aksi de anında ispatlanabilir. İnsan sesi taklit edilebilir şeydir, bunu herkes biliyor. Taklit yapan, çok çok da benzeten insanlarımız var ama teknik bir analizle doğrusu anında ortaya çıkar. İnsan sesi üniktir. İnsan kimliğini tanımlayan belirli şeyler vardır.
‘Bankalar bile sesli kimliğe güveniyor’
* Dünyada artık en geçerli olan, bankaların güvenlik sistemlerinde bile kullanılan, insanın kendi sesidir. O kadar üniktir ki bilgisayarlara kendi sesinizden komut verebilirsiniz. Bu, ses tanımlamanın algoritmalarıyla ilgili teknik, derin bir meseledir. Ses bir kimliktir. Dünyadaki yedi milyar insanın her birinin sesi, birbirinden ayrıştırılabilir durumda. Ve bu konuda başarı şansı da minimum yüzde 97.
‘Kayıtlar gerçek, cihaz Bilal’in telefonunda’
* Dört tane montaj noktası var. Böyle bir rapor gelirse, destekleyeceğim. (Kahkaha atıyor.) Beş ayrı konuşmanın bileşiminden oluşmuştur o kayıt, konuşmaların arasında dört tane de montaj noktası vardır. Bakın orası doğru. Bir tek de orası doğru.
Montajı kanıtlayan üç temel parametre
* Montajı ispatlayabilecek birçok parametre var, en temellerini sayayım size: Söz konusu hele bir elektronik kayıtsa ki bir telefon kaydıdır bizim elimizdeki malzeme, önce kulakla baştan aşağı dinleyip bir ek durumu var mı diye bakarız. Bunu belli edecek parametreler nelerdir, birincisi mikrofon ya da hat değişti mi, çünkü o durumda karakter de değişir. İkincisi, bulunduğunuz oda değişti mi, yani akustik ortam değişti mi; çünkü konuşmanın atmosferi başka bir boyuta sıçrar… Üçüncüsü, bulunduğunuz ortamdaki ambiant noise dediğimiz, çevre gürültüleri değişti mi; bakın mesela şimdi okul dağıldı, dışarıdan gelen çocuk seslerini duyuyoruz. Bunlara baktıktan sonra da hala şüphemiz varsa, wave form dediğimiz, dalga biçimini bilgisayarlarımızda açarız ve şüphelendiğimiz alanları detaylı olarak inceleriz; bir dalga bozulması, bir dalga farklılaşması, sıçraması var mı diye… Daha birçok açıdan da incelenebilir ama bu üçü bile yeterlidir.
Bilgisayarla yoktan bir kelime var edilebilir mi?
* Edilemez. Yoktan bir kelime var e-di-le-mez. Var edilirse, robotik bir kelime olur. Böyle bir teknoloji olmadığı gibi bana sorarsanız, daha uzun bir süre de olmayacak. Çünkü ses, konuşma dediğimiz, feci komplike bilgiler içeriyor. Ciğer yapınızdan başlar, ağız boşluğunuzun, dişlerinizin biçiminden, ses tellerinizden, burun boşluğunuzdan, küçükken bunu nasıl geliştirdiğinizden, bebekken nasıl ağladığınızdan, o yapının nasıl geliştiğine kadar birçok fizyolojik özellik bir yana, hangi ortamda büyüdünüz, kelimeleri nasıl vurguluyorsunuz, telaffuzunuz, aksanınız benzeri, türlü uzmanlık alanlarını da alakadar eden boyutları vardır.
‘Ses kayıtları gerçek’ diyen uzmanından ayrıntılı rapor
* Elektronik tarama ile forensic uzmanlarının bilgilerini birleştirdiğiniz zaman bunların ortaya çıkmamasının imkanı yok. Benim bu kayıtta dublaj ya da montaj olmadığından yana, en ufak bir kuşkum yok.
Neden bu kadar emin?
* Bu son iddia edilen kaydı, hepsine güvendiğim, kimi Avustralya’dan mezun, kimi Amerika’da doktorasının son günlerinde olan, şuradan buradan, işinde uzman arkadaşlara gönderdim. Sekiz kişilik bir ekip kendiliğinden oluştu; herkes işini gücünü bırakıp, bunula uğraştı, kendi incelemesini yaptı; hepsinden de aynı benimki gibi rapor aldım. Ses mühendisliğinin, ses teknisyenliğinin ötesinde insanlar bunlar. Forensic, yani adli ses analizi, bambaşka bir iştir. Bu kişilerin üçü forensic uzmanı, adli incelemeye vakıf… Diğerleri ses mühendisi diyebileceğimiz kategorideler. Aynı zamanda dil uzmanı da gerekli, sadece elektronik bilgisi de yetmez.
’12 kelimenin 12’si tuttu’
* Bir arkadaşımız üç gün boyunca sabahlayarak, başka tarihlerden konuşmalarla kıyaslama suretiyle, 12 kelimeyi deşifre etti, 12’si birden tuttu. Bu işi, profesyonel olarak yaptırmaya kalksanız, 13 bin dolardır şirketlerde bedeli. Beş ayrı konuşmanın arasındaki dört montaj noktası haricinde, montaj olmadığı konusunda kimsenin en ufak bir şüphesi yok. Sözcük birleştirme, üretme konusunda da artık gülüyor herkes, ne yapsınlar yani…
‘TÜBİTAK böyle bir rapor veremez’
* TÜBİTAK’dan beş kişi görevden alındı değil mi; çünkü bilim adamları böyle bir rapor veremezler. Her türlü kariyerleri biter. Kaleidoscope Sound’dan montaj iddiasını doğrulayan rapor verildiği haberlerinin ardından şirketin bunu yalanlaması iyi oldu. Oturmuş nasıl olabilir diye mail yazıyordum ki yalanlama geldi. İçeriden birileri para almıştır o sahte raporla ilgili, bu çok açık.
Niye kendini bir anda gündemde buldu?
Attila Özdemiroğlu, ‘Alo Fatih kayıtları’nın ilk sızmaya başladığı günlerde, Başbakan Yardımcısı Bilent Arınç’ın bir tweet’ine yanıt verince, kendisine Ebru Çapa’nın deyimiyle ‘bilirkişi ihalesi’ kalmış.
Durumu şöyle anlatıyor: “Bir sabah Twitter’da bir habere rastladım; konu mesleğimle ilgiliydi. Bülent Arınç, AloFatih kayıtlarıyla ilgli ‘Bunlar montaj; artık deniz sesinden insan sesi bile yapılabiliyor’ diyordu. Benim de komiğime gitti tabii. Tek bir tweet’le cevap verdim; niyetim de öyle uzatmak değildi. Sayın Bülent Arınç yanlış biliyor. White noise dediğimiz elektronik gürültüden filtre, belirli devrelerden, envelope generator dediğimiz devrelerden dalga sesi yapmak mümkündür ama dalga sesinden insan sesi yapılamaz. Hele deniz sesinden hiç yapılamaz. Ben bunu böyle yazınca ve karşılığında saldırılar gelince ben de ister istemez teknik bilgimi dökmeye başladım.”