MESUDE ERŞAN
@mesudersan
Covid-19’un sadece damlacıklar değil, hava yoluyla da bulaşabildiğini belirten göğüs hastalıkları uzmanı Doç. Dr. Haluk Çalışır, “Kapalı alanlarda maske, mesafe, hijyen korunmak için yeterli değil. Bunlar bir güven duygusu oluşturuyor ama yetmiyor. Enfeksiyon olasılığını azaltan en önemli faktörlerden biri havalandırma” dedi.
Okullarda sıralar arasında şeffaf bariyer kullanımını doğru bulmayan Çalışır, ‘bariyerlerin ortamın hava akımını bozduğunu ve sabit kalmasına neden olduğunu’ kaydetti.
Pandeminin başından beri Covid-19’dan korunmak için maske, mesafe ve hijyen öneriliyor. Aşılar da bu listeye eklendi. Ancak korunmada en az bunlar kadar etkili olan havalandırma bir türlü bu listeye giremedi.
Çalışır’ın verdiği bilgiye göre virüs taşıyan aerosoller kapalı mekanlarda uzun süre havada asılı kalabiliyor ve fiziksel mesafe kriteri olarak tanımlanan 1-2 metreden daha uzağa gidebiliyor. Virüs yüklü parçacıkların ortam havasında artmasına, yoğunlaşmasına neden olan diğer bir faktör ise insan sayısı.
İnsan sayısı arttıkça ve süre uzadıkça havada asılı kalan virüsü taşıyan parçacık sayısındaki artış kaçınılmaz. Bu tür kapalı mekanlarda bulunup ortam havasını soluyan çok sayıda kişide hastalığın gelişmesi mümkün.
‘Sahte güven duygusu yaratıyor’
Sağlık bakanlığının ve diğer bakanlıkların pandemi yönetimiyle ilgili düzenlemeleri ve uyarılarında da ana odağın maske, mesafe ve hijyen olduğunu belirten Çalışır, şunları kaydetti: “Bu insanlarda sahte bir güven duygusu uyandırıyor. Hızla havalandırmayı temel alan düzenlemelerin yapılması gerekiyor. Maske takan, mesafesini koruyan ve ellerini temiz tutanlar da kapalı ortamlara girince kendilerini güvende hissetmesinler. Hasta ya da virüsü yayan bireylerin çıkardığı virüsler uzun sürede havada kalabiliyor. Hava yoluyla da bulaşabiliyor.”
‘Pencere, kapıyı açın; cereyan yapsın’
Kapalı yerlerdeki pencerelerin açılabilmesinin Covid-19’dan korunmada büyük avantaj olduğunu belirten göğüs hastalıkları uzmanı, şu ifadeleri kullandı: “Diğer önlemlerin yanısıra, pencerelerin açık olması hastalıktan korunmada en kıymetli, basit, ucuz ve cihaz gerektirmeyen bir yöntem. Bir de pencerenin karşısında kapı varsa ve açılarak, halkın ‘cereyan’ dediği iç ortamda rüzgar estirilebiliyorsa virüs ortamdan hızla uzaklaştırılabiliyor. Üşüyenler, kolay hastalandığını söyleyenler daha sıkı giyinebilirler.”
‘Kapalı ortamda cerrahi maske yetmiyor’
Kapalı ortamlarda cerrahi maskelerin yetmeyebileceğini söyleyen Çalışır, şöyle devam etti: “Cerrahi maskelerin burnun altında, yüze iyice oturtulmadan takılması korumaması anlamına geliyor. Boşluklardan hava, dolasıyla havayla birlikte ortamdaki virüslerde girebiliyor. Filtrasyonu düşük, özellikle sızdırdığı için zaman icerisinde etkinliği düşüyor. Delta varyantı daha kolay bulaşıyor.
Bu nedenle kapalı alanlardaki herkese, özellikle de hastane, üniversite, okullar, toplu çalışılan işyerleri, toplu taşıma araçlarında, AVM’ler vb. filtrasyon özelliği güçlendirilmiş (N95, FFP2, FFP3), yüze iyi oturan, valfli olmayan maskeleri öneriyoruz.”
Amerikan Hastalık Kontrol Merkezi’nin (CDC) 10 Eylül 2021’de yayımladığı ‘Enfeksiyon Kontrol Rehberi’nde, kullanılması önerilen maskele ‘N95 ya da yüze iyi oturan maskeler’ şeklinde güncelledi.
‘Sınıflar sık sık havalandırılmalı’
Okulların da pandemi önlemlerinin tamamen hijyen ve mesafeye odaklı olduğunu söyleyen göğüs hastalıkları uzmanı, şunları aktardı: “Oysa önlemlerinde ana odakları havalandırma olmalı. Pencerelerin açılması doğal havalandırma. Pencere ile kapının birlikte açılması, iç ortam havasını hızla değişebiliyor. Havanın değişmesi, çocukların öğrenme, konsantrasyon kabiliyetlerini de artırır. Kapalı ortamlarda karbondioksit de birikiyor. Bu bir süre sonra uyku haline, dikkat dağınıklığına neden oluyor.” dedi.
Okullarda sıralar arasında şeffaf bariyer kullanımını doğru bulmayan Çalışır, ‘bariyerlerin ortamın hava akımını bozduğunu ve sabit kalmasına neden olduğunu’ kaydetti.
Toplu taşımada camları açın
Toplu taşıma araçlarında, sosyal mesafe sağlansa bile, virüsün hava yoluyla bulaşması riski büyük.
Belediyelere ‘toplu taşıma araçlarında pencerelerin açılabilir hale getirilmesi’ çağrısı yapan Çalışır, şöyle devam etti: “En azından şimdilik, güvenlik önlemleri alınarak otobüslerin ön ve arka kapıların açık tutularak havalandırmanın sağlanmasını şiddetle tavsiye ediyorum. Kapalı alanların havalandırmasının artırılması, bulunulan sürenin kısaltılması, insan sayısının azaltılmasına yönelik önlemler, hastalığın yayılmasını sınırlıyor.”
Buraya nasıl geldik?
Salgın sürecinin başında, virüsün damlacıklar ve temas yoluyla bulaştığı düşünüldü. Dolasıyla öneriler de damlacıklar ve temasla bulaşmayı önlemeye yönelikti.
Başlangıçta sadece hastaların maske takması önerilirken giderek sağlam bireylerin de maske takması, açık alanlarda maske zorunluluğu gibi uygulamalara geçildi. Gerek Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ) gerekse CDC salgının başından beri, damlacık ve temas bulaşına yönelik maske, mesafe ve hijyen ile özetlenebilecek stratejiyi tanımladı.
Türkiye dahil tüm dünya bu stratejiyi uyguladı. Ancak aerosol bilimiyle uğraşan bilim insanlarının araştırmaları, virüsün hava yoluyla da bulaştığını ortaya koydu. 6 Temmuz 2020’de 239 aerosol bilim insanı tarafından imzalanan bir mektupla uluslararası tıbbi otoriteler uyarıldı. SARS-CoV-2’nin (Covid-19’a yol açan virüs) havayoluyla da bulaşma mekanizmasını tanımaları istendi. Ancak uzun süre ne DSÖ ne de CDC değişiklik yaptı. Nihayet DSÖ 30 Nisan’da, CDC ise 7 Mayıs’ta havayolu bulaşma mekanizmasını tanıdığına dair değişiklikleri yayımladı.
Peki Türkiye’de durum ne? Sağlık Bakanlığı 9 Mart’ta yayımladığı ‘COVID-19 Pandemisinde Sağlık Kurumlarında Çalışma Rehberi ve Enfeksiyon Kontrol Önlemleri, Bilimsel Danışma Kurulu Çalışması’nda Covid-19 hastalığının ana bulaşma yolunun damlacıklar ve temas olduğunu söylüyor. Havayoluyla bulaşmadan söz edilmiyor. Havalandırmaya dikkat çekilse de halka yönelik yapılan uyarılarda havalandırmayla ilgili herhangi bir uyarı ya da vurguya rastlanmıyor.
SARS-CoV-2’nin yanısıra havayoluyla bulaştığı bilinen en önemli mikroorganizmalar M. tuberculosis, kızamık ve suçiçeği virüsleri.