HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın gündeme getirdiği HDP’li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasını ‘çılgınlık’ olarak değerlendirip kaldırılacaksa 550 vekilin dokunulmazlığının kaldırılması gerektiğini söyledi.
‘Biz şiddeti hiç övmedik’
Cumhuriyet’ten Ayşe Sayın ve Mahmut Lıcalı’ya konuşan Demirtaş dokunulmazlıklarının kaldırılması konusunda endişeleri olup olmadığı sorusuna “Böyle bir şey çılgınlıktır. Siyasetçinin sözünü söyleyemediği yerde şiddet araçlarını devlet kendi eliyle meşrulaştırmış olur. Biz şiddetin panzehiri olarak buradayız. Yaptığımız konuşmadan dolayı – ki hiç şiddeti övmedik – bizi parlamentodan atıp cezaevine yollamayı düşünürlerse iyi bir şey olmaz” diye konuştu.
Türkiye’nin 1990’lı yıllarda olmadığını söyleyen Demirtaş, “Bugün Türkiye 90’lar Türkiye’si de değil. Kürtlerle herkes diyalog kurmaya çalışıyor, Ortadoğu’da Rusya’dan ABD’ye, İran’dan Çin’e kadar… Türkiye’nin Kürtleri parlamentodan atması doğru olur mu? Böyle bir şey olmasını istemeyiz. Bir meydan okuma olarak cevap vermiyorum ama dokunulmazlıklar Türkiye’de genel bir problemdir. Bunu hep birlikte, 550 vekille kaldıralım” dedi.
‘Ötesi kızıl kıyamet’
HDP’nin dokunulmazlıklar kaldırılırsa bir B planı olup olmadığı sorusunu da yanıtlayan Demirtaş, HDP’nin parlamentodan tümden çekilmesi bir tartışma olmadığını kaydederek, “Öyle bir şey olsun istemeyiz. Şahsen beni tutuklasalar da, öldürseler de ben geri kalan bütün arkadaşlarıma “Demokratik siyasetten vazgeçmeyin” diye tavsiyede bulunurum. Çünkü ötesi kızıl kıyamettir, kandır, savaşın derinleşmesidir. Bu tür şeyler olabilir, devlet bunu yapmak isteyebilir. AKP bunu yapabilir” diye konuştu.
Toplumu felakete sürükleme haklarının olmadığını söyleyen Demirtaş sözlerini şöyle sürdürdü: “Bizim buradan mutlaka bir demokratik çözüm çıkarmamız lazım; savaş ve intikam değil. Biz içeri atılırsak daha çok kan dökülür demem. Böyle bir şeye asla izin vermem. Ödeyecekse birileri o bedeli biz ödeyelim. Asker polis ödüyor. Görüyorsunuz hepsi yoksul, fukara şehit evlerine bakıyorsunuz gecekonduda oturan aileler. Kürt çocukları da öyle… Onlar bedel öderken iyi de biz ödeyince mi kötü olacak. Biz ödeyelim, onlar ödemesin; kimse ölmesin.”