Darbe girişimin ardından tutuklu bulunduğu cezaevinde intihar ettiği öne sürülen Bursa Cumhuriyet Savcısı Seyfettin Yiğit’in Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’a yazdığı mektubunda, Gülen Cemaati’yle bir bağı olmadığını, Kağıthane’deki ortak tanıdıklarından bunu öğrenilebileceğini belirttiği ortaya çıktı.
Yiğit, darbe girişiminin ardından 20 Temmuz’da gözaltına alındıktan sonra ‘Terör örgütü üyesi olmak’ suçundan tutuklanarak H Tipi Cezaevi’ne konulmuştu.
Yiğit, Kurban Bayramı’nın dördüncü gününde ailesiyle görüşmesinin ardından, 15 Eylül’de kaldığı koğuşun tuvaletinde ölü olarak bulunmuştu.
Cenazede gazetecilere konuşan kızı Ayça Yiğit, babasının Gülen Cemaati’yle bağının olmadığını belirterek, “Babam Fethullahçı değil, Süleyman Efendi Cemaati’ndendi” demiş, cinayet vurgusu yapmıştı: “Kendisinin şehitlik mertebesine yükseldiğine inanıyorum. Bu intihar değil cinayettir. Kendisi bunu yapacak bir insan değil.”
Görüştüğü babasının durumunun kötü değil iyi olduğunu ifade eden kızı, babasından kalan mektuplardan bahsetmişti: “Konuşmalarımızda bize mektuplar yazdığını ve bunları yavaş yavaş göndereceğini söyledi. Babam bu mektupları son anda yazmadı. Bu mektuplar bir gecede yazılacak mektuplar değil. Üç-dört tane var. Cumhurbaşkanına da yazmış mektup. Bakalım bekliyoruz. Almadık mektupları. Ama onlar intihar mektubu değil kesinlikle.”
Savcılık mektupları inceliyor
DHA’nın haberine göre Bursa Cumhuriyet Savcılığı yetkilileri, Seyfettin Yiğit’in ölmeden önce yazdığı mektubunda, Erdoğan’ı çok sevdiğini, ‘FETÖ’cü olmadığını hatta İstanbul Kâğıthane’de ortak isimleri tanıdıklarını yazdığını belirtti.
Ayşe İlknur Yiğit ise eşinin, ailesine yazdığı mektupların henüz kendisine verilmediğini, savcılıkta sadece birine baktığını söyledi.
“Mektupta eşimin intihar edecekmiş gibi bir ifadesi de yoktu” diyen Yiğit, DHA muhabirine şunları anlattı: “Yaşananlara, geçici bir süreç gibi bakıyordu. Bu zaman içerisinde çocuklara iyi bakmamı istiyordu. Çocuklardan ise derslerini çalışmalarını, bana yardımcı olmalarını beklediğini belirtiyordu. Mektupların üzerinde 19 Eylül tarihi yazıyordu. Belli ki 15 Eylül günü yaşamını yitiren eşim, benim gördüğüm mektubu 19 Eylül pazartesi günü gönderecekti. Savcılık incelemenin ardından Seyfettin’in bize yazdığı mektupların tarafımıza verileceğini düşünüyorum.”