Alacakaranlıktayız.
Alacakaranlık ışığa son bakışta da, sabaha açılışta da aynı görünür. Oysa biri geceye çıkar; diğeri güne…
Biz, güneşi bekliyoruz nicedir.
Çünkü gün ışığını alnında ilk gören büyük dağlar, yani filozoflar, bilgeler, aydınlar, bize hiçbir karanlığın sonsuza dek sürmeyeceğini söylüyor, tarih kitaplarına bakarak…
Bir de her gecenin, iki gündüz arasında olduğunu…
Geceye son verip, bu toprakları uykusundan uyandırmak, karanlığın elinden almak, aydınlığa kanatlandırmak elimizde…
O yüzden işte, bu ülkenin her daim aydınlanmanın yanında saf tutmuş, aydınlık insanları bugün sandık başına gidiyor.
Koyu geceyi umutlu bir sehere taşımak için…
Fiilen değiştirilen sistemi yerine oturtmak, buzdolabına kaldırılan barışı yeniden kurmak, her gün kulaklarımıza boca edilen nefret söyleminden kurtulmak için…
Saltanatın kaldırılış yıldönümünde, yeni bir saltanat özentisine son vermek için…
Bir daha asla siyaha düşmememiz için…