Ne vahim manzara: 25 Aralık fezlekesini satır satır okudum; uzun bir yazı dizisiyle sizlerle paylaştım. 900 sayfanın herhangi bir satırındaki iddia bana yöneltilse dünyayı ayağa kaldırır, suçsuzluğumu ispatlamak için “Hodri meydan, gelin soruşturun” derdim.
900 sayfada hırsızlıkla suçlananlar ne yaptı: İddiayı belgeleyen polisleri görevden aldı. İddiayı soruşturan savcıyı sürdü.
İddia dosyasına yayın yasağı koydu. İddiayı yazanlara dava açtı. Ve nihayet kendilerine takipsizlik kararı çıkarttırdı. Şimdi de dosyayı hepten kapatmak için, yolsuzluğu soruşturan polisleri tutukluyorlar.
Peşinden delilleri, belgeleri yok edecekler. Unutulmasını bekleyecekler. Türkiye’nin haline bakar mısınız?
Ne nafile çaba: İstediğiniz kadar yakın, silin, imha edin o ses kayıtlarını, dosyaları, fotoğrafları… Hepsi dinlendi, okundu, görüldü, kopyalandı, kaydedildi bir kere; ebediyen yok etmeniz imkânsız… Şehir şehir, sokak sokak, hane hane, oda oda, bilgisayar bilgisayar basıp silseniz; yine de nereye gitseniz, gelecek peşinizden; ille çıkacak karşınıza, valla sorulacak hesabı… Kaçış yok; sonunda yargılanacaksınız.