AYŞEGÜL KASAP
aysegulkasap@diken.com.tr
@aysegul_kasap
İzmir’in Çeşme Yarımadası’nda uygulamaya konulacak turizm projesine karşı ilçe halkı ve çevre aktivistleri tepkili.
Diken’e konuşan TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu Genel Sekreteri Aykut Akdemir “Bu bir rant ve talan projesi” dedi. Konuştuğumuz bölge sakinleri de kıyılara ücretsiz gidebilmenin anayasal hak olduğunu vurgulayarak bu hakkı ortadan kaldıracak projeyi ‘sosyal demokrat’ bir belediyenin nasıl destekleyebildiğini de sorguluyor.
Çeşme Turizm Projesi olarak da bilinen proje, Urla ilçesine bağlı Zeytineli köyünden Çeşme ilçesine bağlı Alaçatı ve Ildır’a uzanan 120 milyon metrekarelik alanı kapsıyor.
Bu alan içinde bulunan doğal SİT alanları, zeytinlikler dahil tarım ve mera alanlarının vasfı projeye göre değiştirildi.
Söz konusu proje 13 Ekim 2019’da cumhurbaşkanlığı kararıyla ilan edildi. Bu karar doğrultusunda Çeşme ve Urla’daki bazı özel mülk parsellerinde acele kamulaştırma kararı alındı.
12 Şubat 2020’de Ç sınırlarının yeniden belirlenmesine karar verildi. Bu karardan bir ay sonra TMMOB, İzmir Barosu, İzmir Tabip Odası, EGEÇEP Derneği ve 107 kişi önce yürütmenin durdurulması sonra da iptali için dava açtı. İki ay sonra Resmi Gazete’de yeni bir ilan yayımlandı ve acele kamulaştırma kararlarının tamamı kaldırıldı.
Projeyle ilgili hukuki süreç devam ediyor. Ancak ilgili bakanlıklar hukuki sürecinin sonucunu beklemeden ‘Çeşme Projesi’ adı altında çalışmalara başladı.
Kamuya ait alanlar özel mülkiyet olacak
Söz konusu proje 12 bin 17 hektarlık alana yapılacak. Yani 120 milyon metrekare (m2).
Bunun 5 bin 250 hektarı (52 milyon 500 bin m2) tescilli orman alanı. Yapılacak turizm bölgesinin 42 kilometresi kıyı. 20 milyon metrekaresiyse deniz yüzeyi.
Bu kıyı alanların hepsi yerli ya da yabancı yatırımcılara irtifak hakkı verilerek devredilecek. Bu şu anlama geliyor: Bu kıyılar artık sadece bölgede yatırım yapanların olacak. Yani vatandaşlar artık o kıyılara gidip piknik yapamayacak, yüzemeyecek.
Sadece kıyılar değil 20 milyon m2 deniz alanı ve içindeki adalara da hiç kimse giremeyecek. Çünkü projeye göre buralar da özel mülkiyet olacak.
Başka bir deyişle anayasaya göre devletin hükmünde olması gereken alanlar artık özel mülkiyet olacak.
Korunması gereken alana golf sahası
Çeşme Çevre Platformu’ndan Ahmet Güler’in aktardığı bilgilere göre orman alanlarında ağaçlar kesilerek 12 adet golf sahası yapılacak.
Golf sahası yapılacak alanların arasında Alaçatı Gölobası da var. Burası Türkiye Natura 2000 habitatları arasında korunması öncelikli alanlardan biri.
Projenin,
- 6 milyon m2’si mera alanı
- 1 milyon m2’si zeytinlik ve nitelikli tarım alanı
- 3 milyon m2’si doğal sit alanı.
TMMOB, EGEÇEP, Doğa Derneği ve Su Altı Araştırmaları Deneği ortak bir çalışma yaparak SİT alanlarının sınır ve kategorilerinde endemik, dar yayılışlı ve tehlike altındaki kuş ve bitki türleri olduğunu saptadı. Ayrıca belirlenmiş alanda yer alan kıyılarda nesli kritik derecede tehlike altında Akdeniz foku, önemli fauna ve floranın yaşam alanları açısından ciddi tehlikeler oluşma riski var.
Çeşme Çevre Platformu da dava açtı
Çeşme Çevre Platformu’nun projeyle ilgili açıklaması şöyle: “Çeşme Yarımadası’nın üçte ikisi turizm bölgesi ve ilave olarak 11 adet turizm merkezidir. Turizm Tahsis Kanunu gereğince cumhurbaşkanı kararı ile bu bölgenin tamamında yani yarımadanın üçte ikisinde bir yabancı lehine bir tür özel mülkiyet hakkı tanınacaktır. Onun arazine (yani yarımadanın üçte ikisi alana, yani ona ait ormanlarına, kıyılarına, meralarına, adalarına ve denizlerine) hiç kimse giremeyecek ve yararlanamayacaktır. Bir tür turizm bölgesi cumhuriyetinde kendi dünyasını kuracaktır. Çeşme’nin yerli esnafın ve tüccarının para kazanma beklentisi boşunadır. Aksine kendi elindeki değeri de kaybedecektir.”
Platformun projenin iptali için açtığı dava Danıştay’ın 6’ıncı dairesinde görülmeye devam ediyor. 27 Ekim 2021’de Çeşme’de bilirkişi keşfi yapıldı ancak heyet raporu hala açıklanmadı.
Platform ayrıca, bölgenin doğal SİT derecelerinin yapılaşmaya elverişli hale getirmek için düşürülmesine ilişkin kararın iptali için İzmir 2’inci İdari Mahkemesinde, 27 Aralık 2021 de dava açtı.
‘Olan biz sıradan vatandaşa olacak’
Konuştuğumuz bölge halkı da projeyi istemiyor: “İktidarın getirdiği projelerin hepsi talan üzerine. Öncelikleri doğa ya da vatandaşlar değil, rant. Bunu herkes biliyor. Buna rağmen hem İzmir hem de Çeşme belediyesi bu projesi nasıl destekliyor anlayamıyoruz. İkisi de sosyal demokrat partiden.”
Bir başka İzmirliyse şunları söyledi: “Hafta sonları ailemi alıp denize girebildiğim alanlar buralar. Bu projeyle beraber gidemeyeceğim. Parası olan yer alacak orada onun bölgesi olacak. Olan yine biz sıradan vatandaşlara olacak.”
‘Yeterince zengin değilse adım atamayacak’
Proje için “İzmir’in Kanal İstanbul’u” diyen TMMOB’un Çeşme Turizm Projesi için hazırladığı ön değerlendirme raporunda bakanlığın halkı iknada kullanılan ‘yatırım’, ‘istihdam’ gibi ifadelerinin bir göz boyama yöntemi olduğunu belirterek şöyle dedi: “Toplum yüzde 97’sinin kamunun elinde olduğu bir varlığı, doğal niteliği bakımından el değmemesi gereken bakir alanları, yeterince zengin olmadığı sürece adım atamayacağı bir bölgeyi kaybedecektir.”
‘İzmir’in emekçi halkından koparılacak’
Akdemir projeye itiraz nedenlerini şöyle dile getirdi: “Bu bir rant ve talan projesi. Herhangi bir ekonomik gerekçeleri gerçekçi değil. İlgili alana uygun olmayan önermeler yapılıyor ve ilgili alan tümüyle turizm projesi ilan edildi. İzmir’in tüm emekçi halkından koparılacak bir alan. İzmir’in bütün halkının günübirlik ücretsiz bir şekilde tatil yaptığı yerler. Halka ait olan bu alanları ticari kaygısıyla turizm projesi altında halka kapatılacak.
Burada bir kamu yararı görmüyoruz. Bu tip projeler birçok yerde var hiçbir şekilde kamu yararı içermiyor. Bir bölgede gelirin esnafla buluşma şansı yok, halkın turistle bir ilişki şansı yok. Orda otelin kazancı ve otelde çalışma otele işçi alıyoruz. Bunun dışında herhangi bir kamu yararı yok ortada.”
TMMOB da Soyer’in projeyi desteklemesinden rahatsız
İzmir Belediye Başkanı Tunç Soyer, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy’un projeyi tanıttığı panelde şöyle konuşmuştu: “Bakanımıza teşekkür ediyorum. Başından beri projeye olumlu yaklaştık. Bu kadar geniş bir alanla ilgili detaylı tasarlanmış bir proje yapılmamıştı. Bizim, nitelikli koruma alanlarının sürdürülebilir doğal alanlara dönüştürülmesi ile ilgili bir çekincemiz var. 365 gün alanın taranmasıyla ilgili süreç devam ediyormuş. Biz de süreci takip etmeye devam ediyoruz. İzmir’de 11 turizm merkezi var, bunların 3’ü planlanmış durumda. Yüzde 20’nin altında dolulukta. Sayın Bakan’ın söylediği gibi bütüncül bir bakış açısıyla planlanması önemli. Nasıl planlanacağı üzerinde konuşulması gerekiyor. Ulaşım, nüfus yoğunluğu, su meselesi var. Son derece titiz çalışılmış çözümler ama hala kaygıları ortadan kaldırmış değil. Masada sürdürdükçe hukukta kaybedilmiş zamanların önüne geçiliyor.”
Akdemir’e bu sözleri hatırlattığımıza şöyle dedi: “Soyer bizimle konuştuğunda projenin pek mantıklı olmadığını ve gerçekçi olmadığını ve gerçekleşemeyeceğini söyledi. Ama bizleyken böyle bakan bey geldiğinde başka bir şey dedi.
Geçen yıl 5 Haziran Dünya Çevre Günü’nde Kent Konseyleri Birliği Yarımada’ya sahip çıkma çalıştayı düzenledi. O çalıştayın bir sonuç bildirgesi var. O sonuç bildirgesine Tunç bey de katıldı.“
‘Tunç Bey fıtratına uygun davranmalı’
Söz konusu çalıştayda Soyer şunları söylemişti: “Projedeki alanın yüzde 97’si kamu mülkü. Yüzde 97’si kamu arazisi olan bir yerde şöyle bir sonuç ortaya çıkabilir; oraya sadece parası olan girer. Kapitalist üretim ilişkilerinin dayattığı hız ve büyüklük telaşı geçmişle bağımızı da kopartıyor. Kanal İstanbul yapılamayacak kadar mega bir proje. Çıkacak fayda ise yapılmamasına göre çok daha düşük. Bu projenin de böyle olma ihtimali var.”
Akdemir şöyle devam etti: “Bu iktidar tüm planlarını her şeyi talan etmek üzerine kurmuş. Şimdi bu planı gerçekleştirecek. Bu iktidarın fıtratı bu. Tunç Bey’in de fıtratına uygun davranması gerekiyor. Biz raporlarla söyledik her şeyi. Bundan sonra süreç İzmir halkının buna tavır koyması. Çünkü o bölge proje olduğunda en çok etkilenecek olan İzmir halkı. Çünkü halk cuma cumartesi ve pazar günleri günü birlik tatil yapıyorlar.”
‘Mantıklı bir proje çıkması muhtemel mi?’
TMMOB’a göre bu proje bölgedeki tapu sahiplerinin kararıyla olamaz: “Yani oradaki tapu sahipleri ‘Aman benim mülküm değerlenecek’ diyor olabilirler ama burada önemli olan bütüncül yaklaşım. Bu yarımada bir tek orada yaşayan birkaç tapu sahibinin değil, İzmir halkının ve Türkiye Cumhuriyeti’nin bütün halklarının.
Yani doğuda sınır ötesinde bu topraklar bizim diye savaşıyorsanız buradaki tüm vatandaşların hakkını da savunmak zorundasınız. Yani orada tapu sahiplerinin sözüyle gerçekçi ve sağlık bir yaklaşım değil bunu savunmak tam da bu rantın peşine takılmak anlamında gelir.”
O bölgede şimdiye kadar yapılan bütün çalışmalarda orada korunması gereken bütün alanların vasıfları değiştirildi. Oradaki sit alanlarının ve tarım alanlarının vasıfları değiştirildi. Şimdi bu hukuksuzluğun içinde mantıklı bir proje çıkması muhtemel mi?“
‘Vatan haininin kim olduğunu tarih yazar’
Akdemir, Çeşme Belediye Başkanı Ekrem Oran’ın geçen yıl “Bu projeye çıkanlar vatan hainidir” dediğini söyledi: “Biz ona yanıtımızı verdik. Kendi genel başkanı geldiğinde kendi parti programını gösterdik, raporlarımız gösterdik. En vatansever duygularla hazırladığımız raporlar dedik. Şunu bilsinler, Çeşme belediye başkanı da büyükşehir belediye başkanı da bu iktidarın rant ve her türlü satma ve talan etme projelerine destek oluyorsa bunlar da bu suçun bir parçası olurlar. Yani vatan haininin kim olduğunu tarih yazar gösterir.”