• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Bir uyanışın tarihi: 19 Mayıs

19/05/2025 21:32

DR. FEYZA BAYRAKTAR

@FeyzaBayraktar_

info@feyzabayraktar.com


Tarihin bazı anları vardır; sadece bir milletin yönünü değil, ruhunu da değiştirir; 19 Mayıs 1919, işte tam da böyle bir andır. Mustafa Kemal’in Samsun’a ayak basması, sadece bir askeri planın başlangıcı değil, yıkılmış bir halkın yeniden kendine gelme çabasıydı. O gün, milletin ruhunda uyuyan direnme duygusu ilk kez yeniden kıpırdadı.

19 Mayıs, psikolojik bir uyanışın, sosyolojik bir dönüşümün ve tarihsel bir karar anının kesiştiği eşsiz bir eşiği temsil eder. Bugün o tarihi yeniden okumak, sadece anmak için değil, anlamak ve anlamlandırmak için de bir zorunluluk. Çünkü bazı tarihler yalnızca geçmişe ait değildir; hâlâ içimizde yaşamaktadır.

Psikolojik diriliş

Bu büyük kırılmayı ilk olarak insan ruhunda yarattığı etkiden anlamak gerekir. Mondros Mütarekesi’nin ardından Anadolu halkı, toplu bir travmanın içine gömülmüştü. Sadece topraklar değil, hayaller, güven, umut da işgal altındaydı. Judith Herman’ın travma kuramı, toplulukların yıkım sonrası yas, öfke ve inkâr döngüsüne girdiğini söyler. 19 Mayıs, bu döngüyü kıran andır. O gün, kaybolmuş iradenin ilk defa tekrar ses bulduğu gündür.

Mustafa Kemal’in kararlı duruşu, Bandura’nın sosyal öğrenme kuramıyla açıklanabilir: Liderlik sadece yön göstermek değil, başkalarına da kendi güçlerini hatırlatmaktır. Samsun’a çıkan bir kişi değil, halkın içindeki direniş enerjisiydi. Küller arasında yanmayı unutan bir kıvılcımın yeniden alev almasıydı.

Sosyolojik dönüşüm

Bu psikolojik kırılmanın ardından, toplumun kendi içinde nasıl yeniden örgütlendiğini görmek gerekir. Osmanlı’nın çöküşüyle dağılmış topluluklar, 19 Mayıs’la birlikte yeni bir bütünlüğe yöneldi. Durkheim’ın kolektif bilinç kuramı burada yeniden vücut buldu. Millet olma fikri, o güne kadar soyut bir idealken, Samsun’dan itibaren somut bir harekete dönüştü.

Zürcher’in analizine göre bu hareket yalnızca cephede değil, halkın zihninde ve hayatında da gerçekleşti. Kadınlardan köylülere, öğrencilerden memurlara kadar geniş bir kesim, sadece bir savaşa değil, bir dönüşüme katıldı. 19 Mayıs, birlikte ayağa kalkmanın mümkün olduğuna dair somut bir kanıttır.

Tarihsel bir kırılma

Toplumsal dönüşümün yanı sıra, 19 Mayıs aynı zamanda tarihsel bir yön değişikliğidir. Feroz Ahmad’ın vurguladığı gibi 19 Mayıs, yalnızca işgale direnişin değil, bağımsız düşüncenin de miladıdır. Atatürk’ün Nutuk’ta söylediği “Milletin istiklalini yine milletin azim ve kararı kurtaracaktır” sözü, artık boyun eğmeyeceğini ilan eden bir halkın manifestosudur. Bu, yalnızca silahlı değil, zihinsel bir devrimdir.

Tarihsel bilgisizlikle gelen çarpıtmalar

Bu tarihsel dönüşümün büyüklüğü, zamanla çarpıtmalara da maruz kalmıştır. Ne yazık ki bugün bazı çevrelerde, Atatürk’ü Osmanlı’nın yıkılışından sorumlu tutan bir görüş hâlâ dolaşıyor. Bu yaklaşım, tarihsel bilgiyle değil, ideolojik önyargılarla besleniyor. Hâlbuki bilimsel araştırmalar Osmanlı’nın çöküş sürecinin Atatürk sahneye çıkmadan çok önce başladığını ortaya koyar.

Halil İnalcık, Osmanlı’nın 17. yüzyıldan itibaren ciddi yapısal krizlerle karşılaştığını ve 19. yüzyıla gelindiğinde imparatorluğun artık ‘süre kazanma’ modunda olduğunu belirtir. Atatürk, bu çöküşten bir enkaz devralmış ve ondan yeni bir millet yaratmıştır.

Feroz Ahmad açıkça yazar: Atatürk, Osmanlı’yı yıkmamış, onun ardından gelen boşluğu doldurmuştur. Eğer Sevr Antlaşması uygulanmış olsaydı, Anadolu birkaç işgal bölgesine ayrılmış, halk parçalanmış olacaktı. Mustafa Kemal, bunu reddedip halkı örgütleyerek tarihin yönünü değiştirmiştir.

Zürcher ise Kurtuluş Savaşı’nın yalnızca bir lider hareketi değil, halk tabanlı bir seferberlik olduğunu belirtir. Bu mücadeleyi küçümsemek, halkın kendi iradesiyle verdiği mücadeleyi yok saymaktır.

Eleştiri yapılabilir. Ancak eleştirinin kaynağı bilgi değilse, o sadece geçmişe değil, bugüne de zarar verir. Atatürk’ü tarihsel bağlamdan koparıp bugünün siyasi polemiklerine alet etmek, hafızayı çarpıtmaktır.

Günümüzde 19 Mayıs

Bu tarihsel mirasın bugünkü yansımalarına baktığımızda, ne yazık ki aynı derinliği her zaman göremiyoruz.

Kimi zaman bu kıymetli gün, sadece sembolik bir ritüele dönüşüyor. Genç kuşaklar arasında ne yazık ki 19 Mayıs, duygusal bir anlamdan çok takvimsel bir anlam taşıyor. Oysa tarih, sadece bilgi değil; duygu, bağ ve yön duygusudur. Victor Frankl’ın ‘anlam boşluğu‘ kavramı burada devreye girer: Geçmişle bağ kuramayan birey, bugünde de yönünü kaybeder.

Bu yabancılaşmanın nedenleri açık: Eğitim sistemi 19 Mayıs’ı sadece olaylar dizisi olarak aktarıyor, tarihsel derinlik ve ruhsal anlam yitiriliyor. Günümüz kültürel üretimi -sinema, edebiyat, tiyatro- bugünü yaşatmakta yetersiz kalıyor. Ve elbette, 19 Mayıs’ın siyasi kutuplaşmalarda araçsallaştırılması, bu ortak değerin kamusal hafızadaki yerini zayıflatıyor.

Ama tüm bunlara rağmen, umut için hâlâ nedenimiz var. Çünkü 19 Mayıs’ın özü hâlâ içimizde. Gençler arasında hâlâ düşünen, soran, sorgulayan ve bu ülkenin geleceği için kafa yoran binlerce insan var. Törenlerden çok anlam, şekilden çok ruh, geçmişten çok ilke isteyen bir kuşak geliyor.

Evet, 19 Mayıs zaman zaman unutuluyor, yüzeyselleşiyor, çarpıtılıyor. Ama unutmayalım: O gün, en umutsuz anlarda bile yeniden ayağa kalkılabileceğinin ispatıdır. Eğer bir halk, paramparça olmuşken yeniden bir araya gelip kaderine sahip çıkabiliyorsa; biz de bugünün karmaşasında, yine ortak bir amaçta birleşebiliriz.

Geçmişi anmak yetmez yaşatmak gerekir

Son olarak, bu büyük günün hakkını vermek için sadece yıldönümlerinde hatırlamak yetmez. 19 Mayıs bir başlangıçtı, ama hiçbir zaman yalnızca bir başlangıç olmadı. O gün, yıkıntılar içinden çıkan bir halkın kendi kendine verdiği sözdü. Şimdi o sözü tutmak bize düşüyor.

Geçmişe hayranlıkla değil, sorumlulukla bakmalıyız. Çünkü tarih bize sadece ne olduğumuzu değil, kim olabileceğimizi de anlatır. Samsun’a çıkan ruh, hâlâ yol gösteriyor. Onu takip etmek, her yıl çelenk koymakla değil; düşünmek, üretmek ve bir arada kalmakla mümkün.

Ve evet… Bazı tarihler geçmez. Onlar, doğru zamanda yeniden konuşur. 19 Mayıs da tam olarak öyle bir tarihtir: Uykuda sandığımız ama içimizde hâlâ yaşayan bir bilinç.

19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramımız Kutlu Olsun!

Kategori:Agora, Vitrin-mobil

Tüm yazılar: Psk. Dr. Feyza Bayraktar

SON HABERLER

Erdoğan ve Trump Lahey'de görüştü: İran-İsrail ateşkesi ve ikili ticaret konuşuldu

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan ve ABD Başkanı Donald Trump, Hollanda’nın Lahey kentindeki NATO liderler zirvesinde görüştü.

CNN'in istihbarat haberi Beyaz Saray'ı öfkelendirdi: İsimsiz bir ezik servis etti

ABD merkezli CNN’in, İran’a hava saldırılarının nükleer tesisleri yok etmediğine dair özel haberi Beyaz Saray’ın sert tepkisini çekti. 

Netspeed kullanıcıları bağlantı sorunu bildiriyor: Şirketten açıklama yok

İnternet servis sağlayıcısı Netspeed’in kullanıcıları, sosyal medya platformlarında bağlantı sorunlarıyla karşılaştıklarını ve şirkete ulaşamadıklarını bildiriyor.

Avrupa Şampiyonası: Kadın basketbol takımı İtalya'ya 76-74 yenildi

A Milli Kadın Basketbol Takımı, 2025 FIBA Avrupa Şampiyonası çeyrek finalinde İtalya’ya uzatmada 76-74 yenildi.

Olimpik Lyon alt lige düşürüldü

Fransa’nın köklü takımlarından Olimpik Lyon borçları nedeniyle alt lige düşürüldü.

Eski Deva Partili vekil Seda Kâya Ösen CHP'ye katıldı
Özel: Gençler, hürriyet meşalesini almasalardı İBB'nin başında kayyum vardı

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 793 gündür hapiste

YAZARLAR

Kemal Kılıçdaroğlu: Var olmadan var olamamak

Arda Ekşigil

Bihter Ziyagil'in 15'inci ölüm yıldönümü ve Aşk-ı Memnu efsanesi

Meşerret Şerbetçi

Sessiz çöküş: Anoreksiya nervoza

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

İlke mi, kural mı?

Mustafa Dağıstanlı

Bir Kürt feminist Halide Dündar'ın hikâyesi

Murat Sevinç

Ofansif mizah örneği olarak birkaç anayasa maddesi

Murat Sevinç

Babalar günü bu yıl da coşkuyla kutlanmadı!

Arzu Uzunali

GÜNÜN 11’İ

Şeref Oğuz: Yapay zekayı kavram fetişine dönüştürdük

Akif Beki: Uluslararası sistemin sorun çözme yeteneğinin körelmesi, bana da korkunç geliyor

Fikret Başkaya: Sanıldığı gibi savaşlar büyük idealler uğruna yapılmaz… 

Ferdi Akarsu: ABD öncülüğünde 'yeni' bir sistemin ayak sesleri

Esfender Korkmaz: Demokrasilerde refah talebi artar

Necmettin Batırel: Türkiye bütün askeri tedbirleri aldı

Hande Fırat: Son saldırının sırrı için Erdoğan-Trump görüşmelerinin perde arkasına bakacağız

Arif Kızılyalın: İmamoğlu yok, olimpiyatın yerel ayağı yok!

Nevşin Mengü: Haysiyet mücadelesi veriyoruz

Ayça Söylemez: 'Zincirleme' suç görülen faaliyetlerinin başında basın açıklamaları yer alıyor

Tolga Şardan: Mersin Adliyesi'nde neler oluyor?

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×