ALTAN SANCAR
altansancar@diken.com.tr
@altansancarr
Genel seçimlerin ardından iç muhasebe dönemine giren Yeşil Sol Parti’nin grup başkan vekili Meral Danış Beştaş, Meclis’te Diken’in sorularını yanıtladı.
Seçim döneminde geçirdiği büyük trafik kazasının üzerinden kısa süre geçtikten sonra çalışmalarına dönen Beştaş, partilerinin içinden geçtiği ‘eleştiri-özeleştiri’ sürecini, gelinen son aşamayı, ortak adayı destekleme konusundaki değerlendirmelerini ve yerel seçimlerine ilişkin tutumlarını Diken’e anlattı.
Meral Danış Beştaş’ın Diken’in sorularına verdiği yanıtlar şöyle:
Seçimlerin ardından iç muhasebe yapan partilerden birisiniz. Değerlendirmeleriniz devam ettiğini biliyoruz. Son durum nedir?
Biz hemen hemen bütün kurullarımızı topladık. Merkezi kurullarımızı, parti meclisi, il eş başkanları, yerel yönetimler komisyonumuz, bütün belediye eş başkanlarıyla toplantı yapıldı. Toplantılar herkesin söz aldığı, dahil olduğu, önerilerini sunduğu, eleştirilerini söylediği hatalarımızın nerede olduğunu, olabileceğini değerlendiren verimli toplantılar oldu.
Yine HDP’yle DBP’yle, DTK’yle ve bileşen partilerle, ittifak ortaklarımızla toplantılar yapıldı. Şimdi ikinci aşamaya geçtik ve bölgelere göre heyetler oluşturduk. Milletvekili, MYK üyeleri, eş genel başkan yardımcıları ve örgütlenmenin içinde olduğu kadın meclisinin olduğu geniş bir heyet. İllere tek tek gidip, bizim il ve ilçe örgütlerimizin yöneticileriyle toplantı yapıp, bu seçim sürecini değerlendirme ve önerileri alma, bundan sonraki yol haritasında neler yapabiliriz konusunda toplantıları yapacaklar. İkinci aşamamız böyle olacak ve yarın başlayacak. 25 Haziran’a kadar bu toplantılar devam edecek.
Bu tamamlanınca halk toplantıları yapılmaya başlanacak. Daha kitlesel halk toplantılarında her şeyini açık açık söylenmesini savunuyoruz. Çünkü buralarda resmi olarak raporlar tutulacak. Halkı da dinledikten sonra zaten konferansa sürecine gidiyoruz. Biliyorsunuz biz kongreye gitmeden önce kapsamlı değerlendirmelerin ve önerilerin yapıldığı konferans sürecini gerçekleştiriyoruz. Zaten konferanslar süreci de tamamlandıktan sonra kongreye gideceğiz.
”Bu bir seçim ittifakı’ algısı oluştu’
Partililerinizden ve halktan size gelen en öne çıkan eleştiriler neler? Yani ‘Keşke şunu yapmasaydık’ ya da ‘Keşke böyle yapsaydık’ denen neler oldu?
Özellikle ittifak meselesinde değerlendirmeleri daha çok tartışabilirdik. Bizler Emek ve Özgürlük İttifakı’nı bir mücadele platformu ve ortaklığı olarak değerlendirdik ve hakikaten böyle bakıyoruz.
Neticede HDP ve Yeşil Sol Parti o tartışmaları yeterince değerlendiremedik. Çünkü süreç çok hızlı ilerledi toplantılarda. Öyle bir hal aldı ki “Bu bir seçim ittifakı” algısı oluştu. Halbuki değildi, biz ortak mitinglerle, işçi etkinlikleriyle, kadın mücadelesini güçlendiren yürüyüşlerle, protestolarla, kurultaylarla bu süreci düşünmüştük ve öyle örüyorduk. Fakat seçim geldi, dayandı ve maalesef biz de o seçim sürecinde sandık, vekil, bölge, ayrı liste, ortak liste tartışmalarına giriştik. Bizim mücadele ortaklığı düşüncemizi, temel stratejik yaklaşımımızı bu durum biraz perdeledi. Açıkçası daha çok tartışma ihtiyacımız olan bir meseledir bu.
‘Deprem hakikaten o süreci etkiledi’
Aday çıkarma meselesi de bir diğer konuydu. Bir kez daha söyleyeyim ki biz aday çıkarmaya karar verdik. Kendi adayımızla seçime girme karar vermediğimiz bir şey değildi. Zaten bunu kamuoyuna da deklare de ettik.
Selahattin Demirtaş’ı, yani eş genel başkanımızı 2018’de aday gösterdik. Epeyce de güçlü bir enerji ortaya çıktı. Halkta büyük bir karşılık buldu. Fakat, deprem hakikaten o süreci etkiledi. Depremin etkileri çok can yakıcı bir şekilde devam ediyordu.
”İlk turda bitişin engeli biz olmayalım’ diye düşündük”
Ardından da çok kısa bir takvim kaldığı için bunu değerlendirdik, kamuoyuna, farklı sivil toplum kuruluşlarına, entelektüel camiaya, kendi tabanımıza kulak vermeye çalıştık. Sonra ilk turda biter gibi güçlü bir algı vardı. Burada “İlk turda bitişin engeli biz olmayalım” anlamında bir adım atmayı düşündük. Biz her halükârda demokrasiyi ilerleten, faşizmi gerileten ve tek adam rejimine karşı bir tutum içerisinde olacağımızı, bu konuda ilkelerimizin de olduğunu yıllar öncesinden ifade etmiştik. En nihayetinde 2021’de ilan ettiğimiz bu ilkeler ışığında bir karar aldık.
‘Her durumda ‘günah keçisi’ olarak bizi görmeleri kabul edilemez’
Sizce yanlış mıydı bu karar?
Yanlış mıydı, doğru muydu sorusundan ziyade beni yapılan bazı açıklamalar üzüyor. Eminim birçok arkadaşımızı da üzüyordur. Mesela “HDP ilk turda aday çıkarsaydı daha iyi olabilirdi” diyorlar. CHP cephesinden geliyor üstelik bu açıklamalar. Bir kere bizim kararımız ve bunu bir başkası vermiyor. Biz CHP ya da başka bir partiyle oturup karar verip, bunu yapmıyoruz. Bizim yetkili kurullarımız oturuyor, karar veriyor.
Bakın bunu tersten okuduğumuzda, çıkarsaydık ve kaybedilseydi aynı cephe, bu sefer “Aday çıkardılar bu yüzden kaybettik” diyecekti. Yani her durumda ‘günah keçisi’ olarak ya da sorumlu olarak bizi görmeleri siyaseten kabul edilemez. Biz kimsenin uydusu değiliz ki!
‘Yalanlar, iftira üzerine bir propaganda yürüttüler’
Şimdi HDP’in oy oranı daima yüzde 10’un üzerindeydi. Hatta aday çıkarmadığınız yerel seçimleri dışında tutarsak, genel seçimlerde artış vardı. Bu seçimde ise oy oranında bir düşüş oldu. Bunun bir nedeni neydi? Bunu özellikle size oy veren Kürt seçmen özelinde ayrıca değerlendirmenizi isteyeceğim.
AKP-MHP ittifakı, temel olarak HDP çalışıyor ve “HDP’yi nasıl zayıflatırız, HDP’yi nasıl döveriz? HDP’yi seçmen desteğini nasıl azaltabiliriz, Kürtleri HÜDA-PAR’la birlikte nasıl başka bir yere kanalize edebiliriz?” gibi soruları ele alıyor. Seçim döneminde HDP çalışması çok çok ilerledi.
Tabi bu çalışmadan kastım “Oturalım değerlendirelim” biçiminde değil. Daima yasal olmayan yöntemlerle, saldırı pratiğiyle, yargıyı silah olarak kullanarak, basını tamamen algı üretme merkezleri olarak devreye soktular. En önemlisi yalanlar, iftira üzerine bir propaganda yürüttüler.
‘Söylediğimiz sözler Karadeniz’e, İç Anadolu’ya, Orta Anadolu’ya ulaşamıyor’
Düşünün Erdoğan her miting konuşmasında Demirtaş dedi, Kobani dedi. Her miting konuşmasında ‘terörrö retoriği’yle muhalefeti vurmaya çalıştı. Bizim üzerimizden muhalefeti vurmaya çalıştılar. Nasıl sahte videolar hazırladıkları, nasıl mesnetsiz, tamamen yalan ürettikleri zaten ispatlandı. Ama demek ki bunun bir alıcısı varmış.
Yani Türkiye kamuoyunda maalesef bir alıcı varmış. Ben o noktada yeterince cevap veremediğimiz kanaatindeyim. Hani o propagandanın yalan olduğunu yeterince anlatamadık. Anlattıklarımızı da yansıtamadık Gerçi bizim söylediğimiz sözler, açıklamalar maalesef Türkiye’nin önemli bir kesimine ulaşamayabiliyor.
‘Bir tek bizim açıklamamız canlı verilmedi’
Yani Karadeniz’ine, İç Anadolu’suna, Orta Anadolu’suna ulaşamıyor. Çünkü bütün merkez medya, yani yandaş medya bize kapalı. Meclis TV olmasa herhalde bir Trabzonlu, bir Samsunlu, eğer sosyal medyaya özel ilgisi de yoksa HDP’yi bilmiyor. Tanımıyor ki bizi. Meral Danış Beştaş’ı hiç tanımıyor, duymamış. Nasıl tanır? A Haber’de benim hakkımda yalan bir haber üretilirken, orada görmüştür ve aklımda öyle kalmıştır aklında.
Muhalif medyanın da hepsi bize açık mı? Ben seçim gecesi bir tweet attım, dayanamadım ve Halk TV’de bunu yüksek sesle de söyledim: O gece bütün gözler medyada. Bütün partilerin, altılı masanın ve diğer tüm partilerin açıklamaları canlı verildi. Bizim genel merkezde eş genel başkanlar açıklama yaptı bir tek bizim açıklamamız canlı verilmedi. Yani konjonktüre, ihtiyaca göre çıkarılıyoruz. Partileri yarıştırmak istemiyorum, ama A partisi yüz defa çıkıyor ise bir de arada bir çıkarılıyoruz.
‘Kobani protestolarından sonra çözüm süreci devam etti’
Kobani davasına dair Demirtaş şahsında ne kadar yalan olduğunu, aslında söylediklerinin tamamen kendilerinin yarattığı bir algı olduğunu biz biliyoruz örneğin. Bakın 37 HDP’li öldürüldü Kobani protestolarında. Biz kendimizi mi öldürdük? Yasin Börü dışında hiçbir cinayetin faili aranmadı, bulunmadı, yargılanmadı. Kobani protestolarından sonra çözüm süreci devam etti. Dolmabahçe mutabakatı imzalandı, Demirtaş ile Davutoğlu görüştü. Bunları bilerek söylüyorum, anlatamadık demek yetmiyor, bunu kamuoyu bilmiyor.
İstanbul, İzmir, Antalya, Yozgat gibi illerde biz “Siz sadece Kürtleri savunuyorsunuz” biçiminde görülüyoruz. Diyarbakır, Mardin, Siirt, Şırnak’a gittiğimizde de “Siz artık Kürtlerin anadilini, statü talebini, Rojava’yı konuşmuyorsunuz. Siz artık Türk partisi oldunuz” deniyor. Bu algıyı yıkamadık. Ama bu algının yıkılmamasının sebebi de bu her iki meselede de özel operasyonel güçler var. Eminim ki çok büyük paralar ödeniyor.
‘Hala dokunulmazlık oylamasını her gün bize söyleyen seçmenlerimiz var’
Tabii ki TİP’le ayrı girmemiz de etkiledi. CHP’nin genel başkanı Kılıçdaroğlu’na destek verince, CHP’nin geçmiş bagajları, Kürt meselesindeki yaklaşımı konusunda da etkiler oldu. Bakın hala dokunulmazlık oylamasını her gün bize söyleyen seçmenlerimiz var ve “Yarın bunun olmayacağını nereden bilelim?” diyorlar.
Burada sadece bizim değil, CHP’nin de çok büyük katkısı var. İkinci turda inanamadım, Ümit Özdağ’la beraber milliyetçilik yarışması yapıldı. Sanki biz bu vatanın evlatları değiliz, biz bu ülkede yaşamıyoruz… Yani Kürtler oy vermesin diye ne yapılacağını sorsak ancak bu kadar yapılırdı.
‘Bu ülkede bir şey olursunuz, o zaman Kürt olamazsınız’
Kürtler arasında milliyetçi bir dalga yaratıldığı ya da olacağı yönünde de tartışmalar var. Bir de AKP kanadından sık sık ‘Kürt bakan’ söylemleri duyuyoruz.
Bu strateji eski bir strateji ve AKP’yle başlamadı. Daha önceki iktidarlarda da vardı, ama AKP bu işi çok daha ince yapıyor. Daima “Kürtler bizim kardeşimizdir, Kürt cumhurbaşkanı oldu. Kürt bakanı oldu” gibi şeyler dillendirilir. Bu söylemler ezelden beri var. Hatta “Kürtler istediği kadar okul okuyor, üniversite bitiriyor, avukat oluyor, doktor oluyor” deniyor. Bunu biz Kürt çocukları iyi biliriz, bu ülkede bir şey olursunuz, o zaman Kürt olamazsınız.
Kürt, Kürtlüğünü inkâr ettiği müddetçe, Kürtlüğe dair, Kürt halkının, ana dil talebi olduğunu, kendi kültürüyle, diliyle, yaşamak istediğini, yerelde kayyımlara karşı olduğunu, kendi ilinin belediye başkanının kendi seçtiği kişi olmasını, anayasal olarak tanınmak istendiğini söylemedikçe her şey olabilir. Müesses nizam aslında bunu öngörüyor, bugün de aynısını yaşıyoruz. Kürt bakanlar var deniliyor, ama Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz Kürt meselesiyle ilgili ne söylüyor? Hiçbir şey söylemiyor. Milyonlarca Kürdün talepleri karşısında Erdoğan ne söylüyorsa tekrar ediyor.
‘Kürtleri başka partiye kanalize etme hayal bile değildir’
Açık bir şekilde öğrenecekler ki Kürtleri başka partiye kanalize etme, -adı şimdi HÜDA-PAR geçmişte başka isimlerdi- hayal bile değildir. Geçmişten bugüne bunu hiç başaramadılar. Çünkü ortada bir Kürt meselesi var, daha doğrusu Türk meselesi… Türkler ve Kürtler bu ülkede birlikte yaşıyorlar ve halklar arasında sistemin ve iktidarların bütün çabalarına rağmen bir düşmanlığı yükseltemediler.
Umarım asla da olmaz. Bugün Trabzon’da saldırı var işçilere ve çok vahim bir olay. Ne yazık ki ara ara bu olaylar oluyor, ama halkların tamamen karşı karşıya geldiği, komşuluk yapamadığı, hısımlık kuramadığı, bir noktaya getiremediler ve getiremeyecekler. İstedikleri kadar çabalasınlar, HDP’nin, Yeşil Sol’un aldığı oy Kürtlerin taleplerini karşıladığı içindir. Kürtleri temsil ettiği içindir ve taleplerinin arkasında durdukları içindir.
HDP, DBP ve Yeşil Sol birleşir mi?
Yeşil Sol Parti veya HDP Kürt Partisi mi?
Yeşil Sol Parti, bir Kürt partisidir. Kürtlerin partisidir, ama sadece Kürtlerin partisi değildir.
Biz herkesi kapsamaya çalışıyoruz. Kürtlerin tarihsel olarak karşı karşıya oldukları haksızlıklara asla geçit vermeyeceğiz ve karşısında duracağız.
Bu durumda HDP, DBP ve Yeşil Sol Parti öne çıkan üç parti. Tabii farklı bağlamlarda örgütlenmiş durumda olsa da bir birleşme söz konusu olabilir mi?
Bu konuda henüz bir netleşen bir şey yok. DBP zaten DBP olarak varlığını sürdürecek. Yeşil Sol Parti ayrı bir parti ve biz buraya geçtik. Grubumuz burada, eş genel başkanlarımız ise HDP’de. Bundan sonrasına dair ortak kongremi, birleşmemi, yola nasıl devam edeceğiz? Ben HDP ve Yeşil Sol için kesin bir şey yok.
‘Yerel seçimlere dair alınmış bir karar yok’
Gelelim yerel seçimlere. Şimdiden konuşulmaya başlanan konuların başında sizin aday çıkarıp çıkarmayacağınız geliyor…
Bu konuda bir karar var mı derseniz, aldığımız bir karar yok. Zaten çok erken. Nerede aday çıkaracağız, nerede çıkarmayacağız konularını ele almadık. Ama siyasetin doğasına ve temel yaklaşımına göre, partiler siyasi faaliyet yürütürler ve en önemli duraklarından biri de seçimlerdir. Siyasetçinin hesap vereceği ya da kendisinden hesap sorulacak yer sandıktır.
Biz bunu sadece böyle görmüyoruz elbette, çünkü toplumsal mücadele alanlarında da bunu yapıyoruz. Sadece seçim değildir bizim mücadele alanımız. Toplumsal dinamiklerle, halkla yaptığımız toplantılarla da hesap verilir, öz eleştiri yapılır, eleştiri yapılır. Seçim de önemli bir yerde duruyor.
‘Geçen seçimdeki karar devamlı değildi’
Biz parti olarak şu anda o dediğim süreci yaşıyoruz. Yerel seçim tartışmasını henüz girmedik, ama doğalında ve gayet tabi olarak biz Türkiye’de her yerde seçime gireriz. Yerel seçimlerde adaylarımızı çıkarırız. Geçen seçimde aldığımız karar, “Bundan sonra sürekli bu kararı alacağız. Bu temel bir karardır” şeklinde bir karar değildi. O stratejik bir hamleydi, biz büyükşehirlerde iktidara kaybettireceğiz hedefiyle hareket ettik.
Geçen seçimlerde yerel yönetimlerde daha demokratik yönetimlerin, daha yerinden yönetimin, halkı dinleyen, halkla birlikte hareket eden, halkın sorunlarına çözüm bulan, bu merkeziyetçi ve faşizan yaklaşımı geriletmek amacıyla bu tutumu almıştık. Ama o tutum o gün içindi.
‘İstanbul’da aday çıkarmamız için özel bir karara gerek yok’
Bundan sonra 2024 yılındaki yerel seçimlerde şu anki temel kabul ve partilerin çalışma yöntemi olarak, İstanbul’da milyonlarca oy alıyorken niye aday çıkarmayalım? Kaldı ki ilçelerde de çok güçlü olduğumuz ilçeler var. Ankara’da ya da İzmir’de, Adana’da ya da Mersin’de, Muğla’da ya da Aydın’da ve Konya’da yani herhangi bir ilde neden aday çıkarmayalım?
Aday çıkarmamak için bir tartışma da böyle bir kararımız da yok. Bir siyasi parti açısından aday çıkarmak karar gerektirmez, çünkü işin normali aday çıkarmaktır. Biz partiyiz ve yerel seçimleri de çok önemsiyoruz. Biz de herkes gibi bu gücümüzle seçimlere girip iddiamızı ortaya koyarız.
İstanbul’da aday çıkarmamız için özel bir karara gerek yok. O zaten doğalı… Asıl çıkarmayacaksak karar almamız lazım.
‘Kayyumlara daha güçlü yanıt vereceğiz’
Tabii bir de çok güçlü olduğunuz, kazandığınız ve kayyum atanan belediyeler var…
Kayyum atanmış olması, bizim oralarda daha güçlü bir şekilde çalışmamızın ve oylarımızı yükseltmemizin gerekçesi olacak. Kürtlerin oy hakkının bile tanınmadığı bu yaklaşıma çok daha güçlü yanıt vereceğiz. Türkiye’de maalesef muhalefette de bazen oluyor bu, Kürtler sadece seçmen olarak görülüyor. Kürt eşittir seçmen ve seçim döneminde hatırlanıyor. Bu Kürtler açısından ‘onur kırıcı’ bir duruma yol açıyor. Kayyum uygulaması ise bunun çok üst bir aşaması, çünkü seçmen olarak bile kabul edilmiyor Kürtler.
Meclis’in sayısal anlamda üçüncü büyük partisi olarak, Yeşil Sol Parti nasıl bir Meclis dönemine hazırlanıyor?
Türkiye’deki her sorunla ilgilenen, mücadele eden, mücadele alanını sadece Meclis olarak belirlemeyen; ama Meclisi de bir mücadele zemini olarak kullanan, sözünü kuran, aktif muhalefet eden ve muhalefetin odağı haline gelen bir Yeşil Sol Parti olacak..
Biz bugün itibariyle ana muhalefet iddiasındayız. Böyle birileri muhalefeti kendi içine sıkıştırmaya, iç tartışmalarına boğmaya çalışa dursun; biz burada en güçlü şekilde iktidarın hukuksuzluklarına, haksızlıklarına, baskısına antidemokratik yasalarından, kendi lehlerine getirdikleri her şeye güçlü muhalefet edeceğiz ve etkileyeceğiz.
Marmaris’ten Hasankeyf’e, Hasankeyf’ten Edirne’ye, Edirne’den, Datça’ya her yerde bu işin toplumsal mücadelesini de yürüteceğiz.
Kadın haklarından, doğa çevre hakkına, Kürt meselesinden Alevi meselesine kadar her konuda Türkiye’nin demokratikleşmemesinin sebeplerini çok güçlü bir şekilde mücadele alanlarına dönüştüreceğiz. Siyaset sadece sandık değildir çünkü.
Türkiye kadın hareketinin yürüttüğü mücadele kadar önemli ki yani kadın hareketleriyle birlikte aktif bir mücadele içinde olacağız. Kürt meselesi Türkiye’nin en önemli meselesidir ve bu konuda açık şekilde mücadele hattını büyüteceğiz. Başta da dediğimiz gibi biz Kürtlerin partisi olarak bu konuda mücadeleyi daha da büyüteceğiz.