Almanya, İsrail’de toplumun bir bölümünün Binyamin Netanyahu hükümetini istemediğini göz ardı ediyor. Savaşın bitmesi durumunda Netanyahu’nun gideceğini göz ardı ettiği gibi. Almanya’nın Netanyahu hükümetine bu ölçüsüz desteğinin aslında İsrail halkının ne ölçüde yararına olduğu sorgulanabilir. Ya da “bu kadar destek veriyorsunuz, hiç olmazsa gayri insani uygulamalarını sonlandırması için baskı yapın” denebilir.
Zira işin Almanya için bir de iç politik boyutu var. Avrupa’da Araplarla uzaktan yakından ilgisi olmayan yüz binler İsrail’e tepki için sokaklara çıkmışken, Almanya’da yaşayan Türk toplumunun ülkedeki diğer Müslümanlarla birlikte hükümetlerinin yani Scholz başbakanlığındaki koalisyonun İsrail tutumuna öfke duyduklarını hatta rencide olduklarını tahmin etmek zor değil. Almanya her ne kadar “benim tarihimden kaynaklı bir İsrail yandaşlığım var” dese de, bu yandaşlık Müslümanlara yönelik zulme göz yumma anlamına geldiği için, “Filistinliler Müslüman olmasa böyle olmazdı” diyen eminim çoktur.
Yani, İsrail politikası başta Türkler, Almanya’daki Müslümanların, yaşadıkları ülke ve sisteme yabancılaşmasını, uzaklaşmasını pekiştirecektir. Artık Almanların bu türden hissiyatların Türklerin ülkeyi terk etmesine neden olmayacağını bildiklerini sanıyorum. Bırakıp gitmeyecekler ama huzursuzlanacaklar. Bu da aşırı sağın zaten yükselişte olduğu bir ülkene ne kadar hayırlı bir durum emin değilim.
Belki de Almanya Cumhurbaşkanı’nın ziyaretinin bir amacı da budur. “İsrail’i çok destekliyoruz ama İsrail’i en sert dille eleştiren, Erdoğan’ı da ziyaret ediyorum” diyerek Türk toplumunun tepkisini hafifletmek istemiş de olabilir.
Steinmeier’in Almanya’dan 60 kilo dönerle gelmesinin bu anlamda sembolik anlamı var. Türk kültürünün kimi unsurlarının Almanya tarafından ne kadar içselleştirdiğini göstermek istedi diye okunabilir.