İstanbul’un göbeğine bırakılan bu bomba aynı zamanda giderek kırıntısı kalan özgürlüklerimize bir saldırıydı. Özgürlüklere sadece baskıcı iktidarlar kastetmez, aynı zamanda bu tür politikalardan medet umanlar da kasteder. Bazen de birlikte kastederler.
Şu meşhur (!) internet yasasından beri birçoğumuzun kendini ve itirazlarını ifade edebildiği yegane yer olan sosyal medya zaten çoraklaşmıştı. Söz konusu yasanın ne anlama geldiğini geçtiğimiz pazar günü bombalı saldırı vesilesiyle bir kez daha somut olarak gördük. Görmek isteyen gördü tabii. Bütün dünyada saldırı endişe içinde haber yapılırken, Türkiye’de biz vatandaşların haber alma özgürlüğünün kırıntıları da bir “bant daraltmasıyla” elimizden kayıverdi. Yıllardır böyle bir özgürlüğümüz zaten pek yok da, alternatif ve sosyal medya sayesinde sahip olduğumuz az miktardaki özgürlüğümüz de rafa kaldırılıverdi. Yasa çıkarken bunun böyle olacağını zaten biliyorduk, ancak yine de mücadelesini hakkıyla veremedik. Siyasal muhalefetin de o sıralar çok daha önemli işleri vardı malum.