Bugün müzik çalmayacaksın buyuran, bugün Kur’an’da yazanın aksine Adem ve Havva’dan hassasiyetler, cezalar, yasaklar uyduran, yarın ufacık kızını şeyhe teslim etmedin diye, malını mülkünü bağışlamanı buyurduğunda direndin diye seni de kırbaçlarsa ne yapacaksın?
Hiçbir ülkeye şeriat birdenbire girmedi.
Hiçbir dinci otorite de kendine bahane ettiği dindarı koşulsuz korumadı.
**
Çimenlerde sere serpe uzanmak, çıplak ayakla dans etmek, denize bakarak rakı, kampüs çimenlerinde gençliğimi anarak bira içmek, yüksek sesle şarkı söylemek istiyorum. Nerede biteceğini bilmediğim seyahatlere çıkmak, hiç görmediğim, dilini bilmediğim şehirler gezmek istiyorum.
Rüzgarın eteğimi uçurmasından korku değil keyif duymak, yürürken ardıma değil dimdik önüme bakmak, yetmişimde bile mini etek giymek istiyorum. İyi peynir, kokulu domates ve tereyağında karides yemek istiyorum.
İnsanım, bu isteklerim hak, hukuk, adalet, emek kavgasından bağımsız değil. Yaşamayı sevmek lümpenlik değildir. Yaşamak; yoksulluğun ortaklaşması, hassasiyetler zindanında ufak bir hareket alanı, acıyı merkez alan bir pergelin dairesine hapsolmuş biteviye kavga değil. Yaşamak, şahane bir şeydir.
Size zevk veren her şeyi, hayatın neye benzediğini kendinize hatırlattığınız ve yüksek sesle şarkılar söylediğiniz bir pazar dilerim.
Bu lümpen değil insanca bir davranış, asıl suçlu bu kadarını bile insandan esirgeyen davranış. Kartopunu da çiçekli eteği de şarkılarımızı da sevgilimizi öpme arzumuzu da savunacağız.
Dincilere dönüşmek için verilmedi bunca kavga.