Geçtiğimiz ayda bir toplantıdan diğerine acil yetişmem gerekiyor. Bir İstanbul gerçeği; taksi yok.
Mahallenin duraklarına yalvarıyorum; kimse o trafik saatinde karşıya geçmek istemiyor. Köprü girişinde karşı tarafın taksilerinden birine beni devretmeye söz verdiler.
Beni yolda bırakmayın, bana durmazlar, siz durdurup bindirin diye rica minnet hallerdeyim.
Kapısındaki durak isminde gideceğim semt yazan bir taksi bulduk gerçekten de. Son yıllarda tam gideceğimiz yere götürmeyi kabul eden taksici bulmak ruh eşimizi bulmak gibi bir denk geliş malum, oldukça mutlu devroldum taksiye.
Aldığımız nefes bile politik olunca taksinin kapısında ilk soru “Nereye?” binmeyi başarınca gelen soru “Nerelisin?” ve hemen akabinde “Ne olacak memleketin hali?”
Taksici MHP seçmeniymiş. O kadar yılgınım ki o gün hayattan, bir taksi bulmak bile sınav olmuş, dilimde tüy bitmiş, sabrım çok sınanmış, her şey yanlış gidiyor, bir MHP seçmeni ile siyaset konuşacak yerlerim tutulmuş, hiç canım çekmiyor.
Sonunda büyük tartışma çıkacak, beni yol ortasında indirme riski var, gururumla sınavım da söz konusu olabilir. Kapıyı çekip parayı arka koltuğa fırlatıp ben inerim belki.