Ey Başbakan,
Kardeşime yazdığım mektubu kısa kestim. Çünkü size de yazmam gerekiyor.
Tam bir haftadır durup dinlenmeden bağırıyor, çağırıyorsunuz. Medyanız neredeyse ana avrat sövüp sayma düzeyine (düzeysizlik demek istedim) geldi. Şu 1000’i aşkın akademisyenin imzaladığı bildiriyi bir türlü içinize sindiremediniz.
Sizin patronun “Bunlar devletten maaş alıyor. Nasıl olur da devleti eleştirirler” diyecek kadar zembereği boşaldı. Aydın düşmanlığı tavan yaptı, “Bunlar aydın değil cahil” filan gibi sayıklamalara tanık olduk.
Şimdi de siz, Başbakan olmadan, AKP siyasetçisi olmadan önce bir akademisyen olan siz konuştunuz. Bakın şu cümleler sizin:
“… O metin kesinlikle bu akademisyenlerin elinden çıkmamıştır, o metin bir yerden çıktı, onlar da imza attı. ‘Aydın’ın en önemli vasfı sürü psikolojine kapılmamasıdır. Birçok arkadaşım bana dedi ki görmeden imza attık. Bu tutum kabul edilebilir değil. Esas sorumlu o metni bu şekilde çıkarmış olanlara. Yoksa ben bu metine imza atanların özeleştiri yapacaklarına inanıyorum. Ben onların okuyarak ciddiyetle imza attıkları kanaatinde değilim…”
Bu sözlerin o bildiriye imza atan akademisyenlere ne kadar ağır bir hakaret olduğunun farkında değil misiniz? Bir aydının ciddi bir bildiriyi ciddiyetle okumadan imzalayacağına sahiden inanıyor musunuz?
Sözlerinizi okudum ve sizin adınıza utandım. Yarın bu konuda yine yazacağım. Ciddiyetle okuyun e mi?