Sözgelimi bir devlet memuru olan Diyanet İşleri başkanı ve yine devlet memurları olan imamlar, din görevlileri, ülkenin temel değerleri konusunda istediklerini söyleme hakkına sahiplerken başkaca devlet memurları kötülükler karşısında susmakla mı yükümlüdürler.
Eğer Türkiye gerçekten demokrasinin egemen olacağı bir ülke olarak gelişecekse önümüzdeki günlerin başlıca tartışma konularından biri olmalıdır bu.
Çetin Doğan ve arkadaşları suç işlemediler, o dönemde bulundukları yüksek sorumluluk görevinin gereğini yerine getirdiler.
Bugün onlara uygulanmakta olan zulüm bir intikam hırsının açık göstergesidir.
Basın açıklamasında sayın Nilgül Doğan, herhangi bir ayrıcalık istemediklerini, istenen şeyin anayasanın 104/16. maddesinin gereğinin yerine getirilmesi olduğunu ısrarla belirtiyor.
Bu yasa, basın açıklamasında da belirtildiği gibi, cumhurbaşkanına “Sürekli hastalık, sakatlık ve kocama sebebiyle kişilerin cezalarını hafifletir veya kaldırır” yetkisini veriyor.
Bu yetki keyfi olarak ya da bir zümre yararına kullanılabilir mi?