BURCU KARAKAŞ
6 Ekim’de Tatavla Sahne’de Necmiye Alpay ile Aslı Erdoğan’ın eserlerinden parçaların okunacağı bir etkinlik düzenlenecek.
Ahmet Mümtaz Taylan, Ahmet Ümit, Ayfer Tunç, Birhan Keskin, Defne Halman, Fırat Tanış, Hakan Günday, Karin Karakaşlı, Selen Uçer ve Sevinç Erbulak’ın katılımıyla gerçekleşecek geceye, Alper Bakıner, Kamucan Yalçın ve Erbil Doğan da şarkılarıyla destek verecek.
‘Aslı’nın Arkadaşları’ oluşumu, etkinlik öncesi sorularımızı yanıtladı.
‘Aslı’nın Arkadaşları’ olarak sizi bir araya getiren ne oldu? Yazı nöbetine nasıl geri dönüşler alıyorsunuz?
Aslı Tohumcu: ‘Aslı’nın Arkadaşları’ kendiliğinden bir araya geldi diyebiliriz. “Serbest kalana kadar onun gazetesinde yazalım” düşüncesiyle yazı nöbetine başladık. Çok geçmeden Necmiye Alpay tutuklandı ve yazı nöbetinin sembolik değeri hem içeridekiler hem dışarıdakiler için arttı. Yazı nöbeti, arkadaşlarımız özgürlüğüne kavuşana kadar da sürecek. Okuyuculardan da güzel geri dönüşler, hatta yazı desteği alıyoruz. Her gün hapishaneye kart yollayarak hem onları unutmadığımızı gösteriyor hem de bu kartları her akşam Twitter’da paylaşarak bu haksız tutukluluğa dikkat çekmeye çalışıyoruz. Bu cuma bir grup kadın yazar olarak Kemal Kılıçdaroğlu ile görüşeceğiz.
M. Kutlukhan Perker: Aslı’yı en son, tutuklanmasından bir hafta önce gördüm. Vedalaşırken “Beni alacaklar diye çok tedirgin oluyorum” dedi. Böyle kalp kırıcı bir hikayeyle vedalaştığım arkadaşımızı geri alana kadar elimizden geleni yapacağız. KaraKarga Dergi olarak Aslı’nın tutuklandığı günün akabinde “Aslı Erdoğan içerideyse hiçbirimiz dışarıda değiliz” diye bir fotoğraf kampanyası başlattık. Yazı, kartpostal, özgürlük nöbeti devam ediyor.
Aslı Erdoğan’la Necmiye Alpay’ın yazı nöbetinden haberi olmuştur. Nasıl tepki gösterdiler?
Aslı Tohumcu: Dışarda yapılan her şeyin haberi gidiyor onlara ve moral buluyorlar. Dışarıdaki mücadelenin büyüyerek, kalabalıklaşarak sürmesini istiyorlar elbet. Sonuçta bu bir barış mücadelesi, kimse sadece kendisi için istemiyor barışı!
Ayşegül Tözeren: Dayanışmanın her biçimi hem Aslı ve Necmiye’yi, hem de biz arkadaşlarını diri tutuyor. İçeriden dışarıya çıkan mesajlarda, yazı nöbetine, dayanışmaya katılan arkadaşlarına teşekkür ediyorlar. Edebiyatın, sözcüklerin gücüyle bizi ayıran duvarlara rağmen iletişim kurabildiğimizi, birbirimize dokunabildiğimizi hissediyoruz.
Sizlere anlatabildikleri kadarıyla başlarına geleni nasıl yorumluyorlar? Umutsuzluk hissiyatları var mı?
Aslı Tohumcu: “Bölge ve Türkiye bir ateşe dönüşmüş durumda ve ateşi söndürmek için ateşe yaklaşmak zorundasınız. Gazeteler, gazeteciler, barışçılar ateşe yaklaşmaya cesaret edenlerdir” diyor Necmiye Alpay bize gönderdiği bir mektupta. Ateşe yaklaşmaya cesareti olan yanmayı göze almış demektir. Haklılığın ve doğru yerde duruyor olmanın verdiği sabırla özgür kalacakları günü beklediklerini söyleyebiliriz.
İki yazarın tutuklanması Türkiye’deki edebiyatçılar için sarsıcı bir gelişme oldu mu? Bazı çevrelerin bu durumu belli bir sessizlikle karşıladığını düşünüyor musunuz?
M.Kutlukhan Perker: Evet, ülkedeki son gelişmelerden sonra insanlar korktukları için bundan 10 sene önce verilebilecek reaksiyonun onda biri gösteriliyor.
Aslı Tohumcu: Aslı Erdoğan’ın tutuklandığı gece sosyal medya hesaplarından lay lay lom mesajlar atan yazarlar vardı. Ama tabii bu da bizi şu sorulara götürüyor; herkes etkilenmek zorunda mı, herkes vicdanen rahatsız olmak zorunda mı, herkes tepki vermek zorunda mı? Aynı geleceği paylaşacağımız düşünülürse öyle olması gerekirdi aslında ama olmuyor ne yazık ki. Türkiye’nin yazar sendika ve örgütleri bizi bir araya getirmeliydi, bu bile sağlanamadı. Biz onları dürttük ve bize sakin olmamız telkin edildi. Annem de söylüyor bunu! Öneriler yerine, kurum olarak yaptıklarının görülmediğine dair sızlanmalar dinlemek zorunda kaldık.
Açığa alınan öğretmenler arasında tanıdığımız edebiyatçılar da var. Alpay ve Erdoğan’ın tutuklanması ile yazar öğretmenlerin işsiz bırakılması arasında bağ kuruyor musunuz?
Anıl Mert Özsoy: Verilmeye çalışılan mesaj çok açık: Yan yana, aynı yarayı sahiplenip birlikte iyileşmemize ne tahammülleri var ne de istekleri… Memleketin çorak şehirlerini tarumar ederken, bu gidişata dur demek isteyen sendikacı öğretmenler ile Necmiye Alpay’ı ayrı tutamayız. Ortak bir çığlığın başka çınlamalarıdır en fazla… Bir yanda gazete dayanışması, bir yanda kirli savaşa karşı sendika dayanışması… Bakınca her ikisi de hukuka ve insan haklarına uygun.
Aslı Perker: Öyle bir memlekette yaşıyoruz ki şu an hapislerimiz yazar dolu, ama bunlar kendi içlerinde gruplara ayrılıyorlar ve her birine biçilmiş suç farklı. İnsanın havsalası duruyor. Aynı zamanda görüyoruz ki gerçekten bütün meseleler iç içe geçmiş vaziyette. Çünkü aslında hepsine sebep olan problem aynı. İşin doğrusu hiçbirimizin buna karşı ne yapılabileceğini tam olarak bildiğimizi zannetmiyorum. Zira reflekslerimiz bir hukuk devleti olduğumuzu düşünerek gelişmiş, ama bir vatandaş olarak ben hukukun var olup olmadığından artık emin değilim.
‘Yeni kitabının son hali üzerinde çalışyoruz’
Aslı Erdoğan’ın içeride de yazmaya devam ettiğini biliyoruz. Yazı üretimi açısından cezaevi süreci kendisini nasıl etkiliyor?
Mehmet Said Aydın: Doğrusu içerideki yazma faaliyetine dair ayrıntılı bilgi sahibi olamıyoruz. Bize bir şey ulaştırması OHAL şartlarında imkânsız… OHAL’den ötürü sadece aile bireyleri görüşebiliyor mahkûmlarla. Gözaltı sürecinin hemen öncesinde “Artık Sessizlik Bile Senin Değil” isminde yeni deneme kitabı için ulaşmıştık Aslı’ya. Kitabın kâğıt çıkışlarını ulaştırabildik ama içeriden onun notlarını alamadık. Şimdilik kitabın son hali üzerine çalışıyoruz.
Uluslararası camianın bu iki yazara desteğini yeterli buluyor musunuz? Neler yapıldı şu ana kadar?
Aslı Tözeren: Aslı Erdoğan’ın tutuklanmasına ilk tepki veren ülke Fransa oldu. Patrick Deville bir dayanışma metni hazırlayarak, dünya çapında imzaya açtı. Bu metin dünyanın her tarafındaki edebiyatçılara, okurlara da bir çağrı niteliği taşıyordu. Geniş bir imzacı kitlesine ulaştı. Uluslararası PEN ve özellikle İngiltere PEN sürekli çağrılarla tutuklamaya karşı itirazlarını dile getirdiler. Uluslararası PEN Başkan Yardımcısı Eugene Schoulgin ve beraberindeki uluslararası heyet, Türkiye’ye gelerek özgürlük nöbetine katıldılar. Necmiye Alpay’ın da tutuklanmasıyla uluslararası kültür kamuoyu ikinci kez şoke oldu. Stockholm’de, Köln’de, Oslo’da, Zürih’te dayanışma ve okuma geceleri sürüyor. Farklı ülkelerden PEN’ler Aslı ve Necmiye’ye onursal üyelikler sunuyor.
’15 Kasım’da ödül töreni var’
İsveç PEN, Hapisteki Yazarlar Komitesi’nden Firat Ceweri, 2016 yılı Tucholsky Ödülü’nün Aslı Erdoğan’a verildiğini açıkladı. Bu ödülün anlamı nedir?
Aslı Tözeren: 1930’lı yılların başlarında Nazilerin baskısından kaçarak İsveç’e sığınan Alman yazar Tucholsky iltica talebinde bulunmuş, ancak İsveç hükümeti yazara siyasi sığınma hakkı vermemiş. Ardından Tucholsky 1935 yılında intihar etmiş. İsveç PEN uzun bir süredir düşünce özgürlüğünü onurlandırmak ve ödüllendirmek için baskı altındaki bir yazara Uluslararası Tucholsky Ödülü veriyor. Tucholsky Ödülü iki anlam taşıyor: Hem ödülün sunulduğu yazara, hem yazarın kendini baskı altında hissetmesine neden olan egemenlere, uluslararası kamuoyunun desteğinin yazarla birlikte olduğunu gösteriyor. 15 Kasım’da da ödül töreni var. Dileriz bir an evvel özgürlüğüne kavuşur ve ödülünü almaya İsveç’e gidebilir.
İki yazar için verilen mücadelenin sizce en önemli yanı nedir?
Anıl Mert Özsoy: Memleketin dört bir yanı kabuk bağlamaya gücü kalmamış yaralarla dolu. Bu yaraların merhemi biraz da ezilmekse, ki öyledir, Necmiye Alpay’ın dediği gibi barış aktivistleri Türkiye’nin siyahileridir.
Ilgın Sönmez: Gerek yazarlarımızın davalarına konu olan ve iktidar çevrelerini rahatsız edip mevcut tutuklamalara sebep olan sürecin, gerekse her iki kadın yazarımız için dışarıda verilen mücadelenin odağı ve vurgusu herkes için adalet, insan hakları üzerinden Kürt sorununa barış ve çözüm odaklı yaklaşmak, toplumsal barış ve düşünce özgürlüğüdür. Hapishanelerde 100’ün üzerinde gazeteci ve artan sayıda yazar mevcut. Bu da Türkiye Cumhuriyeti tarihinin en sıkıntılı dönemini idrak ettiğimizi gösteriyor. Düşünen, özgürlükçü, barış yanlısı kadın olmanın cezalandırıldığı, kadın kimliği üzerinden daha bir cüretkarca namzetleştirildiği anlamına geliyor. Bunu içimize sindirmiyoruz. Kararlılık ve devamlılık temel hedefimiz. Eylemler tutukluluk halleri sona erene ve dava süreçleri tamamlanana dek kesintisiz devam edecek.