Nereden nereye!…
Bırakın cevizlisini, bırakın fıstıklısını, fındıklı baklavayı bile hasretle anacağımızı kim söylerdi.
Nitekim, kilosu 19 liradan ilk boş baklava ürünleri de vitrine çıktı.
Yağ, un, şeker fiyatları ikiye katlamış. Ceviz, fıstık el yakıyor. Elektrik, doğal gaz, işçilik maliyetlerindeki fahiş artışı da ekleyin.
Cevizli, fıstıklı hakiki baklavanın kilosu 200 liradan başlıyor, ucuzu 100 liradan. Yanına yaklaşılamıyor, bu pahalılıkta herkesin harcı mı?
Tepsiyle almaya gücü yetmeyen, taneyle almaya başlamış. Onu da alamayana, boş baklava üretiyor esnaf. Yani az şerbetli hamur.
Bu Yeşilçam melodramının içine nasıl düştüğümüzü de anımsıyor musunuz?
Her şey, bir safsatayla başladı.
“Erdoğansız, AK Partisiz Türkiye istiyorlar” suçunu kim uydurduysa o başlattı.
Ondan sonra hiçbir şey, bir daha eskisi gibi olmadı.
Milleti boş baklavaya alıştırmaya, sıra işte böyle geldi.
“Simit yer, kuru ekmeğe talim ederiz” derken nihayet içsiz baklava da önümüze kondu.
Erdoğan yönetimini, AK Parti iktidarını desteklemeyi demokratik hak görürken aksini ihanet projesi gibi sunmak, kimseye yaramadı. Ne AK Parti’ye ne Erdoğan’a ne de Türkiye’ye.