Hukuk devleti, devletin bütün kurumlarının işlemlerinin ve eylemlerinin, önceden açıkça ilan edilmiş kurallara uygun biçimde gerçekleştirildiği bir devlettir. Bu yükümlülük en başta hükümetin omuzlarındadır. Hukuk devleti, yurttaşların hukuki güvenlik içinde olduğu bir yönetimdir.
Bu nedenle devletin bütün karar ve uygulamalarının yargı denetimine bağlı olması hukuk devletini tanımlamak için yetmez. Aynı zamanda yargının bu hukuki güvenliği verme kapasitesine sahip olması, yani her şeyden önce iktidardan bağımsız olması elzemdir.
Baskı, hukuk dışı uygulama veya zulüm olarak nitelenecek yaptırımlar karşısında yurttaşların haklarını koruyacak hukuki yollar kapalı ise veya büyük ölçüde etkisiz durumda iseler, rejimde münferit bir keyfilik değil, sistemli bir hukuk dışılık hâkim demektir.
Kendini bu keyfiliğin yarattığı baskı ve zulmün mağduru olarak gören birey ve toplulukların seslerini duyurma, mağduriyetlerini ifade etme yollarının olmaması veya yasaklanmış olması da sistemli bir hukuk dışılığın yürürlükte olduğunun şaşmaz göstergesidir.
Keyfi yönetime karşı yurttaşların ne yapabileceği yüzyıllardır tartışılan bir konudur. Yukarıda sayılan keyfi yönetim uygulamalarının yanında, temel hak ve özgürlüklerin sürekli daraltılmasına karşı yurttaş topluluklarının tepkilerini ifade etme, toplumun geri kalanıyla bunu paylaşma kanallarının kapalı olması veya bu hakkın kullanımının yeterli hukuki güvenceye sahip olmaması, direniş hakkını yaratır.