Çin’in küresel sistemin kuralları içerisindeki ekonomik büyümesi politik sistemini değişmek bir yana daha da pekiştirdi. Hatta Pekin bu durumu ‘Çin’e özgü yol’ olarak markalaştırıyor. Küreselcilerin düşündüklerinin aksine Çin ‘değişmek’ için ideolojik çizgisinden taviz verme ihtiyacı hissetmiyor. Bu bağlamda Çin hem bir yere kadar küreselcilerin, hem de Amerikan ulusçularının şiddetli tepkisiyle karşılaşıyor. Trump ise bu iki eğilim arasında gidip geliyor.
Çin’in yükselişinin ABD’de “Küreselciler” ve “Ulusalcılar” ayrışmasını tetiklediği bir gerçek. Bugün Çin ile ABD arasındaki gerilimin her karesine bu ayrışma damgasını vuruyor. Trump’ın Beyaz Sarayı’nda bu ayrışmanın yansımalarına daha önce sık sık değinmiştik. Öte yandan küresel sahnede iki ülke arasındaki gerilimin ‘yeni soğuk savaş’ olarak yorumlandığına da değinmiştik. Amerika’da “Soğuk Savaş” nitelemesi bugünlerde çok daha fazla zikrediliyor.