İran, Ayetullah Ruhullah Humeyni liderliğindeki 1979 İslam Devrimi’nden bu yana ABD’nin Ortadoğu’daki rakibi.

11 gündür süren İsrail-İran savaşında dün ABD, İran’ın önemli nükleer tesislerinden Fordo, Natanz ve İsfahan’ı ‘sığınak delici bombalarla’ vurarak savaşa dahil oldu. Böylece yıllar sonra ABD-İran gerginliği zirveye ulaştı.
İran, Humeyni liderliğindeki 1979 İslam Devrimi sonucunda Batı yanlısı Muhammed Rıza Pehlevi’nin devrilmesinden bu yana ABD’nin bölgedeki başdüşmanı. Nitekim iki ülke bugüne kadar İran’ın nükleer programından ABD’nin siyasi müdahalelerine kadar birçok konuda çatıştı.
İran’ı uzun süredir düşman gören İsrail, 13 Haziran’da ülkenin nükleer programını hedeflediğini söyleyerek 100 noktaya hava saldırısı düzenlemiş, üst düzey komutanları ve bilim insanlarının öldürmüştü. İsrail’in nükleer program iddiaları hala kanıtlanamadı ama, 22 Haziran’da ABD İran’a saldırarak savaşa dahil oldu.
İran Dışişleri Bakanı Seyed Abbas Arakçi ise diplomasi kapısının ‘şimdilik’ kapandığını ve ABD saldırısının ‘affedilemez’ olduğunu vurguladı.
Trump, 125 savaş uçağı ve 75 bombayla düzenlenen saldırıdan sonra İran’daki nükleer tesislerin ‘tamamen yok edildiğini’ iddia etti; fakat daha önce Al Jazeera’nın aktardığına göre bir yetkili, Fordo’nun ‘uzun süre önce boşaltıldığını ve dönüşü olmayan bir hasar almadığını’ söyledi.
Al Jazeera 1953’ten bugüne ABD-İran ilişkilerini derledi…

1953: ABD destekli darbe, Şah döndü
Seçimle başa gelen dönemin İran başbakanı Muhammed Musaddık, İngiliz-İran Petrol Şirketi’ni (Şimdi BP: British Petroleum) millileştirmek istedi. Ortak girişim şirketinin çoğunluk hissesini, 1900’lerin başında petrol keşfedildiğinden beri, İngiliz sömürge gücü kontrol ediyordu. Musaddık şirketi millileştirmesin diye ABD ve Britanya istihbaratı, İran ordusundaki bazı unsurların başbakanı devirmesine yardım ederek darbe yaptı. Yerine, Muhammed Rıza Pehlevi liderliğindeki Batı yanlısı monarşi getirildi. Pehlevi, 1979’daki İslam Devrimi’ne kadar tahtta kaldı.
1957: ‘Barış için Atomlar’ programı
Şah’ın hayali nükleer enerjiye sahip bir İran’dı. ABD ve diğer Batılı müttefiklerin desteğini de almıştı. Öyle ki iki ülke, dönemin ABD başkanı Dwight D. Eisenhower’ın ‘Barış için Atomlar’ programı kapsamında nükleer enerjinin sivil amaçlarla kullanımı için anlaşma imzaladı. Dahası, ABD 10 yıl sonra İran’a nükleer reaktör ve onu çalıştırmak için uranyum verdi. Nitekim bu nükleer işbirliği, bugünkü nükleer program tartışmasının temelini oluşturuyor. ABD-İran işbirliği, 1979 İran Devrimi’ne kadar sürdü.
1979: İslam devrimi
ABD-İran ilişkileri yolundaydı. Fakat İranlılar, Şah’ın otoriter yönetiminde baskı altında yaşıyor, Batı’nın İran üstündeki etkisine direniyordu. Gelgelelim 1978’de başlayan devrimci protestolar ülkeyi sarstı, Ocak 1979’da Şah’ın ülkeden kaçmasına yol açtı. Sürgündeki İslam alimi Ayetullah Ruhullah Humeyni ise yeni kurulan İslam Cumhuriyeti’ni yönetmek üzere ülkeye döndü.

1980: ABD diplomasiyi kesti
ABD sürgündeki Şah’ı kanser tedavisi için kabul edince İranlı öğrenciler, Tahran’daki ABD büyükelçiliğine baskın düzenleyerek 52 Amerikalıyı rehin aldı. Rehine krizi 444 gün sürdü. ABD İran’la diplomatik ilişkileri kesti, ülkeye yaptırım uyguladı. Şah, sürgünde öldü.
1980-88: ABD, Irak’ın işgaline destek verdi
Irak, Humeyni’nin ideolojisine karşı duran Saddam Hüseyin liderliğinde İran’ı işgal etti. ABD Irak’ı destekleyerek iki ülke arasındaki gerilimi artırdı. Savaş 1988’e kadar sürdü ve iki taraftan da binlerce insan öldü. Irak, İran’da kimyasal silah kullandı.
1984: İran, terörü destekleyen ülke ilan edildi
Dönemin ABD başkanı Ronald Reagan, Lübnan’daki bir dizi saldırının ardından İran’ı ‘terörü destekleyen ülke’ ilan etti. ABD, İsrail’in Lübnan’ı işgalinden sonra bu savaşa da sürüklenmişti. Öyle ki başkent Beyrut’taki bir askeri üsse düzenlenen saldırıda 241 Amerikan askeri öldü. İran’ın desteklediği Lübnanlı Şii hareketi Hizbullah, saldırının sorumlusu olarak gösterildi. Fakat daha sonra Reagan yönetimi, Hizbullah elindeki Amerikalı rehineleri serbest bıraksın diye İran’la gizliden gizliye görüştü. Gizli pazarlıkların ortaya çıkmasıyla patlak veren İran-Kontra skandalı Reagan için büyük bir siyasi krize dönüştü.
1988: İran uçağı düşürüldü
Körfez bölgesindeki savaşın ortasında bir ABD donanma gemisi İran sularını ihlal etti ve 8 Temmuz’da Dubai’ye giden sivil İran Hava Yolları uçağına (IR655) ateş açtı: 290 yolcu öldü. Bunun ‘yanlışlıkla’ yapıldığını iddia eden ABD, resmi olarak özür dilemedi ve sorumluluk üstlenmedi ama ailelere 61,8 milyon dolar tazminat ödedi.
1995: Yaptırımlar artırıldı
1995-96’da ABD, İran’a yaptırımları artırdı. Daha sonra dönemin ABD başkanı Bill Clinton, bir kararnameyle, ABD’li şirketlerin İran’la iş yapmasını yasakladı. Ayrıca ABD Kongresi, İran’ın enerji sektörüne yatırım yapan veya ülkeye gelişmiş silahlar satan yabancı kuruluşları cezalandıran bir yasa çıkardı.
2002: 11 Eylül saldırılarının ardından
ABD’deki 11 Eylül saldırılarının ardından dönemin ABD başkanı George W Bush, İran’ın Irak ve Kuzey Kore’yle birlikte ‘Şer Ekseni’nin parçası olduğunu söyledi. O dönem İran, Afganistan’daki Taliban ve El Kaide gibi ‘ortak düşmanlara’ karşı ABD’yle gizliden gizliye işbirliği yapıyordu. Fakat işbirliği bozuldu. 2022 sonunda uluslararası gözlemciler İran’da yüksek oranda zenginleştirilmiş uranyum tespit etti; ABD yeni yaptırımlar uyguladı.
2013: İran nükleer anlaşması
2013-2015 arasında dönemin ABD başkanı Barack Obama, İran’la üst düzey görüşmelere başladı. İran nihayet 2015’te Kapsamlı Ortak Eylem Planı (JCPOA) denilen nükleer anlaşmayı onayladı. Bu anlaşmayla İran’ın nükleer faaliyetlerini sınırlaması şartıyla ABD yaptırımlarının hafifletilmesi öngörüldü. Çin, Rusya, Fransa, Almanya, Britanya ve Avrupa Birliği de İran’ın uranyum zenginleştirme oranını yüzde 3,67 ile sınırlayan anlaşmanın taraflarıydı.
2018: Trump, nükleer anlaşmadan çekildi
Trump ilk başkanlık döneminde ABD’yi tek taraflı olarak nükleer anlaşmadan çekerek İran’a yeniden yaptırım uyguladı. Trump ve İsrail anlaşmayı yerden yere vuruyordu. İran da taahhüdünü geri çekti ve dilediği oranda zenginleştirilmiş uranyum üretmeye başladı.
2020: İran komutanına suikast
Trump’ın ilk başkanlık döneminde, ABD, İran Devrim Muhafızları’nın Kudüs Gücü’nün komutanı General Kasım Süleymani’yi Bağdat’ta düzenlediği bir insansız hava aracı saldırısıyla öldürdü. Bir yıl önce Trump yönetimi, Kudüs Gücü’nü ‘terör örgütü’ diye tanımlamıştı. İran ise misilleme yaparak Irak’taki ABD hedeflerine saldırdı.
2025: Tahran’a mektup
Trump martta İran’ın ruhani lideri Ayetullah Ali Hamaney’e bir mektup göndererek yeni bir nükleer anlaşma için müzakere teklif etti. Başta Hamaney teklifi reddetti ve ABD’nin İran’la müzakere etmek istemediğini, aksine, taleplerini dayattığını söyledi. Trump, ekibinin birkaç ziyaretinden sonra ‘anlaşmaya çok yaklaştığını’ öne sürerek İsrail’i saldırmaması konusunda uyardı. Tahran’ın açıklamaları da olumluydu, ama uranyum zenginleştirme hakkından vazgeçmeyeceğini açıkça ifade ediyordu. Müzakerelerdeki en büyük anlaşmazlık bu meseleydi. Fakat ABD ile İran’ın yapacağı altıncı müzakereden önce İsrail, İran’a hava saldırısı düzenledi ve savaşı başlattı.
2025: ABD saldırısı
ABD, İsrail’in güvenliğini işaret ederek İran’daki önemli nükleer tesisleri bombaladı.