
NAZLI PİŞKİN
@nazlipiskin
Birkaç yıl önce, kahve kokusunun kağıt kokusuna, tunç havan çınlamasının Tahmis Sokak’tan yükselen seslere karıştığı etkileyici bir ortamda, kahveden doğal mürekkep yapımı ve boyama atölyesine katılmıştım. Küratör, sosyal girişimci Birnur Temel Birtane’nin, toprak, tarımsal üretim, iklim krizi ve geleneksel sanat pratiklerimize dair etkileyici anlatımı eşliğinde kahveden doğal mürekkep yapmıştık. O atölyeden sonra mürekkebin ve renklerin büyülü dünyasında yeni bir kapı aralanmıştı önümde.
MILKist Sosyal Proje Merkezi kurucusu Birnur Temel Birtane, 2018’den beri Birleşmiş Milletler, Milli Eğitim Bakanlığı ve sivil toplum kuruluşlarıyla birlikte Türkiye’nin çeşitli yerlerinde, o bölgenin malzemeleriyle doğal mürekkep atölyeleri düzenliyor. Birnur hanım, atölyeler sırasında çiftçinin nerede ne ektiğini gözlemleyerek, coğrafi işaret alan ürünlerin neler olduğunu takip ederek toprağın sundukları üzerinden Türkiye’nin bir renk paletini çıkarmayı amaçlamış. Ne harika, değil mi? Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü, dört tarafı denizlerle çevrili bu coğrafya şu renklerle menevişli diyebilmek için şevkle çalışıyor.
Beş çiftçi, beş bitki, beş moda tasarımcısı
Mürekkep atölyeleri sırasında Birnur hanım, Türkiye’nin dört bir yanından pek çok çiftçiyle tanışma ve çalışma fırsatı bulmuş. Küçük ölçekli çiftçinin ekonomideki çok ciddi zorluklar, su krizi ve iklim felaketinin yarattığı stresle mücadelesine şahit olmuş. Bu çoklu krizden en çok etkilenen gruplardan biriyse kadın çiftçilerimiz. İşte ‘Yeryüzü Renkleri’ sergisinin fikrini buradan yola çıkarak oluşturmuş Birnur hanım. Yapı Kredi Sanat’ta devam eden ‘Yeryüzü Halleri’ sergisine paralel sergi olarak Yapı Kredi Bomonti Ada’da izleyiciyle buluşan ‘Yeryüzü Renkleri’ sergisinde, beş kadın çiftçi ve beş kadın moda tasarımcının doğadan ilhamla ve işbirliği yaparak ürettiği 27 eser sergileniyor.

Türkiye, farklı coğrafi koşullar sayesinde farklı bitki örtüsü olan, çeşitli ürünlerin tarımına imkân tanıyan bir ülke. Toprak, su ve gıda vazgeçilmelerimiz. Tarım ve tekstil ise su kullanımının en yüksek olduğu alanlardan. Çiftçilerinin yetiştirdiği gıda geleneksel olarak hem bizi beslemiş hem de çok çeşitli zanaata malzeme olmuş. Tarımsal ürünlerden elde edilen doğal boyar maddeler, geleneksel tekstil malzemeleri imâlatında kullanılagelmiş.
Bu temeller üzerinde gelişen ‘Yeryüzü Renkleri’ sergisi fikri, ziraat ve zanaatkâr usulde tekstil ürünleri üretiminin bu topraklardaki köklü geçmişini hatırlatıp izleyiciyi sürdürülebilirliğin çeşitli bileşenlerine dair düşünmeye sevk ediyor.

Küratör Birnur Temel Birtane, sergiye dair şunları söylüyor: “Su kaynaklarını bugün en fazla kullanan sektörler tarım ve tekstil. Bu nedenle ortak bir üretim alanı yaratmak amacıyla beş tasarımcıyla çalıştık. Tasarımcıların da arka planlarında kırsal alandaki kadınların güçlenmesi, istihdam yaratılması, el işlerinin koleksiyonlara dahil edilmesi gibi köklü bir geçmişi var.”
Sergiyi bir sosyal tasarım sergisi olarak tanımlamak yerinde olur.
Nar, mor soğan, ısırgan, dut yaprağı, ceviz

Sergide beş kadın çiftçinin sağladığı beş üründen elde edilen doğal mürekkeplerle boyanan kumaşlar beş moda tasarımcısının giysi tasarımlarında kullanılmış. Bu sergi kapsamında, çiftçilerin sunduğu tarımsal atıklardan elde edilen boyar maddeler kullanılarak hem kumaş boyamaları yapılmış hem de söz konusu giysilerin tasarım süreci, yine aynı boyar maddelerden elde edilen doğal mürekkeplerle çizilen eskizlerle aktarılmış.
Sergideki tasarımcılara destek veren çiftçiler; Ayşe Güneş, Emel Duman, Havva Değirmenci, Nermin Çerçil ve Nurşan Güneş. Sergideki tasarımcılar ise Arzu Kaprol, Başak Cankeş, Gül Ağış, Simay Bülbül ve Zeynep Tosun.
Sergiye konu tarım ürünleri neler derseniz, Karadeniz’den ısırgan otu, Marmara’dan mor soğan, Akdeniz’den dut yaprağı, Güneydoğu Anadolu’dan ise ceviz ve nar kabuğu.

Sergide boyar madde olarak bu ürünlerin seçilme nedeni, ürünler işlenirken çok yüksek hacimde atık çıkması. Örneğin nar ekşisi, nar sosu yapıldıktan sonra kilolarca, çuvallarca nar kabuğu kalıyor ya da mor soğan hasat edildikten sonra yerler kabuklarıyla kaplanıyor. Bu ürünlerin atıkları doğal boyar madde ve mürekkep yapımında kullanılarak gıda olarak kullanılmayan kısımlarını başka bir sektör için malzemeye dönüştüren geleneğe saygı duruşu niteliğindeki ‘Yeryüzü Renkleri’ sergisi, sürdürülebilirliği tarım, tekstil su ve zanaatlar perspektifinden hatırlatılıyor.

Çiftçiler, bitkiler, tasarımcılar eşleşince…
Sergideki çiftçi, bitki, tasarımcı eşleşmeleri ülkenin dört bir yanından bir olunursa neler yapılabileceğine örnek oluşturması bakımından beni çok heyecanlandırdı. Çiftçi-tasarımcı-ürün eşlemesi şöyle: Havva Değirmenci-Zeynep Tosun, mor soğan; Nurşan Güneş-Başak Cankeş nar kabuğu; Emel Duman-Arzu Kaprol dut yaprağı; Nermin Çerçil-Simay Bülbül ısırgan; Ayşe Güneş-Gül Ağış ceviz.

Ceviz çiftçisi Ayşe Güneş’in cevizlerinin kabuğundan elde edilen doğal mürekkep, Gül Ağış’ın tasarımında kullanılmış.
Hatay’da barış ipeği ya da şiddetsiz ipek adıyla bilinen yöntemle 2018-2019’dan beri ipek üreten Emel Duman’ın ürettiği ipek ve ayrıca keten kumaş, bölgenin dut ağaçlarının yapraklarından elde edilen mürekkeple boyanıp geleneksel yöntemleri ve ipekçiliği yaşatmaya gayret eden tasarımcı Arzu Kaprol’un tasarımının malzemesini oluşturmuş.
Mardin’de Dara antik kentinde nar yetiştiren Nurşan Güneş’in narlarının kabuklarından elde edilen boyar madde, tasarımcı Başak Cankeş’in büstiyer kalıpçısından terziye başka zanakârların ve kaligrafi sanatçısı Saim Yeşildağ’ın katkılarıyla izleyiciyle buluşan ‘Persephone’nin Elbisesi’ adlı tasarımına renk olmuş.

İnce kabuklu mor soğan, Balıkesir’in Kapıdağ Yarımadası’nın önemli ürünlerinden. Erdek bölgesinin kumlu topraklarında yetişen ve coğrafi işaretle tescillenmiş bu soğan çeşidinin kabuklarına dokunmak bile elimizi boyar. Öyle kuvvetli bir boyar madde!
Mor soğanın kabuğundan elde edilen antosiyanin ekstraktı bilhassa yün boyamada ve dokumacılıkta kullanılıyor.
Kapıdağ Yarımadası’nda 33 yıldır mor soğan tarımı yapan Havva Değirmenci, “Ne zamanki insan her şeyi dışarıdan almaya başladı, problem de başladı. Kendi kendimize yetiştirmeyi unuttuk. Hazır istedik, hazır talep ettik ve ekip biçmekten uzaklaştık. Ben, çiftçiyim ve köylüyüm derken gurur duyuyorum. Baksanıza çöpü bile değerli bir mahsulü ekip biçiyorum” diyor.
Mor soğan kabuklarının kuru hali, doğal boyama ustası Mustafa Genç tarafından kumaşa uygulanarak tasarımcı Zeynep Tosun’un giysi tasarımı için hazırlanmış.

Gelelim Karadeniz’e; Giresun’un Esentepe köyünden fındık üreticisi Nermin Çerçil, fındık bahçesindeki ısırganlarıyla sergiye katkıda bulunmuş. Nermin Çerçil’in yetiştirdiği hammaddeyle boyanan kumaşlar, Simay Bülbül’ün tasarımlarında vücut bulmuş.
Bülbül, bu ekolojik ve sosyal işbirliği için şu yorumu yapmış: “Bu yolculuktaki en kıymetli yoldaşlarım hep Anadolu’nun dört bir köşesindeki kadınlar oldu. Ne kadar özümüze dönersek, ne kadar çevresel değerlerimize sahip çıkarsak, o kadar kıymetli bir hayat yaşayacağız.”

Toprak, su, ziraat ve zanaat birleşince
Birnur Temel Birtane, çiftçilerin sadece gıdaya değil söz konusu gıda atıklarından elde edilen doğal boyar maddeler olduğunda kültür ve sanata da yön verdiğini belirtiyor. Ayrıca hasattan boyaya ulaşım süreci de uzun ve meşakkatli. ‘Yeryüzü Renkleri’ sergisi işte bu yüzden sürece odaklanan, amacı süreci hatırlatmak olan bir sergi. “Çünkü emek sadece bizim gördüğümüzden ibaret değil” diyor Birnur hanım.

Isırgan, mor soğan kabuğu, dut yaprağı, ceviz kabuğu ve nar kabuğu gibi boyar maddeler, tekstilin başlangıcı ve sürdürülmesi için yüzey ve renk olarak kullanılan toprağın vazgeçilmezliğini kanıtlıyor. Bu birliktelik, toprak kaybedildikçe yalnızca gıdamızı değil, kültürümüzü ve renklerimizi de kaybedeceğimizi gösteriyor; ziraat ve zanaatın yüzyıllardır işbirliği içinde olduğunu hatırlamak için bizi harekete çağırıyor.
Yapı Kredi Step’in destekleriyle hayata geçen sergi, dünya üzerinde ihtiyacımız olan değişim için atacağımız adımların birbiriyle bağlantısını ve birbirine olan etkisini göstermeyi amaçlıyor.

‘Yeryüzü Renkleri’ sergisi, 12 Şubat 2025’e kadar pazar ve pazartesi günleri hariç, 11:00-19:00 saatleri arasında Yapı Kredi Bomonti Ada’da ziyaret edilebilir. Toprağa, suya, mahsüle, renklere, emeğe, tasarıma saygı duruşu niteliğindeki bu sergi, üretim süreçlerine dair bakışınızı tazeleyecektir.
Hayatımızdan renkler hiç eksilmesin!