SANEM GÜVEN
75 yaş üstü eski tüfekler ortalığı kasıp kavurmaya devam ediyor. Duayenlerin filmi ‘The Irishman’in yankıları sürerken, bu kez müzik dünyasının büyük ustası Paul McCartney’den haber geldi. The Beatles eski üyesi 77 yaşındaki McCartney, ‘It’s A Wonderful Life’ filminden uyarlanacak müzikal için beste yapacağını açıkladı. Usta sanatçı, ilk kez bir sahne müzikali için çalışacağını, şarkı sözlerini Lee Hall ile birlikte yazacaklarını ve müzikalin 2020 yılı sonuna doğru sahneleneceğini söyledi.

Biz de hazır yılbaşı yaklaşırken, tam bir yılbaşı klasiği olan bu unutulmaz filmin detaylarını sizler için derledik.
1946 yapımı ‘It’s A Wonderful Life’, yıldızlı bir gecede başlıyor. Gökyüzündeki seslerini dinlediğimizde anlıyoruz ki, George Bailey intihar etmek üzeredir ve bütün kasaba onun için dua etmektedir. “Tanrım, George Bailey’e yardım et”, “Tanrım o iyi bir adam, onu kurtar.”
Bu kadar duaya kayıtsız kalamayan ‘yukarısı’, ikinci sınıf melek Clarence’ı sorunu çözmesi için dünyaya gönderir. Clarence, dünyaya inmeden önce George’un hayatındaki önemli olayları, onu intiharın eşiğine getiren felaketi tüm detaylarıyla öğrenir. Çünkü George Bailey’e yardım edebilirse kanatlarını kazanacak, sınıf atlayacaktır.

George ise hiç doğmamış olmayı dileyecek kadar çaresizdir. Clarence, bu nazik, yardımsever ve cömert adama yardım etmenin yolunu, yine onun yardımıyla bulacak, George’a, onun hiç doğmamış olduğu bir dünyada, kasabasının nasıl olacağını ve sevdiklerinin başına neler geleceğini gösterecektir.
Mini hikayeden sinema klasiğine
Aslında filmin çekilme hikayesi mucizelerle örülüdür: Philip Van Doren Stern, 1939’da yazmaya başladığı ‘The Greatest Gift’ isimli kısa hikayesini 1943 yılında tamamlar. 21 sayfalık hikayesine yayıncı bulamayınca 200 kopya hazırlayıp tatil tebriği olarak çeşitli adreslere gönderir.
Bu kopyalardan biri yapımcı David Hempstead’in eline geçer, o da 10 bin dolar ödeyerek satın aldığı hikayenin haklarını yönetmen Frank Capra’ya satar. Böylece bir sinema klasiği ve bir yılbaşı ritüeli doğar. Ancak hemen değil… Çünkü film vizyona ilk girdiğinde, Capra’nın sadık seyircisi tarafından yadırganacak ve -eleştirmenlerce beğenilmiş olmasına rağmen- gişede başarısız olacaktır.

Filmin bugünkü ününe ulaşması telif hakkının ortadan kalkması, dolayısıyla filmin her yılbaşı gecesi televizyonda yayınlanmasından sonra gerçekleşir.
FBI’a rapor yazdıran film
O yıllar soğuk savaş yıllarıdır, Amerika’da komünizm korkusu hakimdir. FBI Los Angeles saha ofisi, 1942’den 1958’e kadar komünizm propagandası yapıldığından şüphelendiği 200’den fazla filmi incelemiştir.
Senaristlerinin ‘tanınan komünistler’ olması nedeniyle ‘It’s A Wonderful Life’ da FBI radarına girer. Filmi inceleyen bir FBI ajanı, ‘kötü adam bankacı Potter karakterinin bilerek kötü gösterildiğini, zenginlerin, kredilerin ve bankaların olumsuz propogandasının yapıldığını’ belirten bir rapor hazırlar. Ancak yine de filmin gösterilmesine izin verilir, soruşturma açılmaz.
Siyah beyaz bir filme adanan tek müze – It’s a Wonderful Life Müzesi
Filmdeki Bedford Falls kasabasına ilham olan kasaba, batı New York’ta bulunan Seneca Falls kasabasıdır. Burada 2010 yılı Aralık ayında filmin adına bir müze açılmıştır. Oyuncuların hayat hikayeleri, filmin hikayesi ve filmden çeşitli enstantanelerin yeraldığı bu müze, her yıl aralık ayında ‘Noel Ruhu’nu hissetmek isteyenlerin akınına uğramaktadır.
Hakkında neler söylendi?
Bizde de ‘Şahane Hayat’ adıyla gösterilen film için bugüne kadar o kadar çok şey yazılmış ve söylenmiştir ki, bazılarını okuyunca “Bu eleştirileri yazanlar acaba aynı filmi mi izlediler” diye düşünmeden edemezsiniz. Mesela, 1947 yılında ‘komünizm propagandası yapmakla suçlanan’ film, son zamanlarda ‘hayırsever bir özel sektörü destekleyen, şefkatli bir kapitalizm güzellemesi’ olarak kodlanmakta ve eleştirilmektedir. Bazı yazarlar, filmin insanın içindeki iyilikten çok, sıradan insanın bencilliğini ve kötüye eğilimini anlattığını iddia etmektedir.

Film hakkındaki zıt görüşler bunlarla da kalmaz. Birmingham Şehir Üniversitesi Kriminoloji Profesörü David Wilson “Dini referansları neredeyse yok ama izleyebileceğiniz en hümanist film” yorumunu yaparken, HristiyanPostası’ndan Anne Morse ise şöyle yazmıştır: “İsa’nın sözlerinin muhteşem bir sinema tasviri: Bütün dünyayı kazanırken kendi ruhunu kaybetmesi insana ne yarar sağlar?”
Neden mutlaka izlemelisiniz?
Eğer hala izlemediyseniz, hayata dair pek çok soru ve cevap bulabileceğiniz bu filmi yılbaşından önce mutlaka izleyin. Her bir insanın kaderinin nasıl birbirine bağlı olduğunu, hayatın ne kadar değerli ve şahane olduğunu, insanoğlunun içindeki iyilik ve kötülük potansiyelini göreceksiniz. İçiniz buruk bir mutlulukla dolacak.
Yine de uyaralım, film bittikten sonra şu soru peşinizi bırakmayacak: Sevdiğim insanlar için hayallerimi ve yaşam amacımı feda eder miyim?
Sonuç olarak George Bailey’nin hikayesi size hem mutluluk hem de hüzün vaat ediyor; ama unutulmaz bir film izleyeceğiniz konusunda hiç şüpheniz olmasın.