MESUDE ERŞAN
@mesudersan
Bipolar bozukluk psikiyatrinin en gizemli hastalıklarından biri. Her 100 kişiden iki-üç kişide görülüyor, beyin kimyasallarının dengesi ve iletimindeki sorunlardan kaynaklanıyor. Hastalar iki duygusal uç arasında savrulur ve mücadele ederken, doğru tedaviye ulaşmak zaman alıyor.

İşini kaybetme korkusuyla gerçek adını vermeyen, her gün ölen ve küllerinden yeniden doğan Anka kuşunu mahlas olarak kullanmamızı isteyen 32 yaşındaki bipolar hastası bunlardan biri. 2010’da hastalanan Anka’nın ailesi, sorununun bir ‘musallat’tan kaynaklandığını düşündüğü için başında Kuran okutmuş ve tesbih çektirmiş.
Anka, şöyle anlatıyor: “Tüm akrabalarım bana musallat olan şeyi kovmamı öğütleyip dururdu. Birçok kez kendini hoca olarak tanıtan kişilere dua okutulmaya, muska almaya ya da benzer ritüelleri yerine getirmek üzere götürüldüm. Ve ben o zaman manik ataktaydım. Manik atağın etkisindeyken maalesef söylenenlere inanıyordum.”
Bipolar bozukluk (eski adı manik depresif hastalık), tedavi edilebiliyor. Şimdi 32 yaşında olan Anka’nın tanısı 2010 yılında kondu. Yıllar süren kabullenme, mücadele ve tedavi süreçlerinden sonra hastalığı kontrol altına alınmış. Halen avukat olan Anka, “Mental hastalıklar tuhaf karşılanıyor. Böbrek, karaciğer ya da skolyoz hastalıkları gibi görülmüyor ve anlayış gösterilmiyor” diyor. Kovulma korkusu nedeniyle işyerinden hastalığını gizleyen Anka, aynı nedenle fotoğraf çektirmeyi de kabul etmedi.
En büyük sorununun ‘anlaşılamamak’ olduğunu söyleyen Anka’ya bipoları sorduk, o anlattı:
Bipolar bozukluk nasıl başladı?
Her şey diğer iki ev arkadaşımla yaşadığım bazı gerginliklerle başladı. İkisi de Erasmus’a başvurmuş ve kabul edilmişti. Yurt dışına gidecekleri için evde yalnız kalacaktım. Bu şartlarda kira ve faturalarımı karşılama şansım yoktu. Ancak bunun yanında beni derinden etkileyen ikinci şey arkadaşlarım tarafından terk edilmek olmuştu. Terk edilmek diyorum, zira yaşadığımız eve ne olacağı konusunda fikir ayrılıkları yaşamıştık. Bu fikir ayrılıkları beni yalnız hissettirmişti. Yıllar sonra anlayabiliyorum ki terk edilmek benim en büyük korkularımdanmış ve bu korkuyla karşılaşmak benim için çok kolay olmamıştı. Onlarla Amerika’da bir dil programında tanışmıştım. Türkiye’ye döndükten sonra birlikte eve çıkmıştık. Yanlış olsa da insan o yaşlarda arkadaşlarını çok önemli bir yere koyabiliyor. Bu da doğal olarak benim için baş etmekte zorlandığım bir stres kaynağı haline geldi. Çok gergindim. Bu gerginlik ilişkime de yansıdı. Ve bir buçuk senedir birlikte olduğum erkek arkadaşım benden ayrıldı. Bununla beraber mani belirtileri göstermeye başladım. Ancak hastalığı o zamanlar tanımadığım için bunun ne anlama geldiğini bilmiyordum.
Hangi belirtiler dikkat çekiciydi?
Gerginlik artmaya devam etti. Günde yalnızca bir-iki saat uyuyabiliyordum. Beynim durmadan çalışıyordu. Ev arkadaşlarımla ilgili, erkek arkadaşımla ilgili, kötüye giden okul hayatımla ilgili vs. sabaha kadar düşünmekten uyuyamıyordum. Bu başlangıcın hemen öncesinde bir depresyon yaşadığım için birçok dersimden kalmıştım. Ama o zamanlar olanlara bir anlam veremiyordum. Sonunda kendimden korktuğum o an yaşandı. Bir gün evde yalnızken bir şey benle konuşmaya başladı. Bu ses değil ya da bir görüntü yoktu. Ancak kafamın içindeydi ve beni kendine inandırmıştı.
Kafanızın içindeki ses ne söylüyordu?
Bana zamanın geldiğini, benim buraya ait olmadığımı, beni yanlarına alacaklarını söyledi. Ama herkes öldüğümü sanacaktı. Yani bu bir intihar çağrısıydı. Manideydim ancak farkında değildim. Ve hastalık o kadar yükselmişti ki ölmek istiyordum. Tüm o stres, uykusuzluk, ayrılık acısı sona erecekti. Ben durumu psikoloji okuyan ev arkadaşıma açıkladım. Ve bana bir psikiyatr bulmasını rica ettim. Doktor beni gördü ve uyumam için ilaçlar verdi. Ailem geldi ve beni evimize götürdü. Yani en son ailemin haberi oldu. Bir süre bu ilaçları kullandıktan sonra İstanbul’a sınavlarımı vermek için döndüm. Ancak başarılı olamadım. Ailemin yanına tekrar döndüğümde tamamen bitmiş bir haldeydim. Başarılı okul hayatım bitmişti. Sınavlarda sinir krizi geçiriyordum. Mükemmelliyetçi bir yapım olması da benim için işleri zorlaştırmıştı. Derin bir depresyona girdim. Bursa’da bir devlet hastanesinde doktor teşhisi koydu: Bipolar (manik depresif)
‘Yıllarca ilaçları kullanmayı reddettim‘
Tanınızdan önce bipoların ne olduğunu biliyor muydunuz? Duymuş muydunuz?
Hayır hiçbir fikrim yoktu. Ancak Marilyn Monroe’yu çok severdim. Onun da bir rahatsızlığı olduğunu duymuştum. Ancak manik depresif olduğunu sonra öğrendim.
Kabullenmek zor oldu mu?
Kabullenmek benim için zordu. Yıllarca ilaçları kullanmayı reddettim. Düzenli bir tedavi almadığınızda da duygu durumunuzun düzene girmesi imkansızlaşıyor. Bu süreçte en büyük faydayı psikolog desteğinden aldım. Bir de ‘Neden ben?’ sorusunu sormaktan vazgeçmem gerektiğini anladığımda yol almaya başladım. Bu hastalık çok bakım ve denetim isteyen bir hastalık. Hastalığı kabul etmediğiniz sürece kontrol etmeniz mümkün değil. Hastalıkla itiştikçe kontrol bir o kadar zorlaşıyor.

Hastaneye yatmanız gerekti mi? Evden mi takip edildiniz hep?
Üniversite bitene kadar doktorlar yatmamı istese de ailem avukat olmamı engeller diye izin vermedi. Mezuniyet sonrası daha zorlu bir sürece girdim. İş bulmak, çalışmak, başarı gibi kaygılar yaşadım. Ağır bir depresyona girdim ve maalesef artık kendime zarar verme planları yapmaya başladım. Doktora gidip ‘Ben intihar etmeyi düşünüyorum. Beni yatırır mısınız?’ diyerek ağladığımı hatırlıyorum. Bu hastalık sizi iki yöne de savurabiliyor. Ve maalesef iki ucun da sonunda intihar düşüncesi var. O yüzden bir bipoların tedavisi çok önemli. Hastaneye başka yatışlarım da oldu. Hatta gerekirse yatabilirim. Zira hastalıkla ilgili birçok şeyi yatışlarımda tanıştığım uzman doktorlardan öğrendim.
Eğitim hayatınız nasıl etkilendi?
Eğitim hayatım kökünden sarsıldı. Üniversiteyi tam burslu kazandım. Üniversiteye yerleştirme sınavında Türkiye çapında ilk 2000’e girdiğim için bu bursa hak kazandım. Amerika’da bir yıl dil eğitimi aldım. Ancak hastalıktan sonra bitmiş bir haldeydim, çünkü başarılı değildim. Bırakın derslerimi vermeyi, sınavlara bile giremiyordum. Çünkü sınav anında sinir krizi geçiriyordum. Sinir krizlerinden korktuğum için sınavlara giremiyordum. Kendimi zorlayıp girdiğimde ise sınavın ortasında ağlamaya başlıyordum.
Arkadaşlarınızla ilişkinize yansıdı mı?
Depresyon zamanlarında ben odama kapanırdım. Bu zamanlarda telefonları da açamazdım. Arkadaşlarım bu değişimi anlayamazdı. Dolayısıyla beni dengesizlikle suçlayarak benden uzaklaşırlardı. Sosyalliğimizi etkiliyor. Birçok arkadaşımla bu dönemlerde koptuk. Git gide yalnızlaşıyorsunuz. Oysa sosyalleşmeye çok ihtiyacınız oluyor. Arkadaşlarla görüşmek ve iletişimde kalmak da tedavinin bir parçası. Maalesef depresif dönem bu durumu zorlaştırıyor. Tekrar arkadaşlarımın yanına dönmek bana her zaman iyi gelmiştir.
Aileniz destekleyici miydi?
Ailemin bana destek olduğu günlerde oldu. Ancak olmadığı günler de geldi. Aile konusunda çoğu kişinin aksine dürüst davranacağım. Çünkü bunu duymaya ihtiyacı olan bipolarlar olduğunu biliyorum. Ailelerle ilgili talihsiz örneklere yatışlarımda da rastladım. Bipolar yakını olmak kolay bir şey değildir. Çünkü bipolar olmak kolay değil. Ancak bu süreçte bilinçsiz aile bireyleri, bipoları daha da yoruyor. Ailem en büyük hatayı bana bir şeyin musallat olduğunu düşünerek yaptı. İlk hasta olduğumda başımda Kuran okunduğunu, tesbihler çekildiğini hatırlıyorum. Tüm akrabalarım bana musallat olan şeyi kovmamı öğütleyip dururdu. Birçok kez kendini hoca olarak tanıtan kişilere dua okutulmaya, muska almaya ya da benzer ritüelleri yerine getirmek üzere götürüldüm. Ve ben o zaman manik ataktaydım. Manik atağın etkisindeyken maalesef söylenenlere inanıyordum. Gerçekten bana bir şeyin musallat olduğunu ve o şeyle konuştuğumu sandım. Çok korktum. Bunun etkilerini yıllarca üstümden atamadım.
Ailelerin eğitim alması gerekiyor
Ancak bu musallat hikayesine körü körüne inanmadım. Kendi kendime araştırmaya ve okumaya devam ettim. Özellikle yatışlarımda bana destek olan psikiyatri uzmanları sayesinde çok şey öğrendim. Bu hastalığın şeker hastalığından farkı olmadığını; kontrol edebileceğimi öğrendim.
Bipolar yakını olmak eğitim almayı gerektirir. Ailem bu eğitimi reddetti. Yıllarca süren ataklar ve etkilerini benimle beraber yaşadılar. Bir süre sonra beni şımarıklıkla suçlamaya başladılar. Özel günlerde hastalanmam onları rahatsız etti. Ve karşıma dikilen kardeşim bu hastalıktan bıktığını da söyledi. Hep merak ettiğim bir şey var benim yerimde olsalar ne yaparlardı acaba? Ben bu durumdan çok yara aldım. Çocukluğumdan beri farklı olarak tanımlanan bir çocuktum. Hep anlaşılmayı özledim. Ama beni en yakınımdakiler dahi anlayamadı.
Hukuk fakültesi zor bir bölüm. Eğitim sırasında ataklarınız oldu mu?
Birçok kez atak geçirdim. Bazen depresyon atağı bazen manik atak. Her şeyden önce bir türlü hasta beni kabullenemiyordum. Eskiden ne kadar başarılı olduğumu düşünüp duruyordum. Bu hastalık gelmeseydi başarısız olmayacaktım diye sayıklayıp duruyordum. Ama ‘Neden ben?’ demekten vazgeçmek zorunda olduğumu fark ettim. İşte o zaman bir psikoloğun kapısını çaldım. Denemeye başladım. Bir süre sonra sınavlarda geçirdiğim sinir krizleri son buldu. Çoğu bipoların üniversitede tanı aldığını ve eğitim hayatını devam ettiremediğini biliyorum. Bu durum iş hayatı için de çok zorlayıcı olmalı. Fiziki bir hastalık nedeniyle (örneğin böbrek hastalığı) okulunuzu tamamlayamazsanız insanlar size hak veriyorlar. Ancak mental bir hastalık yüzünden bir şeylerde başarısız olmak tuhaf karşılanıyor. Bu hastalıkla beraber hukuk fakültesini bitirmek beni oldukça zorladı. Ancak bitirmiş olmak çok büyük bir mutluluk veriyor.
Nasıl bir hastalık, yönetilmesi kolay mı?
Çok bakım isteyen bir hastalık. Uykularınız düzenli olmalı, ilaçlarınız titizlikle düzenlenmeli dolayısıyla doktor kontrolleri çok önemli bununla beraber ilaç kullandığınız için alkol almamalısınız. Düzenli bir hayatınız olmalı. Egzersiz yapmalı, sosyalleşmeli ve dengeli beslenmelisiniz. Ruh hali tüm bunların dengeli olmasına bağlı. Ben alkolü bırakmakta çok zorlandım. Tanı konulduğunda çok gençtim ve içki içmekten başkalarına göre oldukça fazla keyif alırdım. Hatta yıllarca ilaçları düzensiz kullanmanın yanında içki de kullandım. Hastalığıma etkisinin ne kadar olumsuz olduğunu ancak bugün anlayabiliyorum. Ayrıca biraz daha düzene girmekle beraber doktorumun kontrolünde haftada bir kadeh içme şansım olduğunu öğrendim. Egzersiz yapmayı, düzenli beslenmeyi hala oturtamadım. Ama elimden geldiğince geliştirmeye çalışıyorum.
Etrafınızdaki insanların ne kadarı hastalığı biliyor?
Ailem ve arkadaşlarım dışında kimse bilmiyor. Maalesef çalışma hayatım için gizli tutmam gerekiyor.
Biriyle yakınlaşsanız söyler misiniz?
Yakın hissettiğim kişilere açıklıyorum. Ancak bazen ne tepki vereceklerini kestiremediğimden çekindiğim ve gizlediğim oluyor.
‘Söylemek istiyorum ama korkuyorum‘
İş yerinizde kimseye söylediniz mi?
Söylemeyi çok istiyorum. Hatta tanı koyulduğundan beri bunu politik bir amaç edinmiştim. Ancak iş hayatına girdikten sonra saklamak zorunda olduğumu fark ettim. Zira bipolar olduğumu öğrenen işveren avukatlar benle çalışmak istemediklerini söylediler. Hatta kendisinden bipolar olduğumu gizlediğim işveren bir avukatın bipolar müvekkiliyle nasıl dalga geçtiğini bir türlü unutamıyorum. İlk kez çalışmaya başlamıştım. Stajyer avukatlık yapıyordum. Adli yardımdan gelen bir müvekkil bipolar hastası olduğunu çocuklarının velayetini istediğini açıklamıştı. Görüşmeden sonra avukat hanımla ofise döndük. Bipolar müvekkilin bakışları, gülüşü, tipi hakkında dalga geçmeye başladılar. İlk duyduğumda ne yapacağımı şaşırdım. Devamında bipolarların çocuk sahibi olmasının yasaklanması gerektiğini söylediler. Dayanamayıp sert çıkıştım. Ancak korkumdan bipolar olduğumu söyleyemedim. Bu olayın üstüne bir süre geçtikten sonra rahatsızlık duyduğum için o işten ayrılmak zorunda kaldım. Bir başka patron avukata ise manik atak geçirdiğimi, bipolar olduğumu, raporum bitince işime döneceğimi açıkladım. Kendisi işime son verdi. Bunun gibi örnekler bunu açıklamama izin vermiyor maalesef.
Pek çok psikiyatrik hastalıkta olduğu gibi bipolarda da damgalanma sorunu var mı? Siz nasıl hissediyorsunuz?
Tabi ki var. En çok rahatsızlık duyduğum şeylerden birisi de bu konu. Zira benimle tanışan ve bipolar olduğumu paylaştığım her insan çevresindeki ya da duyduğu bir bipoları bana örnek olarak gösteriyor. ‘Aaa o intihar etmişti’, ‘O sürekli gergindi’, ‘Aaaa sen hiç bipolara benzemiyorsun’. Bunları yüzüme söylüyorlar. ‘Normal’ gözüktüğüm için bipolara benzemediğimi iddia ediyorlar. Kabul etmesi zor ama toplum olarak rahatsız edici bir düşünce yapımız var.
Hastalığın iki ucunda neler oluyor?
Arada stabil olduğunuz ya da depresyona ya da maniye çok yaklaştığınız zamanlar oluyor. En kötüsü manik atak geçirmediğiniz ancak hipomanide olduğunuz ya da depresif atak geçirmediğiniz ama depresif hissettiğiniz zamanlar.
‘Bizi damgalamayın‘
Bazı kriminal olaylarda, failler için bipolar, şizofreni ya da başka psikiyatrik hastalıklarla ilgili yakıştırmaları yapılıyor. Bu size ne hissettiriyor?
Bu haberler damgalanmayı arttırıyor. Hastaneye yatışlarımda şizofren ve bipolar birçok hastayla tanıştım. Hepsi kendilerini normal olarak adlandıran insanlar gibi sıradan bir hayat sürmekteydi. Ancak beyin yapıları hayatlarına devam etmelerine izin vermediği için kendilerini dört duvar arasına kapatıp, tedavi olmaya çalışıyorlardı. Zira psikiyatri kliniğinde dışarı çıkmanız yasaktır. Bu insanların dertleri zaten boylarını aşmış olmasına rağmen bir de saçma haberlerdeki ithamlarla boğuşuyorlar. Bir bipoların birine zarar verme olasılığı herhangi bir insanın birine zarar verme olasılığı ile aynıdır. Zira bir suçun işlenmesinde hastalığın etkilerinin kanıtlanması da ayrı bir ispat konusudur. Ve bu konuda çok ağır kriterler uygulanıyor.
Benzeri haberleri şizofrenler adına da bipolarlar adına da hicap verici buluyorum, damgalanmaya sebep oluyor.
‘Depresyona girdiğimizde ne yapacaklarını şaşırıyorlar‘
Bipoların sorunları nedir? Yakınlarınız, arkadaşlarınız, iş yerlerinden ne bekliyorsunuz?
Benim en büyük sorunum anlaşılmamak. Tek istediğim ve beklediğim şey anlayış. Zira bir insan bir bipoların neler yaşadığını ve neler hissettiğini bilmeyebilir. Hayatında hiç bir bipolarla karşılaşmamış olabilir. Ancak bunu anlamaya çalışabilir. Bize sorsunlar. Tanıdıkça anlayacaklardır.
Şimdiye kadar kimseden, “Bipolarsın bu yüzden senden ayrılıyorum” cümlesini duymadım. Depresona giriyordum, iyi olduğumda herşey iyi gidiyordu, geziyoruz, tozuyoruz, birlikte zaman geçiriyoruz ama depresyona girdiklerinde ne yapacaklarını şaşırıyorlardı. Çünkü ben mutsuzum, yataktan çıkamıyordum, bir şey yapmak istemiyorum. Sadece işe gidip geliyorum, zorlayarak. Bu dönemlerde ilişkiler sıkıntıya giriyor. Belki onlar ne düşünüyorlar diye konuşmak lazım. Benim gözlemlediğimi kadarıyla ne yapacaklarını şaşırıyorlar. Şimdiye kadar bu böle olmaz, ben senin bu haline katlanama diyerek ayrılan olmadı.
Tedaviye ulaşmak kolay mı?
Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde bizimle ilgilenen bir kliniğimiz vardı. 45-50 dakika psikiyatristlerimizle görüşebiliyor ve çok yararlanıyorduk. Ancak daha sonra kliniği işlevsiz olduğu düşüncesiyle kapadılar. Bizim hastalığımızın tedavisi 5 dakikalık muayenelerle yapılamaz. Bütçemin önemli bir kısmını, özelde tedavi olabilmek için harcıyorum.
Bu efsanelere inanmayın
Yanlış: Çok az kişi aslında bipolar bozukluk hastasıdır. Doğrusu: Bipolar bozukluk iyi bilinen ve tüm dünyada yaklaşık 100 insandan 2-3’ünü etkileyen bir hastalıktır.
Yanlış: Bipolar bozukluk, kişisel bir zayıflık ya da karakter kusuru gibi nedenlerden olur. Aslında kişinin hayal gücünün bir uydurmasıdır. Doğrusu: Bipolar bozukluk, beyin kimyasallarının dengesinde ve iletiminde sorunların olduğu, genetik (ırsi) geçişler gösteren bir hastalıktır. Kesinlikle bir karakter zayıflığı ya da kişinin hayal dünyasının uydurması değildir. Tansiyon veya şeker hastalığı gibi tıbbi bir hastalıktır.
Yanlış: Bipolar bozukluk lityum tuzu eksikliğinden olur. Doğrusu: Hastalık lityum tuzu eksikliğinden ortaya çıkmaz ancak lityum tuzu bipolar bozukluk tedavisinde en etkili ilaçlardandır.
Yanlış: Bipolar bozukluk fiziksel hastalıklar gibi kolaylıkla teşhis edilemez. Doğrusu: Bipolar bozukluk psikiyatri hekimlerince genellikle kolaylıkla teşhis edilebilir ancak bazen ilk değerlendirmede tanı netleştirilemediğinde izleyerek tanıyı kesinleştirmek gerekir.
Yanlış: Bipolar bozukluğu olan birine yardım etmek mümkün değildir. Doğrusu: Bipolar bozukluk etkili bir şekilde tedavi edilebilir. Bipolar bozukluğu olan kişilerin yüzde 40’ından fazlasında tam düzelme (hastalık belirtilerinin ilaçlarla kontrol altına alınıp tekrarlamasının önlenmesi) ve yaklaşık yarısında da hastalık belirtilerinde çok belirgin düzelme görülür.
Yanlış: Bipolar bozukluğu olan insanlar çalışamaz. Doğrusu: Bipolar bozukluk hastalık dönemleri (mani, depresyon) arasında düzelmelerle giden bir hastalıktır. Bu nedenle bipolar bozukluğu olan birçok kişi hastalık dönemleri dışında çalışma yaşantısını sürdürebilmektedir.
Yanlış: Bipolar bozukluk 5 yıl boyunca tekrarlamazsa ilaçlar kesilir. Doğrusu: İlaç tedavisi ile hastalık belirtileri uzun süre tekrarlamasa bile ilaçlarla koruyucu tedaviyi sürdürmek gerekir. Günümüze kadar edinilen bilgi ve deneyimler koruyucu ilaçlar kesilince hastalığın tekrarlama riskinin yükseldiğini göstermektedir. Ancak gelecek tedavi yöntemleri umut vericidir.