• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

HDP’li Kürkçü: Demirtaş, partiyi aşan bir arzunun nesnesi olarak görülüyor

12/11/2018 11:03

HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, son zamanlarda partisinin hem kendi içinde, hem de tutuklu eski eş başkanı Selahattin Demirtaş’la fikir ayrılıkları olduğu yönündeki iddialara yanıt verdi.

Partinin içinde vahim bir görüş ayrılığı olmadığını savunan Kürkçü, bazı kesimlerin Demirtaş’ı HDP’nin merkezi konsensüsünü aşan arzularının nesnesi olarak görme eğiliminde olduğunu belirterek, “Ancak biz partide beraber çalışan insanlar olarak daha başka bir hayat tahayyül ediyoruz” dedi.

Reklam

Medyapod’dan Tunca Öğreten’in ‘Niye?’ adlı programında Kürkçü ile yaptığı söyleşi şöyle:

Son zamanlarda HDP içerisinde ayrışmalar olduğunu söyleniyor. Parti içerisinde bir ayrışma, fikir ayrılığı var mı?

HDP, kurulduğu günden bu yana çok fikirli, felsefeli bir parti. Bu çokluk partinin bir karakteri. Ancak parti içerisinde takip edilecek siyaset açısından birbirine taban tabana zıt iki görüş yok. HDP, yarılmış da değil. Parti ağırlıklı olarak kararlarını konsensüs yoluyla alıyor ve buna itiraz eden kimse de yok. Dolayısıyla vahim bir görüş ayrılığından söz etmek için bir sebep görmüyorum. HDP, partinin bileşenleri açısından bir kader, yokluktan çıkış projesi. İçgüdüsel olarak bunu kimse kaybetmek istemez.

Reklam

Listen to “Niye? – 12.11.2018 – Ertuğrul Kürkçü – Demirtaş, partiyi aşan bir arzunun nesnesi olarak görülüyor” on Spreaker.

Biraz daha somutlaştırarak sormak istiyorum… HDP içindeki sol bileşenlerin, partinin giderek Kürtleştiği, Kürt milliyetçiliği yaptığı… Kürtlerin de partinin giderek Türkleştiği yönünde itirazları olduğuna vurgu yapılıyor. Parti içerisinde bu yönde bir rahatsızlık var mı?

Bu yorumlar, her dönem duyduğumuz yarı entelektüel klişelerden ibaret. Bir tek zafer günlerinde çok işitilmiyor. Ancak partinin toplumsal alanda sesi kesilince, kendini ifade kanalları tıkanınca daha kuvvetle duyulur oluyor. Partiyi, 2014’teki yerel seçimlerden önce kurmuştuk. O zaman Sebahat Tuncel ile eş başkanlardık. Ve  o zaman da Kürt aktivistler partiyi yeterince Kürt bulmuyordu. Türkiye’nin batısıysa haddinden fazla Kürt buluyordu. HDP’ye yönelik her eleştiriyi ciddiye almalıyız elbettte ama bunları almıyorum.

Geçen hafta Kürt siyasi hareketine yakın bir gazeteci, Tunceli’de donarak hayatını kaybeden iki profesyonel askerin ölümüyle ilgili araştırma önergesine evet denince HDP’yi eleştirdi. Bu bir ayrışma değil mi?

Araştırma önergesi tartışması bence meşrudur ve HDP içinde de yapılabilir. Bunda bir sorun görmüyorum. Bir araştırmanın yapılmasını istemek, araştırma sürecinde ne söyleyeceğinizi belirlemez. Belki de bu sırada profesyonel anti terör personel istihdam edilmesini eleştirecektir parti. Ya da buradan hareketle genel olarak ordunun rolünü tartışacaktır. Dolayısıyla araştırma istemek kadar meşru bir şey olamaz.

Selahattin Demirtaş, kısa süre önce verdiği söyleşide ‘Yönetim anlayışı, taktik ve siyasi hamleler konusunda partide bazı yetmezlikler yaşanıyor’ eleştirisinde bulundu. Sizce neyi kastetmiş olabilir?

Bunu Demirtaş’a sormak lazım.

Peki, Demirtaş’ın bu sözü HDP’de nasıl karşılık buldu?

Demirtaş’ın zaman zaman partiden önce medyaya yansıyan görüşleri oluyor. Sanıyorum bu da onlardan biri. Bunların dışında Demirtaş, doğrudan merkez yürütme kuruluna, parti meclisine de düşüncelerini ifade ediyor. Bu düşünceler arasında takdir görenler de, eleştirilenler de, konuyla ilgisiz görülenler de var. Ancak Demirtaş için şunu söyleyebilirim, HDP’de, başkalarına nispetle ciddiye alınan birkaç kişiden biridir. Dolayısıyla Demirtaş’ın bu düşünceleri karşılıksız kalmaz. Eksiğiyle, fazlasıyla bir görüş olarak her zaman ele alınır.

Demirtaş ile ilgili bir başka tartışma daha yapılıyor… AİHM sürecinden bir tahliye kararı çıkabileceği, Demirtaş’ın tahliyesiyle HDP içerisinde karışıklık çıkabileceği dillendiriliyor. Demirtaş tahliye olursa, yeniden partinin başına geçmek ister mi? Partinin bu yönde bir talebi olur mu?

Bunlar güzel tasavvurlar… Yani hapisteki bir yoldaşımızın, eski eş başkanımızın serbest kaldığını tahayyül ediyoruz. Bu tahayyül gerçekleşirse, zaten Türkiye’nin siyasi durumunda da köklü bir değişim, bambaşka siyasi bir iklim demektir. O zaman parti de bir bütün olarak kendisini tabii ki bu yeni koşullarda baştan düşünecektir. Dolayısıyla bunu mucizevi bir tek kişilik gösteri olarak düşünmek, düşünenlerin sınırlarını gösteriyor bana. Demirtaş, kendine özgü yetenekleri, kavrayışı, cazibesi olan bir insan. Tabii ki HDP’de hiçbir zaman sıradan bir role sığmaz. Ancak bu özellikleri taşıyan tek kişi Demirtaş değil. HDP’de Demirtaş gibi çok arkadaşımız var. Ben şöyle bakıyorum…

Nasıl?

Taç giyen baş akıllanıyor. Dolayısıyla parti bu konumu Demirtaş’a vermemiş olsaydı, ondaki bu meziyetleri göremeyecektik. Bu, aynı meziyetlere başkasının da sahip olmadığı anlamına gelmiyor. Demirtaş’ın elbette partinin 2014-2015 yılları arasındaki imajı üzerinde etkisi olduğu apaçık ortada. Kimileri Demirtaş’ı, HDP’nin merkezi konsensüsünü aşan arzularının nesnesi olarak görme eğilimindeler. Ancak biz partide beraber çalışan insanlar olarak daha başka bir hayat tahayyül ediyoruz.

Beri yandan kimileri Demirtaş’sız HDP’yi, karşılığı olan politik söylem üretememekle suçluyor… Ne diyorsunuz? Demirtaş’ın olmadığı bir HDP, kolu kanadı kırık bir parti mi?

24 Haziran seçimlerinde HDP, çok etkili bir kampanya yürüttü. Etkisiz kaldığına dair eleştirileri kabul etmiyorum. Üç yıl süren OHAL süreci ve bunca zulümden sonra Türkiye’nin batısında oyunu neredeyse iki katına çıkarmış, Kürdistan’da oyunu muhafaza edebilmiş bir partiden bahsediyoruz. 7 Haziran 2015’deki seçimin anahtarı bir sözdü: “Seni başkan yaptırmayacağız.” HDP benzer bir sözü son seçimlerde de üretti ve “HDP Meclis’te değilse, faşizm iktidardadır” dedi. Bu da HDP etrafında son derece güçlü bir dayanışma yarattı. Dolayısıyla nesnel gerçeklere baktığımda, kişilerle değil kolektif bir çıkarla her şeyin belirlendiğini düşünüyorum. HDP’ye bakanlar yıkılmaz bir kaya ve bir direnç merkezi görüyorlar. Ayrıca güçsüz bir HDP ile mükemmel bir hatip arasında ne gibi bir korelasyon olabilir ki? Bunlar birbirilerinden nasıl güç alabilirler? Dolayısıyla Demirtaş’ın sözlerine itimat etmek gerekir… Ne diyor Demirtaş: “Partiyle aramda en ufak bir anlaşmazlık yok.” Bunun üzerine daha fazla söylenecek bir şey yok.

Yerel seçimler yaklaşıyor… Batı’da, diğer muhalefet partileriyle ittifak yapacak mısınız?

İttifakların adresini şimdi vermek istemiyorum çünkü bunlar müzakerelerle somutlaşacak. Ancak bizim seçim taktiğimiz net. Perspektifimiz, Kürdistan’da bütün kayyumları devirmek ve bu belediyeleri geri almak. Batı’daysa AKP’nin tüm kalelerini yıkmak. Son seçimde aldığımız oy 11.7… Tabii ki bu sadece HDP’nin gücüyle olabilecek bir şey değil. “Ankara’yı, İstanbul’u biz alacağız” desek ciddiye alınmaz. Fakat demokratik kampın hedefi budur ve bu hedef etrafında birleşen herkesle ittifakı tartışmaya açığız. Burada ittifak ilkeleri de önemli tabii…

Nedir ittifak ilkeleriniz?

Kadir Topbaş’tan daha rantçı birinin, muhalefet adayı olarak ortaya çıkması durumunda biz buna destek vermeyiz. Faşist diktatörlük ile rantçı bir soygunculuk arasında bir tercih yapmayacağımız açıktır. Yerel seçimler bu manada bir genel seçim özelliği taşıyor. Rejim şu anda kazandığı genel seçimle tek ayağı üzerinde duruyor. Dengesini bulabilmesi için diğer ayağını da basması gerekiyor. Her partiye seslenebileceğimiz kadar güçlü bir sosyal muhalefet dinamiği yaratabilirsek, ittifaklar da kendiliğinde ürer diye düşünüyorum. Rantın partiler arasında paylaşımını da, rejimin konsolidasyonuna yönelik ittifakları da reddediyoruz. Bunun dışındaki tutumlarla müzakereye açığız.

Batı’da diğer partilerle ittifak yapmaya açıksınız… Peki Doğu’da? HDP kayyum atanan belediyeleri geri alabilecek mi?

Bölgede var olan bütün politik güçlerle görüşülüyor. Kürdistani partilerin tamamıyla görüşüldü. Bu konuda sonuca doğru gidiliyor. Doğu’da daha hızlı yürüyor. Ancak Batı’da daha fazla faktör var göz önüne alınması gereken. İki strateji var… Batı’da AKP’nin kalelerini, Doğu’daysa kayyumları devirmek.

Batı’da göz önüne alınması gereken daha fazla faktör olduğunu söylüyorsunuz. Eş başkanlar tarafından sıkça yapılan ‘Sayın Öcalan’ vurgusunun Türkiye’nin genelinde olumlu karşılık bulduğunu düşünüyor musunuz?

Bizimle hemhal olan bir seçmen kitlemiz var. Onlar için ne değerliyse onun hakkını veriyoruz. Mesela başka partilerin bizim kadar hassas olmadığı, semavi meseleler konusunda da hatiplerimiz oldukça hassastır. ‘Sayın Öcalan’ statüsünü kriminalizasyondan çıkarabilmek için o kadar çok bedel ödendi ki… Binlerce insan bu sözü söylediği için hapis yattı. Şimdi bunu söylemek serbest. Arkadaşlarımız, bu serbestliğin kazanımını not ediyor. Bu tabii ki başlıca bir seçim kazanma taktiği olamaz ama durup dururken, her gün söylenen bir şey de değil. Bahsi geçtiği zaman bu ifade kullanılıyor. Bunu büyük bir mesele olarak görmüyorum.

Filed Under: Aktüel

SON HABERLER

Grev haktır…

Hayatımızda hiçbir şey değiştirmeyen eylemin, eylem niteliği ve eylemciye yararı yok…

Corona virüsü varyantlarına karşı büyük yarış

Aşılamada eşitlik gözetilmezse ve geç kalınırsa farklı varyantların neden olduğu pandemiler eş zamanlı yaşanmaya başlanabilir…

Bu yazıyı yazmak zorunda kaldığım için çok üzgünüm

Hem Erdoğan’ın ve onun siyaset anlayışının ülkede yarattığı tahribattan şikayet edip hem de bu siyaset anlayışının asıl kurucu lideri, Erdoğan’ın da hocası olan Erbakan’a övgüler düzmek bana göre hem samimiyet sorunu taşıyor hem de ülkedeki asıl sorunun görülmesini engelliyor.

Türkiye’nin yeni anayasa ihtiyacı

Yeni anayasa, devletçi, vesayetçi, otoriter ve yasakçı zihniyeti terk etmelidir.

Araştırma: Covid-19 aşısı obez kişilerde daha az etkili olabilir

İtalya’daki bir araştırma Pfizer/BioNTech’in Covid-19 aşısının obez kişilerde daha az etkili olabileceğini gösterdi.

Cengiz’in yolu yine açıldı: 109 milyon lira fazla fiyatla demiryolu ihalesi!
Havalimanında UBER sürücüsüne müdahale: Ağzını burnunu kırarım

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1217 gündür tutuklu

AGORA

Grev haktır…

Murat Sevinç

Bu yazıyı yazmak zorunda kaldığım için çok üzgünüm

Levent Gültekin

Bankacılık-KOBİ ilişkisi: Hüzünlü bir aşk hikayesi

Mehmet Aksel

GÜNÜN 11’İ

Güven Gürkan Öztan: İçi boş uzlaşmadan daha beteri uzlaşma görüntüsünün dışında siyaset üretememektir

Didem Özel Tümer: Milli Görüş gömleğinin yeniden AK Parti için terzi tahtasına konduğundan bahsedildi

Erk Acarer: AKP’yi yenmek için yola çıkan siyasetin de küme düştüğünü yansıtan tarihi bir kare

Abdulkadir Selvi: Adalet Bakanı Gül’le insan hakları eylem planını konuştuk

Ali Ece: Fenerbahçe’de teknik direktörlük tartışması şimdilik buzdolabına kalktı

Yusuf Karataş: Emekçilerde yeniden beklenti yaratmak için bu hamleleri yapıyor

Melih Altınok: Normalleşiyoruz derken bir nesli kaybetmeyelim

Murat Muratoğlu: Reform yaptık diye millete yutturmaya çalışacaklar

Enver Aysever: Bağımsız işçi sendikaları CHP belediyelerinde yaşam şansı buluyor, bu övünç sayılmalıdır

Alaattin Aktaş: Bu verileri dünya alem bilmiyor olabilir mi!

Çiğdem Toker: Grev, ‘AKP’nin ekmeğine yağ sürmek’ midir?

Leyla Emadi’nin kişisel sergisi: Gel-Git

Elektronik dans müziği ikilisi Daft Punk dağıldı

‘Afrika dahil’

Sanat yayınlarını aynı çatı altında buluşturan border_less ARTBOOK DAYS üçüncü edisyona hazırlanıyor

74. Cannes Film Festivali pandemi nedeniyle ertelendi

Adıyaman’da 70 milyon yıllık Gastropod fosili bulundu

Atalarınızı ‘canlandıran’ uygulama: Deep Nostalgia

Yeni normalin hibrit iş kıyafetleri: Kamerada görünen yer gömlek, altı pijama

Kadınlardan Feminist Gece Yürüyüşü için kısa film: Caddeler, sokaklar, meydanlar bizim demek için buluşuyoruz

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi