Tedavi gördüğü Güven Hastanesi’nde bu sabah saatlerinde hayatını kaybeden 9’uncu cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, siyasetteki uzun mesaisi kadar, tarihe kazınan sözleriyle de hatırlanıyor.
Ancak Demirel’in, ‘Dün dündür, bugün bugündür’ gibi kıvrak zekasını ortaya koyan sözlerinin yanında, “Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz” deyişi de ‘unutulmadı’.
Türkiye’de sağ politik söylemin önemli aktörlerinden biri olan Demirel’den geriye kalanlar şöyle:
‘Deniz Gezmiş’leri milli irade astı’
1968 kuşağının öğrenci liderlerinden Deniz Gezmiş, Hüseyin İnan ve Yusuf Aslan’ın idamı için ‘evet’ oyu veren 276 milletvekilinden biriydi. O dönem Adalet Partisi genel başkanıydı. Aynı oylamada İsmet İnönü ve Bülent Ecevit ‘hayır’ oyu vermişti.
Demirel, Deniz Gezmiş’in idamıyla ilgili 2012 yılında şunları söyledi: “O tarihte milli irade mevcuttur. Ben o milli iradede, 276’da sadece birim. Asılsınlar diye propaganda da yapmadım. Keşke böyle olmasaydı ama o günün şartlarında öyle oldu maalesef ve yapılanlar kanuniydi. O gün hükümet de ben değildim. Üstelik darbeden zarar görmüştüm. Halkın oylarıyla kurulan iktidar elimden alınmıştı. Şimdi bunun suçunu, günahını benim üstüme yıkmanın manası var mı? Bu demagoji değil mi?”
‘Yollar yürümekle aşınmaz’
1968 öğrenci hareketlerine ilişkin bazı sözleri de tarih sayfalarındaki yerini aldı. Bunlardan 9 Kasım 1968 tarihinde sarf ettiği, “Bir takım yürüyüşler oluyor diye asabınız bozulmasın, yürümekle sokaklar eskimez” ifadesi en bilineniydi.
‘Sağcılar adam öldürüyor dedirtemezsiniz’
Demirel, 1979 yılındaki Maraş katliamının ardından, “Bana sağcılar ve milliyetçiler cinayet işliyor dedirtemezsiniz, böyle bir şey söylemiyorum, devlet cinayet işleyenin yakasına yapışmak zorundadır” demişti.
‘Çocuklarınız cebimdeki mi çıkarıp vereyim?’
Gözaltında kayıpların, faili meçhul cinayetlerin rutin haline geldiği 90’lı yılların başlarında başbakanlık koltuğunda oturan Demirel, 8 Kasım 1992’de kayıp çocuklarının akıbetini soran kayıp annelerine ‘Çocuklarınız benim cebimde mi çıkarıp vereyim?’ karşılığını vermişti.
‘Çorum’u bırakın, Fatsa’ya bakın’
57 kişinin öldüğü Çorum Katliamı’nı kendisine soran bir gazeteciye, ‘Çorum’u bırakın, Fatsa’ya bakın’ karşılığını vermişti. Belediye başkanı seçilen Fikri Sönmez’le (Terzi Fikri) birlikte ilçedeki özerk dönüşüme müdahale edilmesi gerektiğini düşünüyordu.
‘Devletle halk karşı karşıya gelmesin’
Sivas Katliamı’nın ardından, “Fevkalade hassas bir konu. Devlet güçleriyle halk karşı karşıya getirilmemelidir” derken, olayın münferit olduğunu savunmuştu. Demirel, “Olay münferittir. Ağır tahrik var” demişti.
‘Kürt realitesi vardır, sorunu yoktur’
PKK ile TSK arasındaki çatışmaların sürdüğü 1992 yılında önce ‘Kürt realitesini tanıyoruz’ dedi. Cumhurbaşkanlığı dönemi, çatışmaların en şiddetli olduğu yıllardı. O dönem söylediklerinden bazıları şöyle:
* Ben ‘Kürt realitesi’ derken, Kürt diye bir insan vardır, bunu kabul ediyoruz dedim. Irki olarak kendinizi Türk, Kürt veya başka bir soydan sayabilirsiniz ama üst kimlik olarak Türk’sünüz, millet olarak Türk’sünüz. İşte fark buradadır. Ama Kürt realitesi yerine ‘Kürt sorunu’ dediğiniz zaman başka yerlere gidersiniz. Millet sorunu, siyasi bir sorun kabul etmiş olursunuz.
* Ben Kürdüm’ diyene, ‘pekâlâ sen Kürtsen Kürtsün’ diyelim. Yani, ben Kürdüm diyene ‘Hayır sen değilsin’ gibi bir ısrarda bulunmayalım. Benim dediğim Kürt kimliği budur.
* Kan döken insanlar ‘Biz kan dökmekten vazgeçtik’ derlerse, ‘İyi yaptınız, alın size bir mükâfat verelim’ denmesi mümkün değil. Kan döken insanlara ‘Aman vazgeçmeyin, kan dökmeye devam edin’ demek de mümkün değil. Kan döken insanlar bundan vazgeçerlerse, bu iyi olmadı demek de mümkün değil.
Çelişkili ordu değerlendirmeleri
Siyasi hayatında sık sık askeri müdahalelerle karşılaşan Demirel’in orduya ilişkin sözleri de buna bağlı olarak değişiyordu. Akıllarda kalan bazı çıkışları şöyle:
* Ordu milletimizin emrindedir. (26 Kasım 1965)
* Ordu ile mutabakat halindeyiz. (8 Aralık 1965)
* Silahlı Kuvvetlerin sıkıntılarını anlamak, onlara çare aramak hükümetin görevidir. (8 Ocak 1980)
* Ülkenin silahlı güçlerinin hiç siyasi düşüncesi olmasın mı? Hayır, onu söyleyebileceği yer var, Milli Güvenlik Kurulu var, Cumhurbaşkanlığı var. Bu gücün üyeleri gazete okumuyor mu? Televizyon seyretmiyor mu? Bunları siyaset dışında tutamazsınız. O zaman ister istemez ülkede olan bitenlerle meşgul olacak. Sorun meşgul olması değil. Kendi yerinde durması. (26 Aralık 1993)
‘Devlet rutinin dışına çıkar’
Demirel’in akıllara kazınan bazı ‘vecize’leri de şöyle:
* Devlet bazen rutinin dışına çıkabilir. (Susurluk skandalı sonrası)
* Demokrasilerde çareler tükenmez.
* Dün dündür, bugün bugündür.
* Benzin vardı şeker vardı, şerbet yapıp biz mi içtik?
* Bu fiyatları öpüp başımıza koyalım.
* Bana Türkiye’nin durumunu bir kelimeyle anlatın derseniz “iyidir” derim. İki kelimeyle anlatın derseniz “iyi değildir” derim.
* Türkeş Türk çocuğu, Ecevit halk çocuğu, Erbakan Müslüman çocuğu, biz o… çocuğu muyuz?
* Bugün sağ tedhişçi diye bir şey yoktur. Türkiye’de sol tedhişçi vardır, sağ tedhişçi diye bir şey yoktur. Adam öldüren yok yani.
* Elektriğin komünisti olur mu?
*Herkes benim gibi ‘dün dündür bugün bugündür’ deyip işin içinden çıkamaz!
*MİT gizli saklı işler yapan bir teşkilat değildir.
* Meseleleri mesele etmezseniz ortada mesele kalmaz.