• 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11’i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • VPN HABER
  • ENGLISH

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ

Anayasa gündemine dair söz söylememek de bir seçenek…

17/02/2021 12:56

MURAT SEVİNÇ

Aylar önce başladığım ve bir türlü sona erdiremediğim yazı dizisinin, ‘yirmi dördüncüsü’ yayınlanmıştı iki hafta önce. Konu, hükümet sistemleri ve o sistemlerin demokratikleşmesiydi. Yazıların hedef kitlesi, ilgili, merak eden ancak bu güne dek konuya ilişkin bir şey okumamış olanlardı. Osmanlı-Türk anayasal gelişmelerinden ve diğer ülkelerin hükümet deneyiminden söz ederken, elimden geldiğince ilkelerin, kurumların, geleneklerin ve ‘sözcüklerin’ tarihini anlatmaya çalıştım. Çünkü ‘norm’, oluşur. Onun oluşma süreci bilinmediğinde, normla ilgili olan ya da öyle görünen açmazları kavramak mümkün olamıyor.

1876’dan bugüne toprağımızda anayasa tartışmasının sona ermemesinde herhalde en günahsızı, anayasaların metinleridir. Siyasal/toplumsal sorunların genellikle anayasa-yasalara havale edilmesinde, o metinlerin zannedildiği ölçüde payı yok. Türkiye’de iktidarlar, çözemedikleri, çözmeye cesaret edemedikleri, hatta çoğu zaman varlığını kabullenmekte zorlandıkları tarihsel ya da güncel sorunları, yasaların sözcüklerine ve mahkemelere havale etti. Oysa siyasal ve toplumsal çatışmalar mahkemede çözülmez. Çözülmedi, çözülmeyecek de.

Reklam

Sorunların kökenini konuşmanın daha anlamlı, verimli olacağı kanısındayım ve önceki ‘yirmi dört’ yazının derdi buydu. Dizinin sona ermesine sekiz dokuz yazı kalmıştı ve ‘yirmi beşincinin’ konusu ‘ilk üç maddenin tarihi’ olacaktı. Kamuoyunda daha ziyade ‘kırmızı çizgi’ ifadesiyle gündeme gelen, bolca ‘içi boş’ siyasetçi konuşması ve kabadayılığına neden olan, 1982 Anayasası’nın yapım sürecinde ‘Beşibiryerde’ (MGK) tarafından özellikle ve ısrarla talep edilen ‘ilk üç madde’nin anayasacılıktaki karşılığı, ‘kurucu iktidar’ tartışmasıdır. Yirmi beşinci yazıda, asli-türev kuruculuğun Türkiye’deki macerasını ve diğer ülke örneklerini anlatacaktım. Fakat yazı için çalıştığım esnada iktidar kanadından yeni anayasa ‘müjdesi’ geldi! Müjdenin tarifsiz sevinç ve heyecanıyla uyumakta dahi zorlanıyorken, hemen ardından ‘ilk üç madde’ tartışması çıktı. Haliyle, her kafadan bir ses.

Oysa yazı dizisine başlamak için, anayasa tartışmasının olmadığı bir dönemi seçmiştim. Rahat düşünebilmek ve yazabilmek için. Bir anayasa değişikliği kavgası başladığında böyle bir diziyi sürdürmek zorlaşır. Ayrıca, doğrudan güncele ilişkin söyleyeceğiniz bir şey varsa da, büyük gürültü içinde duyulmaz olur. Kişisel olarak, bu durum ve duyguyu 2010’da yeteri kadar yaşadım. Makul bir söz söylemeye çabalayan her satırın nasıl olup duvara çarptığını ve duyulmaz hale geldiğini, getirildiğini deneyimledim.

Hal böyleyken iki haftadır, ‘anayasa yazıları’ konusunda ne yapmam gerektiğimi düşünüyorum. Elimden başka bir şey gelmediğinden, anayasa yazmayı sürdüreceğim sürdürmesine, ancak güncel anayasaya önerisi (!) ‘oltasına’ gelmemekten, hatta ortaya bir metin çıkarsalar dahi, görmemek ve duymamaktan yanayım. Tabii hiç zannetmesem de, bir metni toplumun önüne koyarlarsa o zaman yazmak zorunda hisseder insan, başka mesele. Ama keşke, o durumda dahi görmezden gelinebilse. Keşke.

Reklam

Değerli okur, bundan böyle kaleme alacağım herhangi bir satırın, söz konusu tartışmaya bir yerinden temas etme ihtimalinden rahatsızlık duyuyorum, zira hâlihazırda gündemde tutulmaya çalışılan ‘yeni anayasa’ girişimine ‘katkı’ olarak algılanacak tek bir sözcük olsun sarf etmeye, tüm hücrelerimle karşıyım.

Kötü bir şaka diyeceğim ama o bile iltifat kalır. Muhtemelen daha önce defalarca yaptıkları gibi, nabız tutup hayalini kurduklarının ‘yolunu yapmaya’ çalışıyorlar. Ülkenin şu koşullarında yeni anayasadan, yok efendim 1921 ruhundan, demokrasiden, katılımdan vs. bahsedebilmeleri hakikaten sözsüz bırakıyor insanı. Türkiye’nin 2021’i, olsa olsa ‘anayasa tartışılamayacak koşullar’ bahsine konu ve katkı olur.

Her neyse, lafı uzatmak dahi saçma görünüyor. Kendilerine, iyi ‘ruh çağırmalar’ dilerim. Hiç kuşkusuz, âdetten olduğu üzere “Ne yani sizler darbe anayasasından mı yanasınız?” gibi zırva ithamlar işitilecektir, ancak bu kez 2010’dan farklı olarak bunların hiçbir muhalif tarafından ciddiye alınmayacağını tahmin ediyorum. Ola ki hâlâ beklentisi olan ‘bir’ muhalif kaldıysa, diyecek bir şey yok, Allah çoluk çocuğuna, sevenlerine sabır versin. ‘Anayasa’ ile ilgisi olmayan bu anayasa gevezeliğinin, bir an önce sönümlenmesini dilerim.

Filed Under: Agora

Tüm yazılar: Murat Sevinç

SON HABERLER

ABD’de Johnson&Johnson’ın ‘corona’ aşısına onay

ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), Johnson&Johnson firmasının yeni tip corona virüsüne (Covid-19) karşı geliştirdiği aşının acil durum kullanımını onayladı.

Darbe girişimi sonrası 20 bin kişi Yunanistan’a kaçtı

Darbe girişiminin ardından yaklaşık 20 bin kişinin Türkiye’den yasa dışı yollarla Yunanistan’a gittiği belirlendi.

Eski MB yetkilileri: ‘Buharlaşan’ 128 milyar dolarla ilgili araştırma komisyonu kurulsun

Merkez Bankası’nın (MB) eski başkanı Durmuş Yılmaz ve eski başkan yardımcısı İbrahim Turhan, CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu’nun ‘buharlaştığını’ söylediği 128 milyar dolarlık döviz rezervinin kimlere, hangi kurdan ve ne amaçla satıldığının araştırılmasını istedi.

Kılıçdaroğlu ve Taşçı’nın telefonlarının dinlenmesi ‘hukuksuz’ bulundu

Yargıtay 4’üncü Hukuk Dairesi, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP’li RTÜK üyesi İlhan Taşçı’nın telefonunun dinlenmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek tazminata hükmetti.

Türkiye’den kaçırılan 412 tarihi eser altı yıl sonra iade edildi

Anadolu’dan kaçırıldığı tespit edilen 412 eser, Türkiye’nin girişimiyle Macaristan’dan getirildi.

Gıda bilgisi temel eğitimdir
Nedir derdiniz? Niçin açık konuşmuyorsunuz?

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 1216 gündür tutuklu

AGORA

Laiklik, elhamdülillah; milliyetçilik, ibadullah; emekçi hakları, fesuphanallah…

Murat Sevinç

Bu yazıyı yazmak zorunda kaldığım için çok üzgünüm

Levent Gültekin

Bankacılık-KOBİ ilişkisi: Hüzünlü bir aşk hikayesi

Mehmet Aksel

GÜNÜN 11’İ

Ege Cansen: Türkiye’nin Kürt meselesini ancak HDP çözebilir

İskender Öksüz: Batıda yaygın beş aşı arasında Çin aşısı yok

Ahmet Taşgetiren: Bugünkü iktidar, şikayete muhatap bir ‘kurulu düzen’ durumunda

Taha Akyol: İktidar blokunun çok önemli bir çabası da bir yolunu bularak İYİ Parti’yi ‘halletmek’

Yakup Kepenek: İktidar diliyle de bölüyor!

Orhan Bursalı: AKP, ortağının artan baskısına kayıtsız kalamaz

Abbas Güçlü: Bakan Selçuk daha çok günü kurtarmaya çalışıyor gibiydi

Vedat Milor: Evde de özenli sofra hazırlanabilir

Uğur Meleke: Topa sahip olan takımın kaybedeceği maç!

Nuran Çakmakçı: Tüm yurtta önümüzdeki hafta ilkokulların okula başlaması zor

Mehmet Öz: Kendimize vakit ayırmak aslında çok kolay

Leyla Emadi’nin kişisel sergisi: Gel-Git

Elektronik dans müziği ikilisi Daft Punk dağıldı

‘Afrika dahil’

Sanat yayınlarını aynı çatı altında buluşturan border_less ARTBOOK DAYS üçüncü edisyona hazırlanıyor

74. Cannes Film Festivali pandemi nedeniyle ertelendi

Elektrik kesintisi nedeniyle 19’uncu kattaki evine merdivenlerden çıkan kadın hayatını kaybetti

KFC, ‘homofobik çalışan’ını işten çıkardı: Eşcinsel çifte hakaret ve küfür

Tampon kullandığı için işten atıldığını söyleyen cezaevi çalışanı dava açtı

Hindistan’da bir adam horoz dövüşü sırasında kendi horozu tarafından öldürüldü

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • AGORA
  • SANAT
  • GÜNÜN ESERİ
  • AGORA
  • DİKEN’E TAKILANLAR
  • BİRİNCİ SAYFALAR
  • GÜNÜN 11’i
  • AKŞAM POSTASI
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 5 YAŞINDA
  • KÜNYE
  • İLETİŞİM
  • Email
  • Facebook
  • Google+
  • Pinterest
  • RSS
  • Twitter
  • Vimeo
  • YouTube

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi