Asrın liderimizin “arkadaşım” dediği Suudi gazeteci Cemal Kaşıkçı’yı İstanbul’daki Suudi konsolosluğunda kuşbaşı doğradılar, cellat ekibiyle Suudi konsolosu elini kolunu sallaya sallaya uçağa binip gitti, asrın liderimiz dünyayı ayağa kaldırdı, “Cemal Kaşıkçı şehit edildi” dedi, “bunlar dünyayı enayi zannediyor, bu millet enayi değil, hesabını soracağız” dedi, “suçun işlendiği yer İstanbul olduğu için bunlar tabii ki bizim mahkemelerimizde yargılanacak” dedi, “cinayet bizim sınırlarımız içinde cereyan ediyor, sorumluluk makamındayız” dedi, “bütün boyutlarıyla araştırıp soruşturacağız” dedi, “bu süreci devlet ciddiyetiyle yürüteceğiz” dedi, “hiç kimse bu meselesinin üstünün kapatılacağını aklından bile geçirmesin” dedi, “insanlığın ortak vicdanının temsilcisi olarak takipçisiyiz, bu vahşetin örtbas edilmesine asla müsaade etmeyeceğiz” dedi, sonra… Kaşıkçı davası kapatıldı, yargılama dosyası Suudi Arabistan’a devredildi.
“Eski Türkiye” diye aşağılamaya çalıştıkları “eski Türkiye”de iftar topları tehlikeliydi.
Kurusıkıydı ama, harbi harbi toptu.
“Yeni Türkiye” dedikleri “yeni Türkiye”nin iftar topları böyle değil. İsmi top ama, kendi top değil. Tıpkı havayi fişek gibi, ciyuvvv diye gidiyor, gümmm diye patlıyor, acayip gürültü çıkarıyor, tee kilometrelerce uzaktan duyuluyor.
Parça tesirsiz. Elinde bile patlasa, atana zarar vermiyor.
Gümbür gümbür, at atabildiğin kadar.