• SANAT
  • 9 SORUDA
  • DİKEN ÖZEL
  • GÜNÜN 11'i
  • DİKENLİK
  • AKŞAM POSTASI
  • SPOR
  • VPN HABER

Diken

Yaramazlara biraz batar!

  • VİTRİN
  • AKTÜEL
  • EKONOMİ
  • ANALİZ
  • DÜNYA
  • MEDYA
  • KEYİF
  • YAZARLAR
  • SÜRDÜRÜLEBİLİRLİK

Yeni yılın gündemi ve birkaç tahmin

02/01/2022 20:28

BAHADIR KAYNAK

bahadir.kaynak@altinbas.edu.tr

Bu yılbaşı, hem politik koşullar hem de salgın sebebiyle kendimizi yeterince özgür hissetmediğimiz, gelecek günlerin bizi bu cendereden kurtaracağını umduğumuz günlere denk geldi. Bizim kendimize özgü koşullar sebebiyle daha da bir bıkkınlıkla girdiğimiz ve bundan dolayı büyük beklentiler yüklediğimiz yıl, aslında tüm dünyanın içinden geçtiği korku tüneli sebebiyle birçok farklı yerde aynı duygularla karşılanıyor. 2022 yılı, endişeyle yeni umutların iç içe geçtiği bir dönemin kapılarını açıyor.

Geçen hafta, bitirdiğimiz yıla ilişkin genel bir değerlendirme yapmıştım. Bu yazıda da önümüzdeki dönemin önemli gündem maddelerini sıralayıp bir iki tahmin yapmaya çalışacağım.


ABD’nin küresel liderliğini sürdürdüğü, tek kutuplu dünyaya itiraz eden seslerin yükseldiği, ama henüz Amerika’ya denk bir gücün çıkamadığı bir dünyadayız. Küresel liderlik iddiası en güçlü aktör Çin’in ekonomik performansının teklemeye başladığı, AB’nin geçmişten taşıdığı sorunların içinde debelenip siyasi entegrasyonda yol alamadığı, Rusya’nın askeri gücünün yanına diğer unsurları katamadığı düşünülünce, ABD’nin merkezi konumunu sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Bu nedenle önümüzdeki yıla ilişkin gündeme Amerika ile başlamayı tercih ediyorum.

Trump dönemindeki yalnızlığını gideren ABD’nin, uluslararası siyasete ilişkin hemen tüm gündem maddelerinin bir numaralı belirleyeni olduğu söylenebilir. Bununla beraber Biden’in ilk senesinin hiç de parlak geçmediğini, Afganistan’dan çekilme sürecinin iyi yürütülemediğini, daha da önemlisi Wall Street’teki kısa vadeli kazançları desteklemek uğruna enflasyonda hoyrat bir politika izlendiği için kasım seçimlerinde Demokratların yenilgiye uğrama ihtimalinin yüksek olduğunu düşünüyorum.

Öte yandan ABD’nin dış politikada İngiltere ve Avustralya ile geliştirdiği AUKUS üçlü güvenlik paktı geçtiğimiz yılın en ilginç adımlarından biriydi. İngiltere’nin kıta Avrupa’sından kopmasıyla Atlantik’in ötesindeki büyük müttefikiyle yakınlaşması ve Pasifik’te Çin’i dengeleyecek şekilde Avusturalya’nın da birliğe dahil edilmesi önemli bir gelişmeydi. Ama bu yakınlaşmanın en büyük kazığını yiyen ülke Çin değil, Avusturalya’ya yapacağı nükleer denizaltı satışlarından olan Fransa. Bu kaybın ardından, AB içindeki ağırlığı Brexit sonrası Almanya ile birlikte artan Fransa’nın ABD’den bağımsız bir aktör olarak küresel oyunda yer alma isteği kamçılanacaktır. Kimi Avrupalıların ‘Washington’un Truva atı’ olarak gördüğü İngiltere’nin birlik dışına çıkması, AB’nin siyasi entegrasyonu açısından olumlu bir gelişme olabilir.

Fransa’nın bahsi geçmişken önümüzdeki nisanda başkanlık seçimlerinin yapılacağını ve yılın ilk yarısındaki en önemli siyasi hadisenin burada gerçekleşeceğini söyleyelim. Şu andaki görüntüye göre Macron tüm adaylar içinde en geniş desteğe sahip, ancak karşısına çıkması muhtemel merkez sağ aday Valérie Pécresse’in de ciddi şansı olacağını düşünüyorum. Salgınla mücadele yöntemi olarak kamu harcamalarının finansmanının enflasyonist politikalarla sürdürülmesinin seçmen nezdinde tepki yarattığını ve Macron’un da bunun bedelini ödeyebileceğini değerlendirmek gerekir.

Macron’un Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından da Türk kamuoyunca da pek sevimli bulunmadığı malum ama Pécresse’in seçimi kazanması halinde Türkiye-Fransa ilişkilerinin hemen yumuşayacağını beklemek de doğru olmaz. Bir iktidar değişikliği olması halinde Paris’in sadece Atlantik ötesine biraz daha mesafeli olması değil, Ankara’ya da soğuk davranmaya devam etmesi beklenebilir. Zira iki ülke arasında jeopolitik rekabet bilhassa Doğu Akdeniz ve Libya hattı üzerindeki çelişkilerden kaynaklanıyor.

Şu anda iş başındaki hükümetlerin seçimlerde zorlanacakları tahminimi desteklemek için eylülde Almanya’da yapılan seçimlerin sonuçlarına göz atmak faydalı olacaktır. Her ne kadar Angela Merkel siyaset sahnesinden çekiliyor idiyse de Hristiyan Demokratların uzun yıllar sonra uğradığı oy kaybıyla ikinci parti konumuna düşüp muhalefete geçmesi önemli bir gösterge olarak değerlendirilebilir. Zira Almanya, AB içinde ekonomik performansı en yüksek üyelerden birisi olarak iktidar partisinin seçmen nezdinde itibarını koruması beklenen ülkelerin başında sayılabilirdi. Salgın sonrası ekonomik sorunların böyle bir siyasi kaymaya sebep olması, benzer durumların başka ülkelerde de tekrarlanabileceği ihtimalini ortaya koyuyor.

Bir diğer önemli seçim ekimde Brezilya’da yapılacak. Coğrafi uzaklığı sebebiyle pek de gündemimize almadığımız Latin Amerika’nın bu dev ülkesindeki seçimler birçok açıdan ilgi çekici. Lula da Silva’nın 2002’deki seçim zaferi, Türkiye’de Adalet Kalkınma Partisi’nin iktidara gelmesiyle neredeyse eş zamanlı gerçekleşmişti. Her iki ülkede de önemli bir siyasi kırılmaya işaret eden bu iki hareket ve lider, son 10 yılda farklı yollara gitti. Selefi Roussef döneminde başlatılan yolsuzluk soruşturmasıyla sadece devlet başkanı iktidardan düşürülmekle kalmadı, Lula da suçlu bulunarak cezaevine konuldu. 2019 yılında hapishaneden çıkan Lula, kendisini hapsederek siyaset sahnesinden silebileceğini düşünen rakiplerine iyi bir ders vermek üzere yeniden başkan adayı. Ekimde Lula’nın ezici bir zafer kazanacağını söylemek pek de iddialı bir tahmin olmasa gerek. Bu da aşırı sağcı siyasetçi Bolsonaro’nun tarihin tozlu yapraklarının arasında yerini alması, Latin Amerika’nın dev ülkesinin bir kez daha Batı tipi, özgürlükçü bir demokratik deneyimi kucaklaması anlamına gelecek.

Bu küresel konjonktürde Türkiye’nin çevresindeki gerilimler ve siyasi çekişmelerse pek öyle seçimlerle halledilecek türden değil. Bizim coğrafyamız maalesef siyasi rekabetin seçim sandıklarında değil, çokça şiddet içeren metotlarla namluların ucunda halledilebildiği bir yer. Buradan bakınca geçen sene Irak’ta yapılan seçimlerin güneydoğumuzdaki komşumuzda tansiyonu düşürdüğünü söylemek mümkün değil. Keza Libya’da geçtiğimiz ay yapılması planlanan ama bu aya ertelenen seçimlerin ne yapılabileceğinden emin olabiliyoruz ne de gerçekleşmesi halinde siyasi istikrar sağlayabileceğini umabiliyoruz. Benim tahminim, ülkedeki dağınıklığın bu sene içerisinde de sürmesi, siyasi müzakereler yoluyla ülkenin parçalanmasının önüne geçilmesinin mümkün olmayacağı yönünde.

Hemen her yazıda değindiğimiz Suriye’de ise durum zaten demokratik yöntemlerle halledilemediğinden küresel ve bölgesel güçlerin kanlı hesaplaşmasının sahnesi haline geldi. Böyle bakıldığında bölgemizdeki tansiyonun önümüzdeki dönemde de devam edeceğini söyleyebiliriz. Henüz durum netlik kazanmasa da PYD’nin, Moskova ve Şam ile görüşmelerinin ülkedeki muhtemel bir ABD-Rusya anlaşmasına zemin hazırlaması ihtimal dahilinde. Bu durumun gerçekleşmesi, Türkiye’nin kontrolündeki bölgeler üzerindeki baskıyı artırabilir.

Ortadoğu’da İsrail’in askeri üstünlüğünün daha belirginleştiği, Körfez monarşileri ve Mısır’ın da ABD’nin koruyucu şemsiyesi altında diğer köşe taşlarını oluşturduğu yeni bir düzen netleşmekte. Bu düzende İran’ın zaman zaman Doğu Akdeniz’e kadar uzanan etkisinin törpülenmesine devam edilmesi beklenir.

Türkiye de şimdilik bu yeni düzenin dışlanan oyuncularından birisi. Mevcut iktidarla veya bir hükümet değişikliği sonrası ABD ile yeniden bir yakınlaşma sağlanırsa, Türkiye’nin bölgede kurulan düzenin bir parçası olup olamayacağını göreceğiz. Ancak 2022 yılında hemen bir uzlaşma zemini bulunacak gibi görünmüyor.

Yılın ilk sıcak gündemi ise Ukrayna krizi üzerinden gerçekleşecek. Yılbaşı coşkusu sürerken bile Rusya’nın Ukrayna sınırına yaptığı yığınakla ilgili haberler gündeme düşmeye devam ediyordu. Benim beklentim bu tırmanmanın sıcak bir çatışmaya dönmeden tansiyonun kısmen düşeceği yönünde, ancak Ukrayna üzerindeki ABD-Rusya çekişmesinin sadece bu yılın değil önümüzdeki dönemin de en önemli gündem maddelerinden biri olacağı kanaatindeyim.

Geleceğe ilişkin beklentileri yuvarlak kelimelerle geçiştirmek, net tahminlerde bulunmamak genelde daha doğru bir yöntemdir ama ben yeni yıl coşkusuyla birkaç öngörüde bulunuverdim. Yıl biterken bu tahminlerin ne kadarının tuttuğunu göreceğiz.

Kategori:Agora

Tüm yazılar: Bahadır Kaynak

SON HABERLER

Enkaz altındaki hastaya tedavi rehberi hazırlayan Prof. Dr. Sever'e onur ödülü

Dr. Nejat F. Eczacıbaşı Tıp Ödülleri’nin Tıp Onur Ödülü’ne afet tıbbına önemli katkılar yapan nefrololoji uzmanı Prof. Dr. Mehmet Şükrü Sever layık görüldü.

2025 Nobel Fizik Ödülü sahiplerini buldu

2025 Nobel Fizik Ödülü ‘elektrik devresinde makroskopik kuantum mekanik tünelleme ve enerji kuantizasyonunun keşfi’ nedeniyle İngiliz John Clarke, Fransız Michel Devoret ve ABD’li John Martinis’e verildi.

Yılın ilk dokuz ayında 290 kadın katledildi

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu (TKDF) verilerine göre yılın ilk dokuz ayında 290 kadın erkekler tarafından katledildi.

Morgda karışıklık: Yanlışlıkla defnedilen cenaze mezardan çıkarıldı

Uşak’ta morgda çıkan karışıklıkla yanlış alınarak defnedilen cenaze mezardan çıkarılarak yakınlarına teslim edildi.

Charlie Kirk öldürülmeden iki gün önce mesaj atmış: İsrail davasından çekileceğim

ABD’li sosyal medya fenomeni ve yorumcu Candace Owens’ın paylaştığı mesajlara göre Charlie Kirk ölmeden önce “İsrail yanlısı davadan çekileceğim” demiş.

Muhalefetin adayı kimin adayı olacak?
Müsaade ederseniz kendimi pencereden atmak istiyorum, efendim!

Ara

DİKEN’İ TAKİP EDİN

Osman Kavala 2 bin 898 gündür hapiste

YAZARLAR

Bir illüzyon: Çalışırsan başarırsın

Psk. Dr. Feyza Bayraktar

'İnsan Avı: Usame Bin Ladin': Belgesel mi istihbarat operası mı?

Ayhan Tinin

Edebiyat Müzesi… Şiir Kütüphanesi… Nâzım'ın bavulu küçük İskender'de mi?

C. Hakkı Zariç

Türkiye'nin yeni dili

Mustafa Alp Dağıstanlı

Sürtünmesiz dünya

Göksun Yazıcı

'Av'ını kaybetse de muhabbeti bâki tutanların mekânı 

Behzat Şahin

Memleketin geleceği hangi fotoğrafta?

Murat Sevinç

GÜNÜN 11’İ

Ahmet Taşgetiren: Türkiye'nin yeni bir fotoğrafa ihtiyacı var; cumhurbaşkanı, liderleri davet etsin

Yılmaz Özdil: 'Muhalefete muhalefet edilmez' lafı Kılıçdaroğlu döneminde icat edilmişti

Abdulkadir Selvi: CHP'nin oylarında artış var; dışarıdan müdahaleler her zaman mağdura yarar

Kamil Tekin Sürek: Türkiye'de ve Irak, Suriye'de PKK silahsızlandırılacak, bunlar Trump döneminde halledilecek

Ertuğrul Özkök: Fatih Altaylı çok önemli bir karar aldı

Nevşin Mengü: Savcı ve hakimleri ABD'deki gibi halk seçsin

Murat Çelik: Ödediğiniz rakam ucuz mu, pahalı mı, tam ederi mi; siz anlayabiliyor musunuz?

Murat Muratoğlu: Mehmet Şimşek konuya 'İngiliz kaldı!'

Orhan Bursalı: Şimşek, Karahan altınlara takacaklarına, Türkiye ne yapmalı bu konuya bakmalılar

Necmettin Batırel: Size bir başka güzel rakam vereyim

Damla Doğan Tuncel: Altın piyasasına bir müdahale mi başlıyor?

  • 9 SORUDA
  • YAZARLAR
  • AKTÜEL
  • ANALİZ
  • DİKEN ÖZEL
  • DİKEN'E TAKILANLAR
  • DÜNYA
  • EKONOMİ
  • KEYİF
  • MEDYA
  • POPÜLER BİLİM
  • SANAT
  • BU GAZETE…
  • DİKEN 10 YAŞINDA
  • Künye
  • İletişim
  • Gizlilik ilkeleri
  • Çerez politikası

"Genç gazeteci arkadaşlarıma! Bu meslek yorucu bir meslektir. Ama, insan büyük bir zevkle çalışır. Kalemine daima efendi kal, uşak olmamaya gayret et. Mecbur kalırsan kır, sakın satma." Sedat Simavi

×