Uzun süreli uzay görevine giden en yaşlı astronot Paolo Nespoli uzay aracında uzun süreli kapalı kalma tecrübesinden yola çıkarak karantina tavsiyelerinde bulundu.
Üç kez uzaya çıkan ve toplam 313 gün orada kalan Nespoli BBC Türkçe’ye konuştu.
Uzay araçları çok geniş alanlar olmadığını ve aylarca bu alanda aynı insanlarla kaldıklarını söyleyen Nespoli tecrübelerini şöyle aktardı: “Uzaydayken oradaki evime yani uzay aracıma başka bir gözle bakmanın yolunu buldum. Ve şöyle düşündüm: İyi ki burada bir evim, güvende olduğum bir yer var. Çünkü dışarıda olsam ölürdüm. İçeride güvendeyim, ihtiyacım olan her şey var. Evet küçük bir yer ama başka zamanda yapamayacağınız birçok şeyi yapma şansınız var. Bu nedenle özlediklerime değil, yapabileceğim başka birçok şeye odaklanmayı seçtim. İnsanlar da evlerinde bunu yapmalı bence, etraflarına bakıp neler yapabileceklerini görmeliler.”
Şu an dünyadaki çoğu insan gibi evde karantinada olan Nespoli, bir kutu bulduğunu, içinden babası ve rahmetli annesiyle fotoğraflarının çıktığını anlattı: “Orada olduklarını tamamen unutmuşum. Zaman makinesi gibiydi ve bütün bunları keşfedecek zamanım vardı”.
‘Annem ‘Üzgünüm, dönüşünü bekleyemeyeceğim’ dedi’
Uzaydaki ikinci görevi sırasında beklenmedik şekilde annesini kaybeden Nespoli cenazeye katılamamanın acısıyla nasıl başa çıktığından da söz etti: “Travmatik bir tecrübeydi. Ben giderken annemin hiçbir şeyi yoktu. Sonra bir şeylerin ters gittiğini fark ettim. Onunla son konuşmalarımızdan birinde ‘Üzgünüm, sen dönene kadar bekleyemeyeceğim’ demesi çok dokunaklı bir andı. Sonra hayatını kaybetti. Uzaydaydım, hiçbir şey yapamadım. Başta çok çok üzgündüm. Sonra bunun üzerine düşündüm. Elbette cenazeye gidememiştim. Ama mesele bu değil. Birinin cenazesine gidememiş olmanız gerçekten önemli mi? Elbette orada olmak istersiniz. Ama önemli olan kısım hayatın kendisi.”
‘Tünelin ucundaki ışığa odaklanın’
Son uzay görevinde uzun süreli kalmak üzere gittiğini anlatan Nespoli, üçüncü günde ağrılarla ve kafası karışmış şekilde uyanıp “Tanrım daha üçüncü gün, 170 gün daha var” dediğini net hatırlıyor. O an bu sürenin sonsuzluk gibi geldiğini, bitmeyecek gibi hissettirdiğini şöyle anlatıyor: “Ama bitecek, duruma alışacağız ve geçecek. Hedefe odaklanmak önemli. Tünelin ucundaki ışığa odaklanın. Bir çözüm bulacağız ve normal hayatımıza geri döneceğiz.”