Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın geçmişte birçok defa polemiğe girdiği TÜSİAD yine ‘açıldı‘. TÜSİAD Başkanı Haluk Dinçer, Gezi’nin bir darbe girişimi değil, demokratik hak arayışı olduğunu; 17 Aralık sürecinde ortaya atılan yolsuzluk iddialarının iş dünyasını şaşırtmadığını ve ‘paralel devlet‘ suçlamalarını şu ana kadar pek somut bulmadıklarını söyledi.
Dinçer’in, Hürriyet’ten Cansu Çamlıbel’le söyleşisinde öne çıkan açıklamaları şöyle:
‘Gezi, otoriter bir tavra karşı bir tepkiydi’
* Gezi bir darbe girişimiyse –ki bize göre Gezi bir darbe girişimi değil- TÜSİAD penceresinden baktığınız vakit, Gezi bir demokratik hak arayışı, bir çevresel duyarlılık ve otoriter bir tavra karşı bir tepki. Net bu böyle. Ha üçüncü günden sonra başka şekle dönüşmüş olabilir, gerçekten niyeti darbe olanlar içine karışmış olabilir.
‘Gezi’ye sürekli darbe demek bize normal gelmiyor’
* Ortaya çıkarsınlar o zaman bunun bir darbe girişimi olduğunu, bunu ortaya çıkarmadan devamlı ‘darbe’ demek bize pek normal gelmiyor. Gezi’nin üzerinden bir buçuk sene, 17 Aralık’ın üzerinden de bir sene geçti. Bunların biraz ortaya çıkarılması lazımdı artık. 17 Aralık’ta organize bir şeyler olduğunu görüyoruz tabii. Arka arkaya 4 tane bakanla ilgili ve Cumhurbaşkanı’yla ilgili bazı tapelerin eşzamanlı servis edilmesi bunun arkasında organize bir şey olduğunu gösteriyor. Ama bunlar kimdir, nedir bilmiyoruz. Bunların ortaya çıkarılması lazım, bu TÜSİAD olarak bizim işimiz değil.
‘Yolsuzlukların çıkmasını biz normal görüyoruz’
* Bir kere şunu çok net biliyoruz; Türkiye’de yolsuzluklar var ve artma eğiliminde. OECD’nin çalışmaları da bunu gösteriyor. Uluslararası şeffaflık örgütü Türkiye’yi 11 basamak geriletti. Bizim 800 tane iş insanıyla yaptığımız ankette; yüzde 37’si faaliyet gösterdikleri sektörde yoğun biçimde yolsuzluk olduğunu, yüzde 46’sı ise bu yolsuzlukların artma eğiliminde olduğunu söylüyor.
* Dolayısıyla 17 Aralık sürecinde yaşananlar iş dünyası açısından çok da şaşırtıcı değil. o kişilerden bağımsız konuşuyorum ama yolsuzlukların oradan veya buradan çıkmasını biz aslında normal görüyoruz.
‘Paralel devlete dair duyumlar, tamamen algı’
* Paralel devlet çok ciddi bir iddiadır. TÜSİAD’ın paralel devlet iddialarıyla ilgili bir pozisyonu olamaz, çünkü sonuçta bu yargıya intikal etmesi gereken bir konudur. Paralel devlet varsa bunu ortaya çıkarması gereken MİT’tir, emniyettir.
* Ben çıkmış bir şey göremiyorum. Çıkaracak olan yargıdır. TÜSİAD ne yapabilir paralel devletle ilgili? Ben bir şey görmüyorum. Benim gördüğüm sadece bazı usulsüz dinlemelerle ilgili olarak bazı emniyet mensuplarının tutuklanması. Ama bu paralel devlet tanımına tam uymamaktadır herhalde.
* Biz başından beri paralel devletle ilgili iddiaları çok ciddi görüyoruz. Sayın Cumhurbaşkanı’nın ifade ettiğine göre bunun ortaya çıkarılması gerektiğini düşünüyoruz. Tabii ki bu yapılanmayla ilgili sağdan soldan bazı duyumlarımız olmakla beraber bunlar tamamen algıdır.
‘Paralel devlete dair somut bir şey yok’
* Gerçekleri ortaya çıkaracak olan yargıdır. Bu anlamda, ortada somut bir şey olmadığını düşünüyorum. Usulsüz dinleme yaptığı iddia edilen birkaç kişinin yakalanmasıyla devlet içinde bir paralel devlet ortaya çıkmadı. 2009 senesinde çekilen bir diziyle ilgili Samanyolu Medya Grup Başkanı’nın ve Zaman Gazetesi Yayın Yönetmeni’nin gözaltına alınması, sonra birisinin tutuklanmasının paralel devletle nasıl bir ilgisi olduğunu biz anlayabilmiş değiliz. İki cemaat arasında bir mücadele olmuş olabilir ama ben bir paralel devlet görmüyorum.
‘Ne gerçek, ne düzmece, bilmiyoruz’
* Fethullah Gülen Cemaati ile ilgili iddiaları son derece ciddi iddialar olarak görüyoruz. Fakat benim ya da TÜSİAD’IN bu iddiaların hangisi doğru ya da yanlış bilmemiz mümkün değil. Hatırlarsanız Balyoz, Ergenekon gibi kamuoyuna mal olmuş son derece ciddi siyasi davalarda da çok ciddi iddialar gördük. Bugün ne gerçek, ne düzmece, ne kurgu kesinlikle bilinmeyen bir noktaya geldik. Türkiye’de bu iddiaların ortaya çıkarılması için sağlıklı işleyen bir yargı sürecine ihtiyaç olduğunu net bir biçimde görüyoruz.
* Ama öte taraftan toplumun da geçmişte yaşananlar dolayısıyla yargıya saygısının ve güveninin de kalmadığını görüyoruz. Türkiye’de tarafsız ve bağımsız bir yargı olmadığını da görüyoruz. O nedenle de o bahsedilen iddiaların kanıtlanması için doğru bir ortamın olmadığını görüyoruz.
‘Erdoğan’la normalleşme var ama muhatabımız hükümet’
* Normalleşme yaşandı, bugün itibarıyla ilişkilerimizde herhangi bir gerginlik yoktur. Ama bizim muhatabımız da Sayın Cumhurbaşkanı değildir. Herhangi bir eleştiride, bir politika önerisinde ya da bir raporda muhatabımız Sayın Cumhurbaşkanı değildir, hükümettir. Biz 62. hükümetin programına baktık ve onunla ilgili görüşlerimizi paylaştık.
‘Türk tipi bir başkanlık sistemine elbette karşıyız’
* Türkiye’ye en uygun sistemin parlamenter sistem olduğunu söylüyoruz. Başkanlık sistemini kategorik olarak reddetmiyoruz ama Türkiye’nin anayasal geleneğine ve siyasi kültürüne daha uygun olanın parlamenter sistem olduğunu düşünüyoruz. Türk tipi bir başkanlık sistemine elbette karşıyız. Bir sistem bir bütündür, onun beğendiğim taraflarını alırım, beğenmediğim taraflarını almam şeklinde bir hareket Türkiye’yi bugün olduğu noktadan daha geriye götürebilir gibi bir endişe taşıyoruz.